CHP Maltepe Gençlik Kollarının katkılarıyla CHP İstanbul Gençlik Kolları'nın "Gezi Parkı ruhunun" devam etmesi, hayatını kaybedenlerin anılması için düzenlediği Barış, Demokrasi ve Özgürlük Sempozyumuna giderken, arkadaşlarım ve ben heyecanlı, umutlu aynı zamanda sevinçliydik.
Nihayet gençlerimizin sesi duyulacaktı.
Her nedense kafamda bir istifam vardı. Neden barış ve özgürlük başlığı altında yapılan bir sempozyumdu onu çözemiyordum.
Öküz altında buzağı aramıyordum ama bu beni düşündürüyordu.
Kimseyle küs değildik ki, bunu her zaman söylüyorum. Ayrıca bir devlet ile harp halinde değildik. Kimle barışacaktık ve kimler için özgürlük istiyorduk. Kendimiz için mi?
Silivri, Hasdal, Sincan gibi artık adlarına zulüm haneler dediğimiz yerlerde büyük oyunlarla, ispatlanamayan sahte delillerle tutsak edilen vatanseverlerimiz için miydi?
Yoksa PKK dili ile özgürlükten kasıt vatanın bölünmesini isteyenler için miydi bu istek?
Bu sempozyuma çok önem vermemizin diğer sebebi de Kadıköy Yoğurtçu Parkta yapılan toplantıların adeta PKK propagandasına dönüştüğüydü. Duyumlar öyleydi. Bizzat gidip dinlemiş ve oradaki sorumlu gençlerle konuşarak tepkimi ortaya koymuştum. Yanlış yolda olduklarını, kendilerini kınadığımı halka doğru mesaj vermediklerini tatlı bir sohbetle anlatmıştım. Bunu diğer bir yazımda sizlerle de paylaşmıştım.
*****
Saat 18 civarında adı Gezi Parkı olarak değiştirilen Maltepe sahil parka vardığımızda oldukça kalabalık olduğunu gördüğümüzde mutlu olduk.
Kendimize bir yer bulup oturduk.
Bahçenin bize göre sağ tarafında büyük bir pankartta polis tarafından katledilen beş gencimizin sanki kendi ağızlarından nasıl öldüklerini anlatan sözleri ve resimleri vardı.
İçimiz burkuldu hüzünlendik, bir kez daha kahrolduk.
Orkestra eşliğinde marşlar, şarkılar söyleniyor, çeşitli sloganlar atılıyordu bu ara. Biz de eşlik ediyorduk ara sıra.
Hüzünlüydük ama her şey güzel geçiyordu. Coşku vardı park hınca hınç dolmuş taşıyordu.
****
Podyuma ilk çıkan CHP Gençlik Kolları Genel Başkanı İrfan İnanç Yıldız’dı. Konuşmasında Atatürk’ten hiç bahsetmeyişi canımı sıktı.
Mimar Mücella Yapıcı insanı sıkmayan hoş esprili bir konuşma yaptı konuşmasının sonlarına doğru da Mısırda askerin darbe yaptığını ve küçük çocuklardan bahsetti.
Bu da bana ters geldi.
Dört dönem devlet başkanlığı yapmış olan Hüsnü Mübarek yine halk ayaklanması ile istifa etmek durumunda kalmıştı. Amerika tarafından Mursi başa getirildi. Mursi halkın büyük bir bölümünün katılmadığı sözde seçimle koltuğa oturmuştu. Demokratik bir seçim olabilir miydi bu?
Mübarek devrildiğinde devrim Mursi devrildiğinde nasıl darbe nasıl oluyor? Bunu birilerinin anlaması gerek artık.
Avukat Can Atalay (Gezi Parkı avukatı) konuşmasının sonunda;
Gezi Parkındaki Kürt kardeşlerimizin haklı taleplerine destek vermek için onları alkışlayalım dedi ve alkışlattı. Orada bulunanların bir kısmı dikkat etmemişti bu sözlere belirli kesimin çılgınca alkışlarına ortak olmuşlardı. Ben ise o sıcak havada buz gibi terler dökmeye başlamıştım.
Avukat beyin bilinçli olarak söylediği bu sözlere ona küçük bir not yazıp göndererek sessiz tepki koydum.
Notta;
Siz haklı talep derken hangi haklardan söz ettiniz lütfen açar mısınız? Haklı taleplerden kastınız Türkiye’nin bölünmesi federal devlet olması mı dır? Posta adresimi adımı soyadımı nota iliştirdim. Ve notun kendisine ulaştığını, okuyup bozulduğunu, notumu cebine koyduğunu gördüm. Şu saate kadar postama yanıt gelmedi.
Bir avukat daha söz aldı. Sözlerini Kürtçe anlayamadığım bir kelime ile bitirdi.
Gazeteci Koray Çalışkan ise konuşmasında “Ne Mustafa Kemal’in askeriyiz ne de bir başkasının” Mustafa Kemal’in askerleriyiz demek militarist bir yaklaşımdır.” Dedi ve Atatürk’ün resmi elbisesini çıkarttığını abuk sabuk bir şeyler söylemeye başlayınca artık tahammülüm kalmadı veee
Mustafa Kemalin askerleriyiz diye yırtınırcasına beni bağırmama sebep oldu.
Artık yeterdi ya! Sanki Cumhuriyet Halk Partisinin gençlik etkinliğinde değil de bir başka partinin etkinliğindeydim.
Ben yırtınınca orada olan hemen hemen kalabalığın dörtte birini oluşturan kesimden de katılım oldu. Bir müddet bağırdık ve orası bir anda karışıverdi.
Bir takım gençlik tribünlere yürüdü orada oturanlara saldıracaklardı neredeyse çoğunluğunu bayanların oluşturduğu o kesimde huzursuzluk oldu ve çok kişi oradan ayrılmak zorunda kaldılar. Bir şekilde bu kaos bastırıldı. Orada artık kalmak istemedik ve ayrıldık biraz sonra.
****
Halkların kardeşliğine eyvallah bunu biz yıllardır bir arada yaşamakla gösteriyoruz zaten ve birbirimizden memnunuz değil mi? Bizlerin kendi aramızda sorunumuz yok ve olamaz da. Aileler olmuş çoluk çocuğa karışmışız.
Bölücülüğe, Atatürk’ü inkâr edenlere, hakaret edenlere ve bu iktidara karşıyız.
Bu memlekette sadece Kürt kökenli vatandaşlarımız mı var Allah aşkına? Bu bölücü Kürtlere karşı sempati nedendir?
Cumhuriyet Halk Partisinde gençlik ne yapmak istiyor?
Ben bir kışkırtıcı değil gerçek partiliyim, yani sonradan olma değil anadan, babadan doğma Atatürk’çüyüm.
Ben bu partiye dün girmedim, yıllarımı verdim ve her kademede aktif görev yaptım. Sanırım sorgulamaya hakkım vardır.
Örgütten sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Adnan Keskin’e ulaşmayı denedim toplantıda olduğundan ulaşamadım. Gerçek Gündemin sahibi gazeteci yazar Barış Yarkadaş’a ulaşamadım. Daha doğrusu ilk aradığımda senin de adın vardı konuşmacı olarak neden gelmedin diye sorduğumda toplantıdaydı uzatmadım. İkinci aradığımda araba kullanıyordu biraz sonra görüşelim dedi. Üçüncü aradığımda ise biraz sonra ara görüşelim dediği halde telefonu yanıt vermedi.
Birileri beni, Hülya’yı ve Cemile’yi işaret ederek fotoğraflarımızı çektirdiler. Cemile ve Hülya’yı çok haklı eleştirilerinden ötürü geçen yıl (aslında büyütmeye değmeyecek) disipline verdiler. Siyasi etik bu değildir.
Atatürk’ü katilmiş gibi göstermeye kalkanlar, aman açılım çözüm süreci zarar görmesin meclis tatile girmeden bu iş bitsin diyenler, tekkeler zaviyeler açılsın diyenlere ses çıkmıyor ama benim iki fedakâr arkadaşım disipline veriliyorlar. Olacak iş mi bu ya! .Artık yeter diyorum.
Parkta bulunan bazı gençler bize düşman askeriymişiz gibi baktılar. Ellerinden gelse bizi oracıkta hırpalayacaklardı.
Neden? Biz kimiz ya? Çok ağrıma gitti.
*****
Bugün basında aradım bu etkinlikten henüz bir haber yoktu sadece Maltepe yerel gazetelerden teki ufak bir yer vermişti.
“Sempozyumda Gazeteci Koray Çalışkan konuşmasında “Ne Mustafa Kemal’in askeriyiz ne de bir başkasının” deyince alanda gerginlik yaşandı. Bir grup İşçi Partili Çalışkan’ın bu sözlerine tepki gösterdi. Çıkan gerginlik diğerlerinin araya girmesiyle yatıştırıldı.” Diye haber atmış. Yanlış.
Ben 25 senelik CHP liyim arkadaşlarımda CHP liler.
Bizler yani partiden dışlamaya kalktıkları ulusalcılar olarak AKPden kurtulmanın tek çaresinin diğer Atatürk düşüncesinde olan partilerle seçim anlaşması kurulması için çaba sarf edenlerdeniz. Partim zarar görmesin diye fazla bir şey yazmıyorum.
Seçim birleşmesinden yana olarak HE_PAR ın, İŞÇİ Partisinin eylemlerini destekliyoruz. Silivri’ye kahraman askerlerimiz, gazetecilerimiz, tüm tutsaklar için gidiyoruz. Bunda anormal olan ne var? PKK yardakçılığı yapmıyoruz.
Atatürkçüyüz ve onun ilkelerine gönülden bağlıyız. Bu suçsa o zaman bu suçu seve seve kabul ediyoruz.
Kimse kusura bakmasın bu partiye iki gün önce gelip misyonunu değiştirmeye, ortalığı karıştırmaya kimsenin hakkı yoktur. Buna da izin vermeyiz.
TC.Tünay Süer
Yorum Gönder