PKK üst yönetiminde yapılan değişiklikleri herkes, körün filin
bir yerini tarif etmesi gibi anlatıyor. Ama hepsinde ortak nokta şu;
Milleti, “Yeni PKK’nın çözüm sürecine katkı için iktidar ve Öcalan’ın ortak operasyonuyla dizayn edildiğine” inandırmaya çalışıyorlar. Hem de olağanüstü bir gayretle.
“Açılım”
gayretkeşleri, farkında olmadan iktidarın, PKK’yla yatağa girdiğini,
hatta Türkiye’ye kan kusturmuş, cani, esrarkeş, insan kaçakçısı, Zerdüşt
bir örgütü “yönetmeye”, onunla bütünleşmeye başladığını itiraf ediyorlar.
Ve tabii ileride Türkiye’ye yöneltilebilecek vahim suçlamalara adeta malzeme taşıyorlar!..
Başbakan Erdoğan 2 yıl önce tam olarak şunu söyledi:
“Hangi
terör örgütüyle, nerede görüşmüş bunu ispat etsin. Hükümette, benim
kabinemde kimse böyle bir görüşme yapmamıştır, yapamaz. Benim bilgim
olmadan yapamaz. Burada siyasi bir kimlikle kimseyle görüşme
yapılmamıştır. Devletin istihbarat örgütleri herkesle görüşür. Niçin
yapar? Terörle mücadelede süreci ülkenin lehine çevirmek için yapar.
Kalkıp da Erdoğan'a, arkadaşlarına böyle bir çamur atmaya yönelirseniz, o
çamur sizin üzerinizde zaten var, daha da artar.”
Şimdi son 10 günde yaşananlara bakalım:
Teröristbaşı,
Kandil’e mektup yazdı. Bu mektubu MİT'çilere değil, Adalet Bakanlığı
yetkililerine teslim etti, onlar da gerekli incelemeyi yaptıktan sonra
BDP’ye ulaştırdı. BDP’liler de Kandil’e götürdü.
Haliyle
bunun bir de dönüş trafiği var; Kandil cevabi mektubu BDP’lilere verdi.
Onlar Adalet Bakanlığı’na teslim etti. Oradan da İmralı’ya gitti veya
gidecek.
Ama arada bir durak olduğunu Salı günü Başbakanlık Konutu’nda yapılan “çözüm süreci zirvesi” vesiylesiyle öğrendik. Başbakan Erdoğan’ın kurmaylarıyla toplantısında, Kandil’in gönderdiği mektup da ele alınmış.
Şu tablo, Erdoğan, kabine ve parti arkadaşlarının teröristbaşı ve terör örgütüyle görüşmeye başlaması değilse nedir?
Olan tam da bu. Bugün Akşam Gazetesi’nde röportajı yayınlanan TBMM Çözüm Sürecini Değerlendirme Komisyonu Başkanı AKP’li Naci Bostancı, “Komisyon İmralı’ya gidecek mi?” sorusunu bakın nasıl cevaplıyor:
“İmralı ve Kandil’le zaten Hükümet görüşüyor. Komisyonun rol alabileceği bir durumu şahsen görmüyorum...”
-Yeni PKK İran ve Suriye İçin-
Gelelim yeni PKK/KCK’ya; Biliyorsunuz KCK, Başbakan Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Özel’in ifadesiyle, “paralel devlet sistemi”ydi. Sözde başbakanı da Murat Karayılan’dı. Kandil’de Türk medyasını huzura dizen Karayılan, sözde “genelkurmay başkanlığına”
kaydırılmış. Yerine de 2’si kadın, 2’si erkek eş başkanlar atanmış.
Yeni atamalarda dikkat çeken husus, İran ve Suriye’deki PKK uzantıları
üzerinde etkili olan isimlerin ön plana çıkartılması.
Bu değişimin özeti şudur; PKK, Türkiye'de "devlet" olmaya, İran ve Suriye’de de teröre hazırlanıyor... Birilerince de hazırlatılıyor!..
Kim o birileri?
Birincisi, “açılım” destekçisi medyanın yazdıkları şu ana kadar yalanlanmadığına göre, AKP iktidarı.
“PKK/KCK
yapılanması İmralı-Kandil hattında uzun süredir devam eden bir seri
mektuplaşma sonucu gerçekleşti. Bu çerçevede, değişikliklerden hükümet
haberdardı” deniliyor. “Erdoğan başkanlığında Başbakanlık’ta gerçekleştirilen çözüm zirvesinde, örgütteki yeni yapılanmanın da masaya yatırıldığı” duyuruluyor.
Dilleri varsa, “Yeni PKK yöneticilerini Erdoğan atadı” diyecekler!..
Olanlar,
yazılanlar doğru ise bir taşla iki kuş; PKK’yı kontrol altına
aldıklarını zannediyorlar!.. Kan davası haline getirdikleri Suriye’yi
kısa sürede halletme ve emperyalizmin nihai hedefi İran’ı karıştırma
ihalesini de PKK taşeronuna veriyorlar!..
Peki Türkiye, PKK’dan kurtarılıyor mu? Doğrudan silahlardan sorumlu olan Karayılan’ın daha bugün, “Önümüzdeki hafta çok önemlidir. Türk Devleti'nin şu anki gibi tavrı devam ederse süreç tıkanır” demesi, PKK’nın da "siyasallaşma veya savaş" şeklinde kendi oyun düzenini kurduğunu gösteriyor.
Peki bu düzenleme ve planları yapan bir devlet, tam olarak şu suçları işlemiş olmuyor mu? Terör örgütüne yardım, yataklık... Terörü teşvik... Ülke ve millet bütünlüğünü tehdit...
İleride başta İsrail, tüm emperyalist ülkeler, Türkiye’nin mengenesini her sıkıştırmak istediklerinde, “terörist devlet” damgası
vurmakla tehdit etmez mi? Ve işleri bittiken sonra o damgayı vurup,
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne son darbeyi indirmez mi?
“Yeni PKK’yı hazırlayan” ikinci birileri mi? Elbette ki, asli-değişmez patronları emperyalist güçler.
ABD Genelkurmay Başkanı Dempsey, birkaç gün önce hem Suriye’deki karışıklık, hem de Esad’ın ömrü için “10 yıllık bir süreç” öngördü. Acaba bu 10 yılda ipleri “radikal İslâmcılara” kaptırmadan, Suriye'yi hangi güçle istikrarsızlaştırırlar? Herhalde PKK’yla.
Bir
diğer gelişme; Obama yönetimi Suriyeli muhaliflere silah gönderme
kararı aldı. Ancak ABD Komitesi, Dışişleri Bakanı Kerry ve CIA
yöneticileri planı bizzat anlattığı halde, radikal grupların eline
geçebileceği gerekçesiyle silah yardımını dondurdu. Ya Obama yönetimi,
silah yardım planını PKK üzerinden yeniden kuruyorsa?
AKP iktidarı ve ABD görünürde kavgalı. Öyleyse PKK işinde böylesine ortak noktalarda çakışma nasıl oluyor? İki ihtimal var:
Ya bölgede radikal İsâmcı kartını bırakıp, PKK kartını kullanmaya razı etmek için Erdoğan’a yine beyzbol sopası gösterildi...
Ya da ABD-AKP ortaklığı Türk Milleti’ne karşı bir kez daha, ama bu defa tiyatroların en büyüğünü oynuyor...
Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler
Müyesser YILDIZ
11 Temmuz 2013
Yorum Gönder