Bağrımızda ki yılanlar! - Tünay Süer

Türkiye’nin bu günlere gelmesinde ne yazık ki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 2002 yılında başbakanlığı sırasında 3 Nisan 2003 günü ABD Dışişleri Bakanı Powell ile yaptığı 2 sayfa 9 maddelik gizli mutabakat sebep oldu.
İşçi Partisi, hem askeri çevrelerde ve Dışişleri Bakanlığında, hem de AKP çevrelerinde araştırma yaparak, gizli görüşmeler ve gizli mutabakatın içeriğinin doğru olduğunu saptamıştı.
Genel Başkan Doğu Perinçek konunun üzerinde hassasiyetle durmuş, televizyonlarda anlatmış, Aydınlık Dergisinde yazmış, hatta milletvekillerine yazdığı mektuplarla durumun vahametini anlatmıştı. TBMM, AKP iktidarı ile ABD arasında yapılan Gizli Mutabakatı görüşmek için derhal toplanmalıdır diye çağrıda bulunmuştu.
 Ne hükümetten ne de muhalefet partilerinden ses çıkmamıştı.
Bunu anlamak mümkün değil. Perinçek çok haklıymış tehlikeyi anlatmaya çalışmış ama anlamak istememişler demek ki.
İşte Perinçek’i susturabilmek için zindanlara kapatmalarının büyük nedenlerinden teki de bu olmalı diye düşünüyorum.
 Amerika’ya hizmet etmek olan  "2 sayfa 9 maddelik" o antlaşma aslında daha sonraları karşımıza BOP projesi olarak resmen açıklandı ve Başbakan Erdoğan’a da eş başkanlık rütbesi tevdi edildi.
ABD Başkanı Bush tarafından Büyük Ortadoğu adı altında planlanan proje aslında Müslüman ülkelere demokrasi götürme ve bu ülkelerin pazarlarının açılması yalanları ile Ortadoğu'daki çatışmaları genişleterek ayaklanmaları kontrol etmekti. Arap Baharı gibi.
 Esas amaç petroldü tabi.. ABD demokrasi götüreceğim diye Irak’ta bir milyon Müslümanı katletmişti. Libya’ya yaptıkları ortadadır. Kaddafi’nin feci sonunu hazırladılar. Akbabalar gibi Fransa, İngiltere ve ABD petrolü paylaştılar. Amerika demokrasi götüreceğim dediğinde sonuç mutlaka kan ve katliam olmaktadır.
                                                              ****
Atatürk ve Atatürkçülükle hesaplaşması olan AKP’nin bu antlaşmaya uyarak önce TSK da ki Atatürkçü subayları tasfiyesi, aydınları, gazetecileri, bilim adamalarımızı ve bilhassa iktidarın üzerine çok gelen Doğu Perinçek’i, Tuncay Özkan’ı Ergenekon düzmeceleri ile zindanlara kapatması gerekiyordu. Gözaltılar, tutuklamalar sabaha karşı baskınlar yapılırken yargıyı da ufak ufak siyasallaştırıldı.
Bu arada en önemli bir nokta da, CHP’nin başından Baykal’ı bir kaset dümeni ile uzaklaştırdılar. Baykal’ın istifası ile “ki asla doğru bulmuyorum bunu yapmayacaktı” büyük bir muhalefet boşluğu doğdu. AKP istediği gibi hareket etme fırsatını yakalamış oldu.
Kürtçülerle OSLO da yapılan anlaşma ile sanki nikâh tazelenmesi oldu. Neden mi? Zaten Gül’ün yaptığı anlaşmaların içeriğinde vardı hepsi.
 Anlayamadığım, kabullenemediğim, bir ülkenin başbakanı olarak Sn.Gül’ün ülkeyi parçalamaya götürecek birçok tavizler vererek bu antlaşmayı neden yaptığıdır.
Okul durumunu araştırdığımızda Abdullah Gül başbakan Erdoğan gibi değildir.
Çok iyi eğitim almıştır. ABD Dışişleri Bakanlığı’na bağlı Eğitim ve Kültürel İşler Bürosu’nun İnternet sitesinde, Amerikan Dışişleri Bakanlığı bursu ile yetiştirilmiş dünya liderleri arasında gösterilmiştir.
İngiliz Üniversiteleri arasında  “Kürt Araştırmaları Enstitüsü” olan tek yükseköğretim kurumu Exeter Üniversitesi’ymiş.
Bünyesinde Arap ve İslami Araştırmalar Enstitüsü de barındıran, Arap ve İslam Dünyası ile Kürtler hakkında uzmanlaşması gereken İngiliz gizli servis elemanları, yurt dışı görevlere gönderilecek ajanların önemli bir bölümü de burada yetiştirilirmiş.
Türkiye’den sonra İngiltere’de bu kadar iyi eğitim almış bir insan nasıl olurda Türkiye’yi yaptığı anlaşma ile yabancı bir ülkeye pazarlar? Bunu bir insanın anlaması ve içine sindirmesi çok zor!
Ayrıca merak ettiğim bir husus daha var milli irade denilen TBMM’sinde böyle bir karar alınmadan bir başbakan nasıl ülkesi adına antlaşma yapabilir?
Anayasada böyle bir hak verilmiş mi başbakanlara? Verilmediyse hukuki bir yaptırımı yok mudur?
Bunun adı vatanı satmaktır bence.
                                                            ****
Bugün Lozan Antlaşmasının 90. Yıldönümü. Bağımsızlığımızı ve ulusal bütünlüğümüzü tüm dünyaya kabul ettirdiğimiz, tükenmiş Osmanlının yaptığı SEVR Anlaşmasını da, çöpe attığımız gündür..
Lozan Antlaşması ulusumuzun barış ve özgürlük içinde yaşayan bir toplum inşa etme idealini de perçinlemiştir. Ne var ki içinde bulunduğumuz şu günlerde iç ve dış düşmanlarımız tarafından bu birlikteliğimiz bozulmak Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet yıkılmak istenmektedir.
Şu güzelim memleketimin haline baktıkça kalbim sızlıyor. Bağrımızda yılanlar beslemişiz. İşte buna üzülüyorum.
Osmanlının küllerinden  bağımsız, özgür bir vatan yaratan Başkomutan Atatürk, İsmet İnönü, silah arkadaşlarını ve o yıllardaki tüm zorluklara, yoksulluklara karşı, teknolojisiz, gerektiğinde karda kışta çıplak ayaklarla savaşan askerlerimizi, şehitlerimizi cepheye silah taşıyan kadınlarımızı saygı, sevgi ve rahmetle anıyorum.,
Bugün Lozan’ı buruk kutlasam da yarınların bizim olacağından emin olarak umutla bakıyorum ışığa.
Atatürk tüm dünya liderlerinin övgüyle bahsettiği büyük bir dehaydı. Sanki bu karanlık günlerin gelebileceğini önceden hissederek kurduğu cumhuriyeti gençliğe emanet etmişti.
Gençlik ayakta ve nöbette, bundan ötürü mutluyum. Nice badireler atlatan, 90 yıldır bayrağını gönderde dalgalandıran bu kahraman Türk Milleti, ne Atasından ne de bir karış toprağından vaz geçecektir. Hadlerini bilmeyenlere, hadlerini bildirecektir. Az kaldı, ya sabır çekiyoruz.
Sevgi ve saygılarımla
TC.Tünay Süer
24.Temmuz.2013

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget