Taklit yeteneğiniz ne kadar güçlü olursa olsun, oyunun dışına çıktığınız an hemen ortaya çıkar. Bazılarının sizi hâlâ izliyor olması başarılı olduğunuzu göstermez.
Göreve geldiğinde bütün özgürlükleri genişleteceğini, demokrasinin bütün kurumlarını tıkır tıkır işleteceğini, yargı sisteminin rayına oturması için adım adım reformlar yapacağını ilan eden iktidar, bütün bunları sadece kendine yer etmek için istediğini ortaya koydu. Hükümetin bütün inandırıcılığını yitirmesinin, halkın meydan demokrasisini hayata geçirmesinin altında yatan etkenlerin başında bunlar geliyor.
Hükümetin yarattığı bu kaos ortamından en çok etkilenen ise yargı sistemi ve yargı kurumları oldu. Türkiye’de artık herkese eşit uygulanan, yurttaşların üstünlüğüne, tartışılmazlığına inandığı bir hukuk yapısı yok.
Anayasa Mahkemesi’nin 10 yıllık tutukluluğu uzun bulmasının, bu hükmü iptal ederek bir yıl içinde yeni bir düzenleme yapılmasını istemesinin ardından alevlenen tartışmalar, ortaya çıkan kaos her şeyi anlatıyor. Durum şöyle özetlenebilir:
Uzun tutukluluk sorunu, uzun süren tartışmalarla, uzun bir zamana yayılarak uzatılmak isteniyor.
Kamuoyu önünde yaşanan her şey, kamuoyuna açıklanmayan bir planın parçası olarak işliyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) önüne gelen uzun tutukluluk dosyalarında ilk sıra Türkiye’nin. Yıllardır bu alandaki birinciliği kimseye kaptırmıyoruz. AİHM bu başvurularda genellikle devleti hatalı buluyordu.
Toplumca bilinen, çok tartışılan davalardaki tutuklular da art arda AİHM’ye başvurunca Adalet Bakanlığı kendince bir “çözüm” aramaya girişti.
AİHM’ye iç hukuk yollarının tümünün tüketilmesinden sonra başvurulabiliyor. Hükümet evrensel hukuk normlarına uygun, insan haklarını, adil yargılanmayı esas alan bir düzenleme yapmak yerine iç hukuk yolunu bir kademe daha uzatmayı seçti.
Uzun tutuklulukta davaya bakan mahkemenin tutukluluğa devam kararının bir üst mahkemede de reddedilmesi, bunun her ay sürekli hale gelmesi ile birlikte iç hukuk yolu tükenmiş oluyordu.
Geçen ekim ayından bu yana buna bir mekanizma daha eklendi ve Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuru yolu açıldı.
AYM hem bu başvuruları ilkesel olarak kabul ederek hem de CHP’nin açtığı dava üzerine 10 yıllık tutukluluk süresini uzun bulup bu hükmü iptal ederek topu hükümetin sahasına attı. Yeni düzenleme için bir yıl süre tanınmasının anlamı bu.
İnsan haklarına, özgürlüklere azıcık saygılı bir hükümetin böyle bir durumda hemen konuya açıklık getirecek bir mesaj vermesi ve Meclis’te yeni bir düzenleme yapmak için harekete geçmesi gerekir.
Bunun yerine şu yöntem seçildi:
Önce, daha bir yıllık süre olduğu, otomatik serbest bırakma işlemi yapılamayacağı açıklandı. Böylece yargıya acele etmemesi gerektiği mesajı verildi. Sonra da, sureti haktan görünüp yargının takdiridir, yargıçların vereceği kararlara karışmayız demeçleri servise sokuldu. Bunun adı, uzun tutukluluk cezasıdır.
AİHM uzun tutuklulukta üst sınır koymuyor, yazılı bir kural olmasa da tutukluluğun birinci yılından itibaren “sorunu” gündemine alıyor.
Halkın özgürlük, adalet isteminin en üst düzeye çıktığı şu günlerde en hukuki çözüm; toplum vicdanını yaralayan tüm tutukluluklara son verilmesidir.
Toplum vicdanının ne söylediğini Çarşı Grubu’nun şu mesajı özetliyor:“Bu ülkede satırla insan kovalayanlar değil, satırlarıyla halkı aydınlatanlar tutuklanır.”
Yorum Gönder