Yargı kararlarına herkesin saygı
göstermesini istiyoruz. Bunu en çok yargıçlar istiyorlar. Bunun için
önce mahkemelerin, en yüksek yargı organının kararlarına saygılı olması
gerekmez mi? Mahkemelerin herkesten önce temel haklar ve özgürlüklere
saygılı olması gerekmez mi?
Anayasa Mahkemesi, terör örgütlü
suçlarda tutukluluk süresini on yıla kadar uzatan Terörle Mücadele
Kanunu’nun (TMK) 10. maddesinin 5’inci fıkrasını anayasaya aykırı
bularak iptal etti.
Anayasa Mahkemesi üstelik bu iptal kararını oybirliği ile verdi.
Meclis’in bu konuda yeni düzenleme yapması için de 1 yıllık bir süre tanıdı.
Burada
önemli olan nokta 10 yıl tutukluluk süresinin iptal edilmesidir. Yeni
düzenleme yapılması için, Meclis’e bir yıllık bir süre verilmesi,
tamamen usul hukukuna dayanan bir husustur.
Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı bağlayıcı bir karardır. Bütün devlet organlarının ve özellikle bütün mahkemelerin “mutlak riayet etmeleri” gereken
bir karardır. Hukukun üstünlüğü evrensel ilkesinin gereği olarak bütün
mahkemelerin vakit geçirmeden, savsaklamadan bu kararın gereğini
yapmaları gerekir.
Kaldı ki Anayasa Mahkemesi’nin kararı kişinin
temel hak ve özgürlüklerini ilgilendiriyor. Temel hak ve özgürlüklerde
bir erteleme söz konusu olamaz.
Anayasa Mahkemesi’nin kararının
temeli nedir? Anayasa Mahkemesi evrensel hukukun temel kuralı olan, adil
yargılamanın temel esası olan “makul sürede yargılamayı sonlandırma”
ilkesini kabul etmiştir. On yıllık tutukluluk süresi, “makul sürede
yargılamayı sonlandırma” ilkesi ile bağdaşmıyordu.
Ne yazık ki geçen cuma günü (12.07.2013) İstanbul 13. Ceza Mahkemesi, “Anayasa
Mahkemesi’nin iptal kararının Resmi Gazete’de yayımlanması veya Resmi
Gazete’de yayımlanacak gerekçe ile yürürlüğe gireceği” gerekçesiyle TMK 10. madde 5. fıkrasının halen yürürlükte olduğu kararını vermiştir. Bu karar hukuken sakattır.
Anayasa
Mahkemesi Başkanı iptal kararını kamuoyuna açıklamıştır. TMK’nin 10.
maddesinin 5. fıkrasının iptal edildiğini, tüm yazılı ve görsel basınla
kamuoyuna kuşkuya yer vermeyecek biçimde duyurmuştur. Kararın Resmi
Gazete’de yayımlanmasının beklenmeden uygulanmasının doğru olacağını da
açıkça belirtmiştir. Yargıçların, gerekçeli kararı beklemelerine gerek
olmadığı, yargıçların tahliye kararı verebileceklerini de açıkça
söylemiştir.
Anayasa Mahkemesi kararında belirtilen 1 yıllık süre,
iptal edilen yasanın düzenlenmesi ile ilgilidir. Tam olarak usulle
ilgilidir. Kaldı ki Meclis’in yapacağı düzenleme hiçbir biçimde Anayasa
Mahkemesi’nin bu kararına aykırı bir düzenleme olmayacaktır,
olamayacaktır.
Anayasa Mahkemesi’nin bu iptal kararı bir boşluk da doğurmuyor. Anayasa Mahkemesi on yıllık tutukluluğun “makul ve adil olmadığını” belirtiyor.
TMK’nin 10. maddesinin 5. fıkrası, Ceza Muhakemeleri Kanunu (CMK) 102.
maddesinde yer alan 5 yıllık tutukluluk süresini iki katına çıkaran bir “istisna” maddeydi. Anayasa Mahkemesi’nin bu iptal kararıyla aslında bu “istisna” (kural dışılık) kaldırılıyor, CMK’nin 102. maddesi genel kural olarak uygulamada kalıyor.
TMK’nin 10. madde 5. fıkrasında düzenlenen 10 yıllık tutukluluk durumunun iptal edilmesiyle bu fıkra “hukuksal gücünü” ve “meşruiyetini yitirmiş” oluyor.
Bunun
tek anlamı vardır; Türk hukuk sisteminde, hangi suçtan olursa olsun bir
kişi artık ancak 5 yıl tutuklu kalabilecektir. Bu durum çok açıktır ve
yoruma “müsait” değildir. Kaldı ki yukarıda
belirttiğimiz gibi, konu kişinin temel hak ve özgürlüğünü ilgilendirdiği
için bir erteleme de söz konusu olmamalıdır.
Hukuk devleti olmak,
hukuka bağlı demokrasi olmak kolay değildir. Bu üstün değerler hukukun
üstünlüğü ilkesine bağlılıkla gerçekleşir. Hukukun üstünlüğünün
sağlanması ilk önce ve en önce mahkemelerin görevidir. Yargıçların
görevidir.
Yargı kararlarına herkesin saygı göstermesini
istiyoruz. Bunu en çok yargıçlar istiyorlar. Bunun için önce
mahkemelerin, en yüksek yargı organının kararlarına saygılı olması
gerekmez mi?
Mahkemelerin herkesten önce temel haklar ve özgürlüklere saygılı olması gerekmez mi?
Mehmet Alev Coşkun/Cumhuriyet
Yorum Gönder