Sevre doğru ülkelerin politikaları -2- (Amerika Birleşik Devletleri)

Sevr’e giden yolda Amerika Birleşik Devletlerinin durumunu incelemeye gelince akla gelmesi gereken en önemli olay ABD Başkanının savaşın son yıllarında yaptığı konuşmalar ve ortaya koyduğu, 14 maddelik ( sonradan 18’e çıkarılan) ünlü “Barış İlkeleridir. Savaşmaktan yorgun düşmüş tarafları etkileyen bu önemli belge, ABD Başkanı Wilson’un 8 Ocak 1918 tarihinde Kongre’nin karma oturumunda yaptığı konuşmada açıklanmıştır.
Başkan Wilson’un gizli anlaşmalara karşı tepkisini Ondört ilke’nin birincisi öncelikle dile getirmekteydi.
“1.Barış anlaşmaları açık olacak, gelecek uluslararası anlaşmaların da açık olması esastır.” (1)
Başkan Wilson’un ilkeleri arasında, Osmanlı tebaasını ilgilendiren en önemli madde (Md.12) şöyleydi:
“Osmanlı İmparatorluğunda Türklerin oturduğu bölgelerin bağımsızlığının sağlanması Türk egemenliği altında bulunan diğer uluslara da özerk bir gelişme için tam ve engelsiz bir fırsatın sağlanması. Boğazların uluslararası garanti altında bütün devletlerin ticaret gemilerine açılması uygun olacaktır.” (2)
Bu, sadece Osmanlı’ya bağlı toplulukları değil, egemen ulus durumunda olan Türk ve Müslümanları da etkilemiş, savaşın son günlerinde Wilson’un insancıl görüşlerini temel alan bir barış anlaşması arzusu ile önce ABD’ye müracaat edilmiş fakat zaman kalmadığı düşüncesi ile esir İngiliz Generali Thawsend’in aracılığı ile Mondros’ta görüşmelere başlanmıştı.
Osmanlı topluluklarının adil bir barış yapılacağı inancına sahip olmalarının en önemli nedeni, sadece 12 nci madde değildi. Yine Başkan Wilson tarafından 11 Şubat 1918’de açıklanan dört prensip; ulusların kendi kaderlerini tayin hakkının Wilson tarafından yeniden ifade edilmesi ve tanımlanması anlamına geliyordu. Şu gibi ifadeler, Wilson’un temel bakışı hakkında şüpheye yer bırakmıyordu: “Halklar ve şehirler takas konusu edilemez. Bu savaşta bulunacak her türlü bölgesel, çözüm, o bölgenin nüfusunun yararına ve çıkarlarına uygun olacaktır.”
“Ulusal hedefler, uyumsuzluğun ve husumetin ortadan kaldırılarak, mümkün olan en büyük tatminin sağlanmasına yönelik olacaktır....” (3)
 Başkan Wilson’un bildirisindeki insancıl ve iyimser sözlere rağmen kendi ülkesinde Türkler aleyhinde farklı bir anlayış oluşturuluyordu. 10 Aralık 1919 günü Amerika Birleşik Devletleri Senatosuna Senatör Lodge’un sunduğu bir projede Anadolu topraklarında Büyük bir Ermeni Devleti kurulması isteniyor ve tasarlanan “Büyük Ermenistan” içine şu topraklar dâhil ediliyordu:
1- Türkiye’deki altı ilden (Vilayât-ı sitte) ve Çukurova’dan oluşan Türkiye Ermenistan’ı
2- Kafkasya Ermenistan’ı
3- İran Azerbaycan’ının Kuzey ve Kuzeybatı Kısımlarından oluşan İran Ermenistan’ı
Amerika’da “Ermeni Milli İttifakı”nın (The Armenian National Union of America) “1919 yılında Ermenistan’ın durumu” (The Case of Armenia) adıyla yayınladığı bir yapıtta; bu proje için alınan kararla birlikte, Büyük Ermenistan haritası da çizilmişti. (4)
Başkan Wilson’un ilkeleri 1919 yılı Ocak ayında Paris’teki Amerikan delegasyonunun Yakındoğu politikasının temelini oluşturuyordu.
“Türk İmparatorluğunun idaresi altında yaşayan ırkların baskıdan ve kötü muameleden kurtarılması şarttır. Bu en azından Ermenistan’ın özerk olması, Filistin, Suriye, Mezopotamya ve Arabistan’ın uygar uluslar tarafından korunması anlamına gelmektedir. Boğazlardan geçiş hakkının da sağlanması gereklidir. Türkiye’nin kendisine de adil davranılmalı, ekonomik ve siyasi baskıdan uzak tutulmalıdır.”
Bir yabancı yazarın yaptığı tespitlere göre: “1918/19 kışında Amerikan kamuoyunun Türkiye’ye yönelik tavrı, ağırlıklı olarak dinsel ve insani nedenlerden kaynaklanan yoğun bir husumetti. Bu kindar tavır, Amerikan barış delegasyonunun tutumunda görüldüğü gibi, en belirgin ifadesini Birleşik Devletlerin eski Türkiye Elçisi Henry Morgenthau’nun sözlerinde bulmuştu: “Cinayet, Kuran tarafından Muhammed dininin bir parçası olarak kabul edildiği sürece, Müslümanların Hıristiyanları ya da Yahudileri idare etmesine izin verilmemelidir.” (5)
 27 Kasım 1913’te İstanbul’a gelen Büyükelçi, Türkiye’de 26 ay kadar görev yaptıktan sonra Şubat 1916’da Amerika’ya döndü. Daha sonra en büyük yardımcıları Ermeni asıllı iki tercümanının sağladığı bilgilerle hazırlanan “Büyükelçi Morgenthau’nun Hikâyesi” adı ile yazdığı propaganda kitabı, o dönemde çok ilgi uyandırmıştı. 1920 li yıllarda Türk Halkı için alınan bütün siyasi kararları etkiledi.  Morgenthau’nun o dönemde İstanbul’da bulunması, olaylara birinci elden şahit olduğu izlenimi vermesi, bir Yahudi Devleti kurdurmağa çalışırken Türkleri kötülemek amacı ile Ermenilerle işbirliği yapması, hiç şüphesiz ki Türkler için büyük bir şanssızlık kabul edilmelidir. Çünkü Morgenthau’nun hatıraları daha sonraki yıllarda ve hatta günümüzde bile 1915 yılında Jön Türklerin Ermenilere önceden tasarlanmış ve planlanmış bir soykırım uyguladığı konusunda bir numaralı kaynak kabul edilecektir. (6)
Barış konferansı için Paris’e giden Amerikan heyetinin başkanlığını bizzat Başkan Wilson üstlenmişti. Diğer üyeler: Albay House, Dışişleri Bakanı Robert Lansing, General Tasker H. Bliss, ve emekli bir diplomat Henry White idiler.(7) David Hunter Miller de Amerikan Delegasyonu’nun Hukuk danışmanıydı.  Bu zat; 11 Ocak 1919 yani konferansın arife günü, İngiliz Hükümet temsilcilerinden Lord Robert Cecil’in misafiri olarak bir akşam yemeğine katıldı. (Lord R. Cecil Avam Kamarasında 1906 ila 1923 yılları arasında Muhafazakâr Parti üyesi olarak görev yapmış, İngiltere’nin Milletler Cemiyetinin en güçlü savunucularından biriydi.) Yemekte kendisine İngiliz temsilcilerin çoğunun Amerika’nın İstanbul’un ve Albay Lawrence’in nazlanması dışında herkesin Ermenistan’ın mandaterliği alması görüşünde birleştiklerini söyledi.
Amerikan heyetinin istihbarat uzmanları da ABD’nin bir manda ile ödüllendirilmesi halinde görüş beyan ediyorlardı. Bu konuda tekliflerini, 21 Ocak 1919 günü temsilcilere ilettiler.   Bu uzmanlar her ne kadar Van Gölü –kars ve Erivan arasındaki küçük bir saha dışında her yerde % 30- 35’i geçmeyen bir azınlık durumunda olmaları nedeniyle bir Ermeni Devleti kurmanın oldukça zor olduğunu kabul ediyorlardı. Bununla birlikte bölgede uygulanan Soykırımlar nedeniyle sayılarında azalma olabileceğini, bu nedenle sayılara pek bakılmaması gerektiğini de ilave ediyorlardı. Ancak gerek tecrübe, gerekse nüfus noksanlığı ve karmaşık bir yapıda olacağı nedeni ile kurulacak Ermenistan’ın bir Manda’ya ihtiyacı olacaktı.
 ABD’nin yüzyıldır uyguladığı “Monroe Doktrini” nedeni ile Avrupa’nın işlerine karışmaya ve bir Mandaterliğe istekli olmadığı biliniyordu. Böyle olmasına rağmen Amerikan halkının Ermenilere olan ilgisi, belki bu isteksizliğin üstesinden gelebilecekti. Bu amaçla ABD’de faaliyetler yoğunlaştı. Ocak ayı içinde dini 75 topluluk temsilcisi Başkan Wilson’a aşağıdaki telgrafı çektiler.
“Dünya’daki müttefik demokrasilerin temel prensiplerinden biri Ermeniler için adalet’in sağlanmasıdır. Antant devletler tarafından bu konuda Ermenilere söz verilmiştir.”(8)  Bu din adamları, iddia ettikleri gibi “Amerikanın Hıristiyan Halkı”nın tümü namına değilse bile çoğunun adına konuşuyorlardı.
Buna paralel olarak 2 Şubat günü New York Kiliseler federasyonu bir tel çekerek, Başkan Wilson’u “Tarihi sınırları içinde Ermenilere bir millet olarak var olma hakkı sağlanmasının şampiyonu” olmaya davet ediyor ve “ABD veya İngiltere bu teşkilatlanma döneminde Ermenilere muhtaç oldukları desteği sağlamalıdır” diyorlardı. Aynı konuda değişik kaynaklar teşvik edici beyanatlar verdiler. En büyük desteklerden biri “Mavi Kitap” ın sahibi Viscount Brice’den geldi. 28 Şubat günü Avam Kamarasında toplanan “Britanya Ermeni Komitesi” ABD’yi mandaterliği kabul etmesi için ikna etmeye çalıştı. (9)
Aynı günlerde “Amerikan Yakın Doğu Yardım Komitesi” de boş durmadı “Tecavüze uğramış Ermenistan” adı ile bir seri filim – fotoğraf gösterisi hazırladı. Bu filim; New York’taki Komodor Otel’de muhtelif cemiyet liderlerinin katıldığı bir ön gösteriden sonra on defa da halka gösterildi. (10)
Ermeni istekleri de kendilerince verilen bu büyük desteğe göre gittikçe artarak değişiyordu. Barış görüşmelerine iki Ermeni delegasyonu katılıyordu. İtilaf devletlerince resmen tanınan, başlarında eski bir Osmanlı devlet adamı Bogos Nurbar Paşa’nın bulunduğu “Ermeni Ulusal Delegasyonu” ydu. Bu delegasyon Türk Ermenileri ile Dünyanın değişik yerlerinde yaşayan Ermenileri temsil ediyordu. Diğer delegasyon Ermeni Cumhuriyetini temsil ediyordu ve başlarında Avetis Aharonyan bulunuyordu. Birbirinden hoşlanmayan bu iki grup ancak Ermeni Kilisesi’nin müdahalesiyle birlikte çalışmayı kabul etmişti.
Bu iki guruba ilaveten muhtelif uluslara mensup kırk kadar bağımsız Ermeni delegasyonu da faaliyet halindeydi.

DİPNOTLAR:

/1)  Ergun. Aybars,Türkiye Cumhuriyeti Tarihi-1, S.96 ( Ege Üniversitesi-1984)
(2)  Aynı Eser S.97.
(3)  Paul C. Hemreich, Sevr Entrikaları, S.5 (Çeviren Şerif Erol, Sabah Kitapları, İstanbul –1996).
(4)  Mirza Ali Bala, Ermeniler ve İran, S.21 (Ankara üniversitesi –1994).
(5)  Paul C. Helmereich, a.g.e., S.14-15
      (6) Ambassador Morgenthau’s Story, Edited by Burton J. Hendrick (İssue of Detroit Michigan News –1918). Heath W. Lowry, The Story Behind, Ambassader Worgenthau’s Story, s. V, VI (The İsis Press, İstanbul – 1990).
(7)  A.Mandate For Armenia, P.70; David Hunter Miller, My Diary at the Peace Conference with Document, 21 vol. Special edition limited to 40 sets (New York: Appeal Publishing Co; 1924) 1,74.
(8)  A. Mandate For Armenia P.78-79.
(9)  Aynı Eser S.79-80.
(10) Aynı Eser S.80.

Dr. M. Galip Baysan

Sevre doğru ülkelerin politikaları - 1 (İngiltere) - Galip Baysan

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget