'Önce Korkup Susan Medya Sahipleri Oldu...' - Şükran Soner

1908 24 Temmuzu’nda sansürcüleri matbaalara sokmayarak gazetciliğin, düşüncenin özgürlük savaşımını veren gazeteciler, bu yılın 24 Temmuz gününe, ekonomik gelişmişliği, demokrasi tarihi ile tersine orantılı olarak dünyanın en büyük gazeteci cezaevi konumuna düşürülmüş Türkiye’de, basın özgürlüğüne ilişkin her alanda krizin doruk naktasında bir tablo ile girdiler... Basın özgürlüğünün askeri darbeler dönemlerinde daha ağır sorunları karşısında, özgürlük, hak savaşımında üzerlerine düşen görevleri yapmaktan uzakta kalan meslek örgütlerimiz, çaresizliğin refleksi olarak var olan tüm örgütlenmeleri ile oluşturdukları Gazetecilere Özgürlük Platformu çatısı altında dün dönemin ikinci Uluslararası Özgürlük Kongresi ile yaşanan sorunları çok boyutlu olarak gündeme taşımaya çalıştılar. Tabii halkının, ülkesinin, doğal olarak basın özgürlüğü sorunlarının karanlıkta kalması yolunda İktidarlarından talimatlı çoğunluk medya insan hakları, demokrasi, hukuk devleti düzeni işleyişinin de güvencesi bu acı gerçekleri bir kez daha yok saydı...
Türkiye’nin basın özgürlüğü krizinin savaşımında, toplumun gerisinde kalmış medya gerçeği karşısında, dünyanın bilinen en önemli uluslararası gazetecilik örgütlenmelerinin, tam dayanışma ve destek vermek üzere Türkiye’deki Gazetecilere Özgürlük Platformu’nun yanında yer almaları dikkat çekiciydi. Öncelikle basın özgürlüğünde, ülkenin insan hakları, demokrasi, hukuk devleti düzeni işleyişleri paralelinde, büyük dalgalanmaların yaşandığı ülkemizde, dünya gazetecilik, basın özgürlüğü savaşımını veren örgütlenmelerin atağa kalkışlarının kritik, tarihsel dönemeç süreçlerine ilişkin bir not bilgiyi sizlerle paylaşmalıyım...

***

Basına yasakların, baskıların gündeme girdiği 12 Mart, 12 Eylül askeri darbe süreçlerinde de gazetecilerin, medya sahiplikleri ve örgütlenmelerinin hak arayışlarının zora düştüğü yıllarda, başta Dünya Gazeteciler Sendikaları Federasyonu, ilgili hak-özgürlük savunucusu meslek örgütlenmelerinin hem doğrudan çıkışları ile hem de Türkiye’ye gelerek yaptıkları toplantılar, etkinliklerle basın özgürlüğünün önündeki sorunların, olumsuz uygulama, yasakların kaldırılması yolunda verdikleri savaşım, büyük dayanışmayı anımsatmalıyım... AKP İktidarları icraatları sürecinde uluslararası gazetecilik örgütlerinin çıkış ve dayanışmalarında ise bir patlama söz konusu... Çok sayıda gazetecilik, yayın örgütünün Türkiye’ye dönük sayısız raporu, yasaklara yönelik protesto, uyarı kampanyalarında patlama, basın özgürlüğüne yönelik baskıların katlanmış olmasının tek başına kanıtları. Uluslararası Gazeteciler Federasyonu, Avrupa Medya Özgürlüğü, Avrupa Gazeteciler Federasyonu, Uluslararası Basın Enstitüsü, Sınır Tanımayan Gazeteciler, Uluslararası Yayıncılar Birliği, Güneydoğu Avrupa Medya Örgütü, Uluslararası PEN örgütlenmelerinin heyetlerle Türkiye’ye gelerek raporlar hazırlamaları, kongrelerini dayanışma adına Türkiye’de yapmaları cabası. Askeri darbe döneminden daha ağır olarak Türkiye’de 2. Gazetecilere Özgürlük Kongresi’nin yapılma gereğinin duyulması, İktidarlarının özgürlükleri katleden icraatlarının vahametinin aynası...

***

Türkiye’nin ekonomik, insani gelişmesi, demokrasi birikimi ile tersine insan hakları, hukuk devleti düzeni, demokrasi karnesinin düşürülmesinde başrol oynayan basın özgürlüğü karnesinden satır başlarını bile bir köşeye taşımak olanaksız olduğuna göre, 2. Gazetecilere Özgürlük Kongresi’nden, gazetecilik örgüt liderliklerinin kimi çarpıcı cümlelerini sizlerle paylaşmakla yetinelim...
- Sorunumuz basın özgürlüğü ile sınırlı değil, toplumun ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, toplantı gösteri yapma özgürlüğüdür...
- Toplumun, siyasi iktidarın 10 yılda adım adım yarattığı korku imparatorluğunu 11. yılında yıktığı bir ortamda, biz gazetecilerin korkarak, susarak, gerçekleri gizleyerek bir yere varmamız mümkün değildir...
- Bizler konuşmaktan, fikrimizi açıklamaktan, hakkımızı aramaktan, doğruları haberleştirmekten, işten atılmaktan, sendikalaşmaktan, birbirimize sahip çıkmaktan korkarak, toplumun dayanışma çağrılarına kulaklarımzı tıkayarak bu demokrasi mücadelesine katkı veremeyiz...
- Meyda patronları; sermayenizi kaybetmekten korkarak bir yere varmazsınız, nasıl olsa bir gün kaybedeceğiniz medyanızı şimdiden halkın sesiyle paylaşın, hiç değilse onurunuzu kurtarın...
- ABD’de gaz kaçağı patlaması Türkiye’deki televizyon stüdyolarından hissediliyor. Ama Türkiye’de evlerin balkonlarına, otel lobilerine, insanların yüzlerine atılan gaz bombalarından hiç kimse haber kokusu alamıyor...
- Tahrir Meydanı, Adeviye gösterilerini ekranlara taşıyan Türk medyası, ne Taksim’i, ne Silivri’yi, ne Lice’yi, Reyhanlı’yı, Uludere’yi görüyor...
- Türkiye medyası, ne yazık ki meslektaşlarına sahip çıkmadı. Bir avuç meslek örgütü, bir grup gazeteci, birkaç yayın kuruluşu tutuklu gazeteci yakınlarıyla birlikte yıllardır Türkiye gündemine girebilmek için çaba gösteriyor...
- Basın özgürlüğü mücadelesinde ilk önce korkup susan medya sahipleri oldu. Sonra da yazıişlerini susturdular...

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget