Sevgili okuyucularım, Tayyip‘in iflah olmaz bir hastalığı var.
Uzman doktorlar bu hastalığın çaresinin henüz bulunmadığını, ilacının ve
tedavisinin olmadığını belirtiyor.
“Konuşma hastalığı.”
Bu hastalığa kapılan biri evde tek başına bile olsa aynanın karşısına
geçip el kol hareketleriyle kendi kendine konuşur, sonra da büyük kitleler
tarafından alkışlandığını düşünürmüş!
Bizimki bu tanıma aynen
uyuyor.
Kutsal Ramazan ayı geldi. Müminler, inançlı insanlar oruç
tutuyor.
İftar saatinde kapalı yerdeki insanlar ister istemez ekran
başına geçip ezan okunmasını,
dışarıda olanlar ise top atılmasını
ve yine ezan sesini bekliyor. Sonra iftar sofrasına oturuluyor…
Fakat o da ne!..
Ekranlarda yine Tayyip var!
Yandaş Memur-Sen iftarı, yandaş MÜSİAD (Müslüman İşadamları Derneği)
iftarı falan derken Tayyip ya öncesinde, ya da sonrasında kürsüde nutuk
atıyor!
Allah’ın adını yine siyasete alet ediyor, din sömürüsü
yapıyor.
* * *
Bu işlerin nasıl örgütlendiğini birkaç gün önceki yazımda sizlere
anlatmıştım. Konuşacağı yer, namaz kılacağı yer yandaş medyaya önceden
bildiriliyor, kamera ve foto muhabirleri isteniyor.
Çekimler
yapılıyor, medya kuruluşlarına servis ediliyor.
Bu şahsın iftar
programları ise kanlı canlı yayınlanıyor.
İzleyin göreceksiniz!..
Önümüzdeki günlerde bir gecekonduya gidip orada göstermelik iftar açacak. Yine
medyanın ve kameraların önünde!
Bütün konuşmalarında Allah’tan,
İslam’dan söz ediyor, dinimizi siyasete alet etmekten hiç sıkılmıyor.
* * *
Her yaptığı konuşmada Türk Milletini gerdiğini, insanların sinir
sistemini bozduğunu elbette çok iyi biliyor.
Amacı zaten bu.
Sürekli gerginlik yaratıp kitleleri kamplara ayırmak,
inançlı-inançsız, örtülü-örtüsüz diye toplumun birbirine düşmesini sağlamak.
Dikkat ediniz, bu şahıs birkaç gün ortalıkta görünmese, birkaç gün
konuşmasa Türkiye rahatlıyor. İnsanların sinir sistemi gevşiyor.
Ama konuşunca her şeye sıfırdan başlanıyor.
Beş yıldızlı
iftar yemeğinde karnını güzelce doyurunca kürsüde yine konuşuyor ve
inanmayacaksınız ama medyaya çatıyor:
“Onların nasıl tuzakları
varsa, Allah’ın da bir tuzağı var…”
Tövbe yarabbim!..
“Allah’ın tuzağından” söz edip günah işliyor.
Bu adam
nasıl Müslümandır, Allah tuzak kurar mı?
Tayyip sadece bizlere
değil bütün İslam alemine yeni bir şey öğretti:
Demek ki
kurarmış!
Sonra sözlerini sürdürüyor:
“Ama unutmayın
ki milletin (hangi millet?!) bir duası bütün bu oyunları ve tuzakları altüst
etmeye fazlasıyla yeter.”
İşin acı tarafı, bu şahsın iftar
sofrasındaki nutukları bile yandaş kanallar tarafından canlı veriliyor.
Mümin, inançlı Müslüman iftar açacak, o anda bile karşısında Tayyip’i
görüyor…
Oruçlu ağızlardan o sırada nasıl tepkiler yükseldiğini,
kendisini yine karşısında gören müminlerin ağızlarından çıkan sözlerle nasıl
günaha girdiklerini ne siz sorun, ne de ben söyleyeyim!
Tayyip’in anayasa oyunu
Sevgili okuyucularım, Tayyip durup dururken muhalefet partilerine
bir çağrıda bulundu ve “Sıkı çalışalım, uzlaşılan 48 maddeyi bir haftada
değiştirelim, sonra Meclis’e götürüp oylatalım. Daha sonra madde sayısını 78
yaparız” dedi.
Apar topar anayasa değişikliği yaptıracak!
Aslında anayasa yapmayacak, yangından mal kaçıracak!
AKP
döneminde anayasayı bugüne kadar tam on kez değiştirdi, demek ki yetmedi.
Tayyip‘in bu oyundaki kurnazlığı belli:
- Meclis tatile
girince Türk Milletini yeni anayasa tezgahı ile uyutmak. Bu yolla ülke gündemini
haftalar ve aylar boyu değiştirmek, sonra da muhalefet partilerini suçlamak.
- Dikkatleri yeni anayasa dümeninde toplayıp ekonomideki kötü gidişi
unutturmak.
- Kürtçülük, özerklik ve Apo’nun tahliye edilmesi
konusunda acele çözüm isteyen ve bir hafta süre veren PKK’yı da uyutmak.
* * *
CHP kendisine çok açık bir öneri götürüyor:
“Sen önce
şu başkanlık hülyandan vazgeç, sonra biz senin önerilerini dikkate alalım.”
Yooo, ondan vazgeçmiyor.
Vazgeçtiğine ilişkin bir tek
cümle bile ağzından çıkmıyor.
Bildiğiniz gibi burası Tayyip’in
ülkesi…
Tayyip’in babasının çiftliği…
Bizler de onun
kulları!
O, Türkiye Cumhuriyeti’ne gökyüzünden indirilmiş bir ilahi
güç. O yüzden her türlü yetki kendisinin elinde olmalıdır!
23 Nisan
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda makamına oturtulan çok bilmiş ve çenebaz
çocuğa ne demişti:
“Haydi bakalım şimdi başbakan oldun. İster
asarsın ister kesersin!”
Adamın bilinçaltı işte bu son cümlede
saklıydı…
Çünkü kendisi kaderin cilvesiyle başbakan olunca aynen o
dediğini yaptı.
Uygarlığı, demokrasiyi, insan haklarını rafa
kaldırdı. Bir sürü yasaklar getirdi. Yargıyı eline geçirdi. En büyük yağma ve
yolsuzlukların yapılmasına, yandaşların zengin edilmesine göz yumdu.
Türk Ordusu’nu tasfiye etti.
* * *
“Gel kardeşim, başkanlık sevdasından vazgeç!..”
Yooo,
o benim olmazsa olmazım.
“Yüzde 10 seçim barajını kaldır!..”
Yooo, ben o sayede iktidar oluyorum.
“Her gün
aşağıladığın 12 Eylül döneminde anayasaya konulan hükümleri kaldıralım.
Rektörleri, YÖK üyelerini, Danıştay üyelerini Cumhurbaşkanı
seçmesin!..”
Olmaaaz, ben darbeye söverim ama darbenin getirdiği
hükümlerin kaldırılmasına razı olmam.
Tayyip bu anayasa tezgahında
Kürtçü BDP’yi yanına alabilir.
Eğer CHP ve MHP bu oyuna düşerse,
vah yazıklar olsun onlara…
Çünkü bu iki parti Tayyip’in şimdi
kurmaya kalkıştığı tezgahta yer almazsa, yeni bir
anayasanın kabul
edilmesi -Meclis’teki oy dağılımı açısından- mümkün değil. CHP ve MHP eğer
AKP’yi yeniden iktidar yapmaya, Tayyip’in eline bu propaganda malzemesini
vermeye gönüllü ise kendi bilecekleri iştir.
Ama
unutmasınlar, hem Türk Milleti, hem de seçmenleri bu ihaneti asla affetmez.
(Son dakika notu: Dün bunları yazarken gündeme yeni bir haber düştü:
MHP, anayasa konusunda Tayyip’le birlikte hareket edeceğini açıkladı. Demek ki
AKP’nin stepnesi olmaya devam!)
* * *
Emin Çölaşan’ın notu: İstanbul’da eylemcilere saldıran, biri polis
iki kişiyi yaralayıp bir kadını
tekmeleyen eli palalı saldırgan
Sabri Çelebi, mahkeme tarafından kaçma şüphesi olmadığı
gerekçesiyle serbest bırakıldı. Sabri şimdi Fas’a kaçmış durumda. Onu
serbest bırakan hakimi kutluyor, kendisine daha nice başarılar diliyorum! Hukuk
adamı dediğin işte böyle olmalıdır!)
SÖZCÜ
Yorum Gönder