Doğma büyüme Kadıköylüyüm. Yıllardır festivaller, mitingler, anma toplantıları, milli bayramlar törenleri gördüm ama inanın böylesine kalabalık ve coşkulu, böylesine dirençli insanları bir arada görmedim.
Saat 16.30 da evden çıktım Göztepe tarafından Kadıköy’e giden bütün otobüsler o saatten itibaren (belki de daha erken) Altıyolda indirme yapıyorlardı.
Kadıköy’ün sembolü olan Boğa Heykeline çıkan tüm caddeler yollar insan seliydi adeta.
İskeleye yakın olan sokakları bırakın, eski Salı pazarının oradan Kuşdili Caddesi, Modadan Bahariye Caddesi tıklım tıklımdı, adım atacak bir karış yer kalmamıştı.
Otobüste rastladığım Suna abla ile kalabalığa karışıp yürümeye başladık bizde.
Normal zamanda 5 veya altı dakikada ineceğimiz caddeden ancak yaklaşık 45 dakikada iskeleye inebildik.
O, Gülşen ile ben de Hülya ile ayrı yerlerde buluşacağımızdan onların buluşmasından sonra oradan ayrılıp Haldun Dormen Tiyatrosu önüne ittire, kaktıra yollandım.
İnanın tiyatronun önü de farksızdı.
Ellerinde Bayraklar, dövizler ile şimdiden binlerce kişi oradaydı.
Kadıköy’ün her zaman bir ayrıcalığı vardır diğer ilçelerin yanında ama Kadıköy bir başka idi bugün, Türkiye oraya akmıştı sanki.
Tiyatro önünde Kadıköy Belediye Başkanımız Selami Öztürk ile karşılaştık. Biraz konuştuk sonra o yanına gelen görevli ve diğer yetkililerle biraz ileride kurulan festival platformunun kurulduğu yöne doğru ilerledi.
Bu festivale çok önem verdiği belliydi.
Hülya ile buluştuk nihayet ve polis kontrolünden geçtikten sonra festival için ayrılan alana doğru ilerledik.
Hava sıcak mı sıcak güneş tepemizde kavuruyordu bizleri.
“Kimsenin sıcağa mıcağa aldırış ettiği yoktu. Arada geçen saatler içinde sıcağın etkisi ile bayılanlar olmadı değil ama anında anons edilerek ambülans gelene kadar alanda bulunan doktorlar tarafından ilk müdahaleleri yapıldı.”
Burada bir bayram havası vardı. Bir zafer kazanılmış kutlanıyordu adeta. Şimdiden marşlar söyleniyor sloganlar atılıyordu. Direne direne kazanacağız, bu daha başlangıç.
Haydarpaşa’ya çıkan caddedeki bir otelin terasında asılı duran dev Türk Bayrağı ara sıra esen rüzgârla nazlı, nazlı dalgalanırken, yanındaki büyük Atatürk posterinden ulu önder bizlere bakarak adeta gurur duyuyordu.
Bizler de her baktığımızda şahlanan duygularımızla bu daha başlangıç Atam sen rahat uyu der gibi Mustafa Kemal’in askerleriyiz diye yeri göğü inletiyorduk.
****
Etrafta çok az polis vardı.
Ne yalan söyleyeyim alıştık herhalde. Ellerinde copları, başlarında kasket ve gaz maskeleri ile saldıracak polisleri aradı gözlerim.
Ortalarda Tomalar, panzerler, akrepler de yoktu.
Hayret etmedim desem yalan söylemiş olurum. Diyeceksiniz ki bu bir festival de ondandır.
Güldürmeyin beni. Yahu Recep Tayyip Erdoğan bu, sağı solu belli olmaz, festival filan dinler mi?
Taksimde üç kişiyi bir arada gören polisine gaz bombaları attırmadı mı?
TOMA’lardan üzerlerimize içinde ne olduğunu bilmediğimiz yakıcı su sıktırmadı mı?
Elinde sopalar, palalar olan vahşileri direnişçilerin üzerine saldırtmadı mı?
Kim bilir belki artık o da anlamıştır ki bu ayyaş direnişçiler asla bir şeyden korkmuyorlar başları dik ve sonuna kadar mücadele edecekler. İnşallah anlamıştır diyelim.
***************
31 Mayısta patlayan Gezi Parkı olayları ile cinsiyet, köken, renk, dil, din ayrımı olmadan herkes tek yürek olmuştu vatan için.
Çünkü tüm direnişçiler anlamıştı ki durum onu gösteriyordu, bu direniş bir diktatör karşısında var olma ile yok olma savaşı olacaktı.
Ya hep beraber batacak ya da var olmaya devam edecektik.
İşte günlerdir yurdun her tarafında süren direnişin cesur yürekli gençleri, kadınları, erkekleri, neneleri, dedeleri kısaca ayyaşları çapulcularından sadece Kadıköy’de toplanan bir bölümüydü burada olanlar. Alanlara sığmayarak Kadıköy’de trafiği de altüst etmiş caddeleri kapatmışlardı.
Ben deyim beş yüz bin, siz deyin bir milyon. Ortalık gelincik tarlası gibiydi. Bugün burada olanlar ben dâhil tarihi bir güne tanık oluyorduk.
Yandaş basına karşı direnişimizin gözü olan inadına yazan Cumhuriyet, Sol, Aydınlık, Yurt gazeteleri buradaydı.
Yandaş televizyonlara inat aylardır onlarla yatıp kalktığımız direnişin sesi olan başta Ulusal Kanal, Halk TV. Cem Tv Cem Radyo, Yön Radyo 1.Gazdan Adam Festivalinde birleşmişlerdi.
“Bir millet sanattan ve sanatkârdan mahrumsa tam bir hayata malik olamaz. Böyle bir millet bir ayağı topal, bir kolu çolak, sakat ve alil bir kimse gibidir. Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur.” Diyen büyük önderimiz Mustafa kemal Atatürk’ün gerçek sanatçıları tiyatrocusuyla, sinemasıyla müzisyeni, solisti ile 1. Gazdan Adam festivalindeydiler.
Saat akşamın 22.30 unda eve dönmek üzere Hülya’dan ayrıldım. Ara sokaklardan yürüyerek eski Salı Pazarından bir önceki Vişne Sokağı’nın başına kadar geldim.
Altıyol’dan artan kalabalık dolayısı ile dönemeyen otobüsler gerileyerek oradan kalkış yapıyorlardı. Bunu yürüyerek evine giden Tenise’nin beni telefonla uyarması ile öğrenmiştim.
****
Eve geldiğimde hemen televizyonu açtım ve Ulusal Kanal’dan alanı izlemeye başladım. Festivalin sonlarına yaklaşılıyordu çapulcu ayyaşlar hemen hemen 10 saatten fazla ayakta ve halen enerji dolu olarak, Zıpla.Zıpla sesleriyle hep zıplıyorlar hem de Hükümet istifa diye seslerinin yettiğince bağırıyorlardı. Kimse ayrılmamış, daha da kalabalıklaşmış gibiydi.
Bu enerji, bu kararlılık ancak Mustafa Kemal’in askerlerinde, yürekleri vatan sevgisiyle dolu ulusal bütünlüğü, kardeşçe yaşamayı, bağımsız kalmayı isteyen iç ve dış düşmanlara karşı direnen bir halkta olurdu.
Kanımızın son damlasına kadar mücadele edeceğiz ve biz kazanacağız diyorlardı. Bu sesler Mustafa Kemal Atatürk’ün birleştirdiği, bir bütün olan ulusun tüm bireyleri ile el ele vererek Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır. Bu satıh, bütün vatandır sesleriydi.
****
Şölende Silivri, Hasdal ve diğer zindanlarda suçları olmadığı halde esir tutulan vatanseverlerimizi düşündüm. Burada olamasalar da bizlerin, hepimizin yüreklerindeydiler onlar.
Kim bilir akşamüstü esen rüzgârlarla seslerimiz uzaklara, onlara kadar ulaşabilmiştir belki. Ne var ki onlar demir parmaklıklar ardında olmalarına rağmen özgür ruhları ile belki de aramızdaydılar.
Sonuç olarak; direnen kahraman, destanlar yazmış bir ahvalin torunları olan bizler, önce vatan diyerek el ele verip birleştiysek, şimdi ana muhalefeti ile baba muhalefeti ile tüm Atatürk düşüncesinde olan diğer partilerin AKP ye karşı seçim birleşmelerine sıra gelmiştir.
Halk için bulundukları makamlarda olanlar yine bu vatanın bağımsızlığı ve parçalanmaması için birleşmelidirler. Bunu yapmak istemeyen partiler halkın gözünde AKP’den farklı olmayacaklardır. Sonunda onlara da hesap sorulacaktır.
Kimse, hiçbir lider boş sözlerle oyalamaya kalkmasın. Seçimlerini yapsınlar. Ya AKP, ya da birleşen halkı tercih etsinler bunu da açıkça söylesinler.
Saygı ve sevgilerimle TC.Tünay Süer
Not. Bizlere böylesine güzel tarihi bir gün yaşattıkları için Gazdan Adam Festivalinde emeği geçen herkese gönülden teşekkür ediyorum. İyi ki varlar.
Yorum Gönder