Son günlerde bizim de içinde yaşadığımız Ortadoğu dünyasında demokrasi deyimi öne çıkmağa başladı ve her önüne gelen ağzına demokrasi kelimesini almaya başladı. Dikkati çeken en önemli husus geçmişte birkaç yazımızda temas ettiğimiz gibi Demokrasi ve Cumhuriyet kavramlarının birbirine karıştırılması oldu. Ülkemizde uydurma veya gösteriş için değil ama gerçek anlamda 4/4’lük bir demokrasinin kurulması dileğiyle bazı konuların hatırlatılmasının yararlı olacağını düşünüyoruz.
Demokrasi’nin çağdaş tanımı:
S. Neumann “Demokratik Dekalog” adlı makalesinde “the democratic Decalogue – Changes in Society and Their Impact in the State”, demokrasinin artık sözlüklerde yazılı olduğu gibi sadece “halkın yönetimi” olmadığını ve on şartının olduğunu yazıyor.Çağdaş yorumlamaya örnek olarak bir fikir vermesi bakımından bunlar şöyle sıralanabilir: (Toktamış Ateş: Cumhuriyet (1986)/Demokrasi, (1976-İstanbul, C. Northorte Parkinson:Siyasal Düşüncenin Evrimi s.12- İstanbul )
1. Egemenlik halka ait olmalıdır. Bu, hangi yolla kullanılırsa kullanılsın, doğrudan ya da dolaylı, parlamenter bir yolla ya da plebisit yoluyla; sonuç fark etmez. Temsilcilere yetki sınırlı şekilde verilmiş olmalı ve her an geri alınabilmelidir.
2. Halkın katılması kadar önemli bir husus farklı alternatifler arasından bir seçim yapma olasılığının verilmesidir.
3. Liderlik, demokrasinin bir başka önemli parçasıdır.
4. Demokrasi, ancak bir hukuk devletinde yaşar. Kanunların üstünlüğü sağlanmalıdır.
5. Siyasal partilerin ana ödevlerinden birisi, halka vatandaş olmak bilincini sağlamak olmalıdır.
6. Demokrasi salt seçimden seçime varlığını hatırlatan bir rejim değildir. Plüralizm gündelik yaşantıda da kendini duyurmalıdır.
7. Demokrasinin fonksiyonu, siyasal kurumlarla sosyal güçler arasında bir denge sağlamaktan ibaret değildir. Bu ideal, fertlerin yaşamasının her aşamasında bir ana prensip olarak göz önüne alınmalıdır.
8. Ekonomik olarak gelişmiş bir toplum yapısı ve dengeli bir büyüme gereklidir.
9. Kişisel özgürlükler ve girişim zedelenmeden güvenlik sağlanmalıdır.
10. Demokrasi, kişiye dayanan bir rejim olduğuna göre, her şeyden önce kişiler rasyonel olmalıdır.
Demokrasi nedir? Ne değildir? Sorularının cevabı araştırılırken gerçekçi bir sonuca ulaşabilmek için bazı teknik terimlere hâkim olmak gerekir. Bu kolay bir iş değildir. Bazı basit detaylar bilinmediği, anlaşılmadığı takdirde herkesin demokrasi anlayışı farklı boyutlarla çerçevelenmiş olacaktır.
Günümüzde dahi bazı seçkin kişilerin zaman zaman demokrasiyi iktidarın halk oylaması ile seçiminden ibaret olduğuna, seçilen halk temsilcilerinin yasama, yürütme ve gerekirse yargı gücünü dahi kontrol edebileceğine, bunun demokrasinin gereği olduğunu kabul edenlere ve kavram olarak “Cumhuriyet” ile “Demokrasi”yi karıştırma eğiliminde olanlara rastlamak mümkündür. Bu nedenle gerek incelememizin temelini teşkil eden Demokrasi ve Türkiye’de Demokrasi’nin nasıl kurulduğunu (ve hatta kurulup, kurulamadığını) anlatabilmek için bazı teknik tanımların üzerinde durmayı gerekli görüyoruz.
Her şeyin başında “Devlet nedir?” sorusunun cevabını aramak lazımdır. Devlet kısaca şöyle tanımlanabilir: “Belirli bir toprak parçası (vatan) üzerinde yaşayan, aralarında müşterek bağlar bulunan insanların (ulus), kendi içlerinden çıkardıkları güçle (egemenlik) teşkilatlanıp, yaşamlarını sürdürebilmek için oluşturdukları bir toplumsal kurumdur. Bu üç öğe, vatan, ulus ve egemenlik her devlette mevcuttur. Bazı devletlerin toprağı büyük, insanı az veya tam tersi insanı çok, toprağı küçük olabildiği gibi kısaca egemenlik (veya ulusal egemenlik) dediğimiz kavram da bazı devletlerde az, bazılarında ise büyük ölçüde ulusun elinde olabilir.
Egemenlik (veya ulusal egemenlik) dediğimiz kavrama gelince, onu: toplum halinde yaşayan insanların kendi içlerinden çıkardıkları üstün emredici güç olarak tanımlayabiliriz. Herkes bu güce itaat eder ve bu güç kendisini yasama (kanun yapma), yürütme (çıkarılan kanunlara göre ülkeyi yönetme) ve yargı (kanunlara uymayanları cezalandırma) güçleri ile belli eder. Bütün devlet şekilleri işte bu güç/egemenliğin elde ediliş biçimine göre ortaya çıkar.
Egemenlik seçimle veya seçim dışı yollardan elde edilebilir. Egemenliğin seçimle elde edilmesi halinde karşımıza çıkan devlet şekillerinin tümü “cumhuriyet” olarak adlandırılır. Bir devlet şeklinin cumhuriyet olarak kabul edilmesinin en temel ve vazgeçilmez ilkesi yöneticilerin işbaşına seçimle getirilmesidir. Bir cumhuriyet için vazgeçilemez şartlardan bir diğeri; seçilen kişi (veya kişilerin) ömür boyu görevde kalmasının kabul edilemez oluşudur. Seçimler mutlaka periyodik aralıklarla (belirli bir süre sonra) tekrarlanmalıdır. Ülkenin kanunları izin verdiği sürece eski yöneticilerin seçimlere yeniden katılma şansları mevcuttur.
Bir görev için seçilen şahsın görev süresi içinde ölümü halinde yerine oğlu (veya kızı)’nın getirilmesi mümkün değildir. Yani Cumhuriyetlerde “ömür boyu” şartı gibi “veraset” de yoktur. Bu şartlardan herhangi birinin yok olması halinde Cumhuriyet başka bir yönetim biçimine dönüşebilir. En ideal cumhuriyet: çoğunlukçu demokrasiye sahip bir cumhuriyettir.
Demokratik bir cumhuriyette siyasi partiler, iktidar-muhalefet ve seçilmişler- atanmışlar arasındaki ilişkilere okurlarımız için yararlı olacağı düşüncesiyle fırsat buldukça ilerideki yazılarımızda temas etmek istiyoruz. Bunun yanında geçmişte ülkemizdeki ve hatta Mısır gibi dost ülkelerdeki olaylara bakarak demokrasiye mi, cumhuriyete mi yoksa bir başka rejime mi müdahale edildiği konusunda bireyler kendi kişisel değerlendirmelerini rahatlıkla yapabilirler.
Dr. M. Galip Baysan
Yorum Gönder