Son sözü daima halk söyler! - Tünay Süer

Kahire’deki Mīdān at-Taḥrīr (Özgürlük) Meydanı’nda devrim dalgaları halkın gücünü ortaya çıkarttı..20 milyon insanın sokaklara dökülmesini kimse saptırmaya kalkmasın.
“ Mısır Halkı bu sefer Tahrir Meydanında devrimci antiemperyalist, laik, Arap dünyasında kahramanlaşmış Nasır’ın resimlerini taşıyordu. Bu çok anlamlıdır.”
1.Dalgada ABD ve İsrail’in yanı sıra Mısır Ordusu desteği ile yıkılmaz diye bakılan ve 30 yıl otokratik şekilde ülkeyi yöneten Hüsnü Mübarek halk gücüne 18 gün dayanabilmişti.
2.Dalga, ABD’nin ordu ile anlaştırarak Müslüman Kardeşler Örgütünü iktidara taşıması sonucu Mübarek’in yolundan giden Mursi’nin devrilmesi ile oldu.
Bundan anlaşılacağı gibi emperyalist güçlerin iktidarlara taşıdıkları partiler ve başkanları özgürlük, bağımsızlık, rahat bir yaşam isteyen halkların görkemli halk hareketleri karşısında yok olup gitmektedirler.
Mursi Mısır'ın ilk demokratik yollardan seçilmiş cumhurbaşkanıydı. Öyle diyorlar. 
Unutmayalım ki Hitler de seçimle gelmişti.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, "Demokratik bir seçimle işbaşına gelmiş olan Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin Mısır ordusunun müdahalesiyle görevinden alınması, Mısır devriminin kazanımları ve demokratik süreç açısından son derece kaygı verici bir durumdur.” Diyor
Neden kaygı verici durumdur? Halka eziyet eden, özgürlükleri kısıtlayan, demokrasiyi yok sayan diktatörlerin bu şekilde gitmeleri mi yoksa kendileri için gelecekten umut kesmeleri midir?
Mübarek gidince Halk Devrimi, Mursi gidince nasıl darbe sayılıyor bunu bir anlatsa da Davutoğlu bizler de öğrensek.
Kaldı ki katılımın %46 da kaldığı bir seçimde oyların % 52’isini alarak başkan seçilen! Mursi, oy hakkına sahip olanların dörtte birden azıyla o makama gelmişti. Tabi bu sonuçta seçim hilelerinin de yapıldığını yabana atmamak gerekir.
Mesela AKP, SEÇSİS olmasaydı yüzde kaç ile iktidara gelirdi düşünmeye gerek yok. Bence % 20 de kalırdı.
 Farz edelim ki Mursi demokratik seçimle iktidara geldi.
Demokratik seçimle gelmek demokrasiyi yok etme, rejimi değiştirme yetkisini, kimseye vermez..
Benim çoğunluğum var istediğimi yaparım demek te değildir.
 Mesela, Mursi ‘i ele alalım. Atatürk ve Laiklik düşmanı olan Müslüman Kardeşler Örgütünün desteği ile ülkeye kısa zamanda Şeriatı getirmek istiyordu. İlk yaptığı şey halkı, İslamcı-laik şeklinde bölmeye kalkması olmuştu.
Sıra ile yargı ve tüm yasalara el atarak tek adam diktatörlüğüne başlamıştı. Anayasayı istediği gibi değiştirmeye kalkmıştı.
Mısır Ordusu'nun da Polisinin de komutanı benim “diyordu.
(Bu sözler size birisini hatırlatıyordur sanırım. (Benim valim, benim polisim.)
Mursi halkın ayaklanmaya başlaması ile "Ülkemizde gizli parmaklar ve eller dolaşıyor, bu elleri ve parmakları koparacağım.” Demeye başlamıştı.  Parmakları koparamadı ama ona oy verenler dâhil direnen halk kendisini koparmış oldu.
Bizim başbakan da Gezi Parkı direnişinin tüm ülkeye yayılması karşısında buna benzer konuşmalar yapıyor. Ne tuhaf değil mi?
Aralarında ki fark Mursi polisini halkın üzerine salmadı ve Mısır’ı bölmeye kalkmadı.
                                                    ***      
Hüsnü Mübarek ve Muhammet Mursi, Mısır’ın Atatürk’ü denilen Nasır’ın yolundan gitmedikleri gibi onu silmeye unutturmaya çalışmışlar ama başaramamışlardı.
AKP’nin yaptıklarını örnek alan Mursi’ye halk ancak bir yıl dayanabildi. Erdoğan’ın 11 yıldır iktidarda kalması onu cesaretlendirmişti sanırım.
 Mısır halkı 21.yüz yılda çağın gerisine götürülemeyeceğini kanıtlamıştır. Mısır’da darbe mi oldu? Halk Devrimi mi oldu? Bence halk devrimi olmuştur.
                                                     ****
Gelelim Ankara Emniyeti TEM Şube Müdürlüğü tarafından hazırlanan 86 sayfalık fezlekeye. Fezlekede, TGB, Öğrenci Kolektifleri, Ulusal Kanal, Aydınlık Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İlker Yücel, TGB Genel Başkan Yardımcısı Erdem Özdemir’in attığı tweet’ler örnek olarak gösterilmiş.
 “Paylaşımların; olaylara katılımı artırmak, halkı devlete ve hükümete karşı kin ve düşmanlığa tahrik etmek amacı ile yayınlandığı anlaşılmaktadır” değerlendirmesi yapılmış.
Şimdi sormak gerek.
Başbakan ve AKP’nin “Atatürk'ün çağdaş temellere oturttuğu Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmak için saysız belgeleri ve söylemleri varken, onlar, bizler diye halkı kışkırtırken Ankara Emniyeti TEM Şube Müdürlüğü’nün neden sesi çıkmadı acaba?
 Sonuç olarak, tüm baskılara rağmen, muhalif sesleri kesmek, medyayı, hukuku ele geçirmek, korku imparatorluğu yaratmak hatta gerçeklerin saptırılması halkın er geç gerçekleri görmesini engelleyemez.
Seçilene veya bir yere gelene kadar şirin görünen sonra bildiğini okuyan, halkının yanında olmayan, tepeden bakanlar, kan kusturan diktatörler her zaman kaybetmeye mahkûmdurlar.
Gelişleri tantanalı olsa da gidişleri hazin bazen de korkunç olmaktadır.
Taksim Gezi Park’ta başlayan bir direnişin tüm Türkiye’yi nasıl sardığını bütün dünya gördü.
Halk çok önemlidir.
Mustafa Kemal Atatürk halkın desteğini arkasında görmeseydi İstiklal Savaşı destanını tek başına yazabilir miydi?
Tarihte birçok örnek vardır. Mesela Fidel Castro ve Che Guavere’nin Batista diktatörlüğünü halkla birlikte yola çıkarak uzun bir direnişten sonra yıkmaları gibi. Ardında halk olmayan liderler bir hiçtirler.
 Aynı Mısır Halkı, İsrail ile yapılan Altı Gün savaşından büyük bir yara alan sonra tüm sorumluluğu üzerine alarak onurlu bir şekilde istifa eden Cemal Nasır’ı sevgiyle, büyük istekle tekrar başa getirmişti. Bundan ders çıkartılmalıdır.
                                                                ***
Anayasa Mahkemesi tutukluluk süresini 5 yıla indirmesinin 1 yıl sonra yürürlüğe girilmesine karar verdiğini belirtti. Onca insanın haksız yere zindanlarda yıllarca esir tutulmaları yetmemiş gibi 1 yıl daha bekletmek nedendir? Bu işkence değil de nedir acaba?
“Topun Başbakan Erdoğan’da olduğunu söyleyen CHP Milletvekili Emine Ülker Tarhan, derhâl bir yasanın çıkması gerektiğini söyleyerek başbakana MİT Müsteşarı için bir gece içinde yasa çıktığını hatırlattı.  Aksi taktirde derhal tahliye olması gereken insanların özgürlüklerinin 1 yıl keyfi olarak askıya alınmasıdır dedi.
Ben de buradan Başbakan Erdoğan’a HZ. Muhammet’in bir sözü ile sesleniyorum.
Ey Başbakan! Bir saat adaletle yönetmek, bir yıl ibadet etmekten daha makbuldür”.

TC.Tünay Süer
5.Temmuz.2013

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget