2005’te “terör örgütüyle masaya oturacak kadar devlet terbiyesinden uzak olmadığını” söylerken,
AB’nin özel davetlisi olarak Brüksel’e çağrılan Diyarbakır Belediye
Başkanı Osman Baydemir’le görüşüyordu. Görüşmede, “Kürt sorununa demokratik çözüm önerisiyle risk aldım” deyip, Baydemir’den destek istiyor, “Birlikte yürümeye hazırız” karşılığını alıyordu.
Baydemir, Brüksel’e sunacağı raporun kopyasını da sunuyordu. 18 sayfalık raporda “Kürt muhalefeti”, yani PKK’nın talepleriyle, teröristbaşının “ateşkes” şartları vardı.
“Anayasa’da
Kürt kimliğinin tanıması, gerillalara af ve siyasete katılma imkânı,
Kürtçe eğitim, koruculuğun kaldırılması, cezaevlerindeki şartların
iyileştirilmesi, seçim barajının düşürülmesi, AB fonlarının bölgeye
aktarılması” gibi.
Baydemir’in Avrupa Parlamentosu’ndaki şu ifadesi dikkat çekiciydi:
“Türkiye’de tansiyon en üst düzeyde, ama bu doğum öncesi sancı da olabilir…”
Elbirliğiyle Türkiye’ye bir “doğum” yaptırıp, kucağımıza birşeyler verecekleri ayan beyan ortadaydı!..
-Şimdilik Üçüz-
Bu 9 ay 10 günlük değil, yaklaşık 100 yıllık bir tecavüzün ve bunun sonucu Türkleri hamile bırakmanın hayaliydi.
Türkler
tarih boyunca çok devlet kurdu. Hepsi kendi devletimizdi, Türk
devletiydi. İlk defa kendi evladımızı ellerimizle boğma pahasına "taşıyıcı anne” olup, başkalarına devlet kurduruyoruz.
2005’ten bugüne, şimdilik “üçüzlere” hamile bırakıldığımız anlaşılıyor. Tecavüzler “gönüllü” hale geldiğinden, her an “dördüncüsü” de rahmimize düşebilir.
Başbakan Erdoğan’ın şu sözünden sonra kim tutar tecavüzcüleri?
“Çözüm
sürecinden vazgeçen, bu süreci sabote eden, bu süreci sonuçsuz bırakan
asla ve asla biz olmayız... Bu süreç başarıya ulaşsa da, ulaşmasa da biz
çözüm için mücadelemizi sürdüreceğiz.”
Ya da Başbakan Yardımcısı ve Hükümetin Sözcüsü Bülent Arınç’ın şu itirafından sonra?
“Bir
sene öncesine kadar karakollar basılıyor, onlarca canımız gidiyordu...
Başka bir çaremiz kalmadığı veya denenmesi gereken bir yol olarak bu işe
girdik.”
Ve şayet bu ülkenin “Milli” Savunma Bakanı, tecavüz aleti teröristbaşının “irade” olduğunu
kabullenmişse, tecavüzlerin, gayrı meşru gebeliklerin zevkini
çıkardığımızın resmidir. İşte Bakan İsmet Yılmaz’ın o kabullenmeye dair
sözleri:
“İradeleri çözüm sürecinden yana
olduğunu söylüyordu. Dolayısıyla iradeleri bunu ifade ederken, başka
birilerinin şarta bağlaması, hem o iradenin talebine, hem milletin
talebine uygun değildir.”
Bir kadın,
BDP Batman Milletvekili Ayla Akat Ata Suriye’deki Kürtlere destek vermek
için düzenlenen havai fişekli gösteride bakın nasıl meydan okuyor:
“Yeni
bir Lozan'ın zamanı gelmiştir. Nasıl ki, Kürdistan dört parçaya
bölündü, bugün yeni bir Lozan'ın inşası elzemdir, acildir. Özgür Batı,
özgür Güney, özgür Kuzey ve özgür Güneybatı diyeceğiz...”
Sözde bir tasavvufçu ve avukatın, “Hamile kadınların dışarı çıkması ayıptır, terbiyesizliktir” hezeyanı onurumuza dokundu, öfkelenip, sokağa fırladık.
Pek
güzel, pek doğru da anamıza gece gündüz tecavüz ettirilmesine, hamile
bırakılıp, koca karnıyla ortalarda dolaştırılmasına gösterecek hiç mi
bir tepkimiz yok?
Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler
Müyesser YILDIZ
27 Temmuz 2013
Yorum Gönder