Demokrasi, bir tartışma, irdeleme,
sorgulama, yargılama, seçenekler geliştirme ve sunma düzenidir.
Demokraside hedef, her alanda insan hakları ve özgürlüklerdir. Yurttaşın
ve toplumun baskısız, rahat yaşamasını ve gelişmesini sağlayacak
koşulların yaratılması ve çağın gereklerine göre yenilenmesidir. Eğitim,
iş ve sağlık gereksinimlerinin olabildiğince üst düzeyde sağlanmasıdır.
Kutsal
kitaplarda dile gelen şeyler, son şeyler ya da son gerçeklerdir
(eskatolojik). (Allah’ın yasasında asla bir değişiklik bulamazsın.
Fâtır, 43) Onlara inanılır ya da inanılmaz ama sorgulanmazlar,
irdelenmezler, tartışılmazlar. Bir de sıkı bir emir kumanda zinciriyle
örgütlenmiş askerde, sorgu sual yoktur. Üstün buyruğu saltıktır, ancak
yerine getirilir.
İkisi de günlük gerçek yaşamdan, toplumsal
siyasi örgütlenmeden farklı kategorilerdir. Gündelik siyasi örgütlenmede
ve toplumsal yaşamda, devlet ve toplum düzeninde geçerli ilkeler, o
kategoriler için “şirk ve isyan” olabilir.
Son
şeyler, son gerçekler, öncelikle birey için geçerlidir. Birey onlara
sorgu sual etmeden inanır ya da inanmaz. Bir son şeyler dizinine iman ve
itaat eden bireyler cemaat da oluşturabilirler. Ancak bir cemaatin
üyeleri arasında da inanç ve imanda farklı ayrıntılar bulunabilir.
Ayrıca, aynı son şeyler dizgesinden (örneğin, İslam ya da Hıristiyanlık
dizgesinden) farklı cemaatler de çıkabiliyor.
Askerliğin ilkeler
dizgesi, her ne kadar, din dizgeleri denli saltık değilse de başat kural
emre itaattir. Emir, sorgu sual edilmez. Ancak, çağdaş askerlikte emir
ve kurallar, eylemler, gereğinde demokratik erkler tarafından
sorgulanabilir, giderek yargılanabilir.
Demokrasi, bir tartışma,
irdeleme, sorgulama, yargılama, seçenekler geliştirme ve sunma
düzenidir. Demokraside hedef, her alanda insan hakları ve
özgürlüklerdir. Yurttaşın ve toplumun baskısız, rahat yaşamasını ve
gelişmesini sağlayacak koşulların yaratılması ve çağın gereklerine göre
yenilenmesidir. Eğitim, iş ve sağlık gereksinimlerinin olabildiğince üst
düzeyde sağlanmasıdır.
Bu hedef bütün siyasi partiler için
geçerli olmakla birlikte, demokraside siyasi partilerin varlık
gerekçesi, bu hedefe varmak için önerilen yol ve yöntemlerin farklı
olabileceğidir. Bunun için partilerin yol ve yöntem çizgilerini
belirleyen programları olmalıdır. Ne yazık, kuruluş dönemi CHP’si
dışında, Türkiye’de partiler, program partileri olamamışlardır. İçi boş
savsözler (sloganlar) programın yerini alır. Kazara program yaparlarsa,
bu kâğıt üzerinde unutulur, anlatılması, uygulanması savsaklanır.
Şimdi,
tartışılmaz dinsel içerikler ve tartışılarak bulunması gereken bireysel
ve toplumsal hedefler göz önüne alınınca, program yerine dinsel
içeriklerle siyaset yapan partilerin ve onların çıktığı sandıkların
demokrasiyle uzaktan yakından ilişkisinin olmayacağı ortadadır. Tersine,
bu durumda sandık ve Meclis demokrasinin en büyük engeli olur.
Bunun
için Batı demokrasilerinin temelinde, kilisenin siyasi iktidardan kesin
olarak vazgeçmesi yatar. Bunu sağlayan harekete de Aydınlanma denir.
Şimdi Atatürk Cumhuriyeti’nde, tek parti döneminde bile, demokratik
sürece götürecek tohumun atıldığını daha iyi anlıyoruz. Bu yüzden,
Mısır’da benzer bir aydınlanma yaşanmadan gerçek demokratik bir sürecin
işlemesi neredeyse olanaksızdır. Yalnız Mısır’da mı? Bütün İslami
denilen ülkeler için geçerlidir bu koşul. Belki birazcık Fransız,
birazcık Türk aydınlanması bulaşmış Tunus, Cezayir ve Fas, büyük bir
toplumsal istenç ve çabayla farklı duruma gelebilir. Ama kendi
aydınlanma hareketlerini kendilerinin kotarması koşuluyla.
Bunun gibi, en iyi niyetli bir askeri rejimin bile, demokrasiyle bağdaşık olamayacağını ayrıca vurgulamak gereksizdir.
Din
referansıyla siyasi iktidar talebi ortadan kalktıktan sonra, son
gerçeklerle değişken toplumsal düzen gerçeklerinin bağdaşması da çok
kolaylaşır. Son gerçeklerin üst ilkesi, erdem, hedefi, erdemli insandır.
Bunun için erdemli siyasetçiler, erdemli partiler, erdemli uygar
(sivil) toplum örgütleri ve erdemli cemaatler yeter de artar bile.
Yorum Gönder