Türkiye’de bırakın Avrupa normlarına uymayı, hukuk siyasallaştığından beri mumla arar olduk.
Özgürlükmüş, hukukmuş, demokrasiymiş, hepsi başbakanın iki dudağından çıkacak talimata bağlanmış. Yazıklar olsun!
Bir ulus devletin halkı olarak bizler de bir zalimle baş edemeyeceksek, o zaman bizlere de yazıklar olsun!
Tüm dünyanın gözdesi olan, parçalamaya can attığı şu güzelim memleketimizin haline bakın.
Baktıkça, karanlık günleri yaşadıkça, biz nasıl bu hale geldik diye İnsan kahroluyor.
Ulu Önderimiz Atatürk bizlere böyle bir ülke mi bırakmıştı?
****
Başbakan insanların haysiyetleri onurları ile hatta canlarıyla adeta alay edercesine oynuyor.
Anayasa Mahkemesi’nin kesin hükmüne rağmen dünyanın hiçbir yerinde olmayan Özel Yetkili Mahkemelerden İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Ergenekon davasında tüm tahliye başvurularını ret etti.
Konu ile ilgili Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ve yandaş hukukçular Anayasa Mahkemesi’nin bir yıl süre verdiğini vurgulayarak 'Konu hâkimlerin takdirinde' dedi.
Lafa bakın. Hâkimlerin takdirindeymiş. Hâkimler nereye bağlılar?
Adalet Bakanlığına. Adalet Bakanı kime bağlı, başbakana.
Bekir Bozdağ -Bir kişiyi 10 yıl yargılayıp suçlusun veya suçsuzsun diyemiyorsanız, kuvvetli suç şüphesiyle içeride kalabiliyorsa orada sıkıntı var demektir. O yüzden biz tutukluluk süresinin azaltılmasına ilişkin adımlar attık dedi.(Kuvvetli suç şüphesi, bunu unutmayalım bir gün gerekli olacaktır)
Sevsinler sizin adımlarınızı. Yıllardır Ergenekon davasında şüphelerinizi bir türlü ispatlayamadınız.
HSYK ‘nu 2010 da değiştirdiler. Kısacası devletin bağımsız olması gereken tüm kurumlarını ele geçiren bir diktatör her istediğini yapabilecek güçte bugün.
Bize masal anlatmasınlar.
Anayasa Başkanı Haşim Kılıç’ ta başbakandan habersiz adım atamayacağına göre bu danışıklı, dönüştür. AKP döneminde şaibeli sınavlarla dört bin hâkim ve savcı alınmıştı. Gerisini düşünmeye gerek var mı?
Velhasıl başbakan istemeden kimse tahliye edilmez. (Bu tahliyeler onun işine gelmez çünkü. Ancak sultan olduğunda bunu düşünür. Tabi bizler izin verirsek.)
Aynı görüşten olan savcılar, hâkimler görevlerini büyük bir haz ile yapıyorlarken diğerleri ezici bir baskı altındalar.
Bence bu tahliye haberi bir balondu. Gündemi değiştirdiler yine. Arkasından ne çıkacak bakalım.
****
Umutlarımızı asla yitirmiyoruz. Dürüst, namuslu, vicdanlı hukukçularımız tüm yasal yolları deneyeceklerdir.
Diyelim ki tahliyeler konusunda başarılı olamadılar, bu asla onların başarısızlıkları olmayacak, aksine Türkiye’de gerçek hukukun işlemediğinin ispatı olacaktır.
O zaman iş sandığa kalacaktır. Bu sefer öyle SEÇ_SİS falan olmayacaktır tabi. Bunun için elimizden geleni yapacağız, yapmalıyız.
Adil bir seçim olunca da AKP halkın gücü ile sandığa gömülecektir.
İşte ondan sonra adalet terazisi doğru tartacak, yurtseverlerimiz özgürlüklerine, Türkiye demokrasiye kavuşacaktır.
Bizlerin gözlerinde, gönüllerimizde her biri kahraman olan tutuklu komutanlarımız, askerlerimiz, aydınlarımız, gazetecilerimiz sayamadığım diğerlerinin ve ufacık hücresinde yazılarıyla dünyaya haykıran, muhalefet partilerinin yapacaklarını tek başına yapan Doğu Perinçek’in güneş görmeyen karanlık zindanlarda tutsak olarak geçirdikleri her dakikanın, her günün AKP ‘in karnesine çizilmiş, biriken hesaplarının sorma günü gelecektir.
Bu böyle biline.
****
Başbakan Bingöl’de halka hitabında annelerin babaların gözyaşını dindirmek için! “Yolumuza devam edeceğiz” dedi. Yine bir yığın yalanlara sığındı tehditler savurdu. Direnişçileri halka şikâyet ederek kışkırttı.
“Olayı şiddete taşımayacaksın. Şiddete taşıdığın anda şiddeti görürsün. Bunu bir defa herkes böyle bilsin. Kim ne yazarsa yazsın, kim nereye şunu sıkıştırırsa sıkıştırsın eğer şiddet varsa şiddetin karşılığı şiddettir.”Dedi.
Hay Allah’ım! Sanki biz günlerdir aynı sözleri söylemiyoruz, yazmıyoruz. Sanki benim sözlerimi bana söyler gibi olmuş.
Daha birkaç sün önceki yazılarımdan tekinde aynen böyle demiştim. İlaveten bu kadar orantısız şiddet karşısında sabırlar taşar da ellerinde su şişesinden başka her hangi bir savunma aleti, sopa gibi şeyler olmayan, gaza boğduğun palalıları üzerine saldırttığın bu insanlar, canına doyup artık yeter diye karşı güç oluştururlarsa o zaman ne olacak ey başbakan demiştim.
Sen iç savaş çıkartmak mı istiyorsun diye de sormuştum.
Yemin ederim ki cumhuriyet tarihinde böyle bir insanı ilk defa tanıyorum. Bu kadar yalan dolan olmaz ya.
Onun kanser hastası olduğunu duyunca bir insan olarak çok üzülmüş şifalar dilemiştim. Yine de Allah şifasını versin diyorum ama yaptıklarına inanamıyor, dayanamıyorum.
Bir insan bu kadar mı zalim olur?
Bir insanın memleketini felaketlere sürüklemek istemesi, yurttaşına böylesine haince saldırması için büyük bir nedeni olmalıdır diye düşünüyorum.
Bu iktidarda kalma hırsı mıdır yoksa ezeli bir hesaplaşma mıdır?
İkisinden birisini varsaysak, yine havsalam almıyor vallahi.
Acaba diyorum gerçekten hasta da, bu hastalığın verdiği bunalımlar neticesi midir?
Bir insan nasıl bu kadar yalan söyler, kendi vatandaşını bu kadar nasıl ezer?
Gerçekleri görmezden gelerek kafasından hikâyeler uydurur.
İnsan bazen tıkanıyor ve sözün bittiği yerde kalıveriyor. İşte ben de o hale geldim artık. Şu mübarek Ramazan ayında Allah iflâh etsin demekten başka söz tükendi bende.
****
Palalı caniye gelelim şimdi.
Hakkında “kaçma şüphesi yok” diyerek serbest bırakılan, daha sonra hakkında yakalama kararı verilen “Palalı” lakaplı Sabri Çelebi’yi, Oda TV Fas’ta bulmuş ve konuşmuş. On gün sonra dönecekmiş.
İşe bakınız. Ergenekon davasını başımıza bela eden birilerinin piyonu, önce Müslüman sonra Haham olan Tuncay Güney de o birileri tarafından Kanada’ya gönderilmişti.
Vay be! Olanlar karşısında adaletin batsın dünya diyorum. Başka ne diyeyim.
Şimdi bu caniyi kaçırdılar arkada kalan diğerlerine örnek teşkil edecektir. Artık bizler kendimizi böyle canilerden nasıl koruyacağız diye düşünelim bari.
Üçüncü köprü skandalı
CHP bazen doğru şeyler yapıyor. Yeter mi yetmez elbette.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin İstanbul İl başkanlığından beri üçüncü köprünün olamayacağını ve zararlarını anlatarak iktidara ve halka seslenerek mücadeleye başlamıştı.
Bir tantana ile açılış yaptılar Cumhurbaşkanı ve başbakan temel attılar ve doğmamış çocuğa don biçtiler. Buradan sağlanan rantları bir yana bırakalım köprünün adı uzun zaman tartışıldı ve Alevi vatandaşlarımızı haliyle isyan ettirerek üzdü.
Şimdi ne oldu?
Köprü projesi güzergâh değişikliği nedeniyle iptal edildi ve Tekin 650 bin ağacın kesildiğini iddia ederken Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu,245 bin ağaç kesildi diyor. İster inanı ister inanmayın.
Yazık İstanbul’un ciğerleri denilen yeşilliklerimiz bu iktidar tarafından yok edile edile hiç kalmayacak sanırım. Her yer beton yığınına döndü.
TC.Tünay Süer
13.Temmuz.2013
Yorum Gönder