Doğu ve Güneydoğulu nüfusun göç eğilimlerini konu
alacağım. Başlığa aldanıp bu nüfusun tamamının Kürt etnisi olduğunu
kastetmediğim, bilinsin isterim. Bölünme korkusu (!) ile bu ülkede “anadiliniz
ne?” sorusunun sorulduğu nüfus sayımları yapılmıyor. Aslında yapılsa iyi olur.
Daha doğru önermeler, tezler üretmeyi mümkün kılar. Bu tür veriler olmayınca,
eldekiyle yetinip illerin nüfuslarından yararlanarak el yordamıyla bir şeyler
söylemeye çalışıyoruz.
2007’den bu yana Adrese Dayalı
Nüfus Kayıt Sistemi ile nüfus ve nüfus hareketleri her yıl güncellenebiliyor. Bu
sayımlarda, nüfusa kayıtlı olduğunuz yer ve ikamet ettiğiniz yer ayrıştırılıyor.
Diyelim nüfusunuz Konya’ya kayıtlı ama İstanbul’da ikamet ediyorsunuz. Bu sayım
verilerinden Konya’ya kayıtlı kaç kişi olduğunu ve onların kaçının Konya’da,
kaçının başka illerde ikamet ettiğini anlayabiliyorsunuz. Bu, nüfusun göçü
hakkında da bilgi veriyor.
KÜRTLERİN GÖÇÜ
Merak ettim,
2007’den 2012’ye Kürtlerin ağırlığını oluşturduğu 21 Doğu ve Güneydoğu nüfusunun
ülkeye dağılımında bir değişiklik oldu mu, nereye doğru oldu, diye…
Güneydoğu ve Kuzeydoğu’daki 21 il
doğumluların nüfusu 2007-2012 döneminde yaklaşık 18 milyondan 20 milyona çıkmış.
Son 6 yılda bu bölgeden yurttaşlarımızın sayısı yüzde 11, ya da 2 milyona yakın
artmış. Diğer bölgelerde aynı dönemdeki artış yüzde 5,5. Doğurganlık,
Doğu-G.Doğu’da daha yüksek, bu biliniyor.
İkinci
sonuç şu; 2007 bitiminde bu 21 ilimiz doğumlu nüfusun yüzde 44’ü, doğduğu ilin
dışında ikamet ediyordu. 2012’nin sonuna gelindiğinde bu oranın yüzde 47’ye
çıktığını görüyoruz. Yani, göç eğilimleri artmış; özellikle de Marmara, Ege,
Akdeniz illerine göç devam etmiş.
Süren göçlerin
ardından 2012 sonu itibariyle Doğu-G.Doğu doğumlu yurttaşlarımızın fotoğrafına
baktığımızda bazı illerden göç oranının olağanüstü boyutta, bazılarında ise daha
düşük tempolu olduğunu görüyoruz.
KİMLER DAHA GÖÇMEN?
Göçün ana
nedeni belli. Geçim derdi, iş, aş… Başka etkenler yok mu? Var elbette.
Mahrumiyet bölgesinden uzaklaşmak, kan davasından kaçmak, can-mal
güvensizliğinden, doğal afetlerden yılmak, daha iyi olanaklarla yaşamak,
sermayedar için işini büyütmek vb…Kuzeydoğu illeri daha göçmen ve bu özellikleri
kaybolmuyor. Ardahan doğumluların yüzde 81’i , Tuncelilerin yüzde 76’sı,
Erzincanlıların yüzde 73’ü, Karslıların da yüzde 66’sı doğdukları topraklardan
uzakta yaşıyorlar.
Güneydoğu illerine inince, Arap
kökenli yurttaşların da yoğun olduğu Siirt doğumluların yüzde 61’e yakınının
Siirt dışında yaşadıklarına tanık oluyoruz. Benzer profildeki Mardinlilerin de
yüzde 51’i aşmış göç edenleri…Seçimlerde BDP’ye yüksek oyların çıktığı illerdeki
nüfusun göstergeleri, 2007 öncesinde nüfusun içine kapandığı izlenimi
veriyordu(*). Son 5 yılda bunun da değişme eğilimi gösterdiği gözleniyor. Bu
illerden göç etmişlerin oranı yüzde 30’larda ama durmuyor, artıyor. Örneğin
Diyarbakır doğumlu 2 milyona yakın nüfusun üçte bire yakını Diyarbakır dışında
ikamet ediyor. Durum Şanlıurfa için de aynı. Van, depremin de etkisiyle çok göç
verdi ve Van doğumluların da yüzde 30’u il dışında. Bu oran 2007’de yüzde 25
idi.
Bölge nüfusundan yüzde 47’sinin bölge dışında
ikamet etmesi gösteriyor ki, ilden ile farklı tempolarda yaşansa da göç
yavaşlamıyor ve önümüzdeki yıllarda da tersi kolay olmayacak. Çünkü, Doğu’da ve
Güneydoğu’da bu eğilimi yavaşlatacak önemli bir ekonomik ve sosyal cazibe
dinamiği yaratılamıyor. Barış süreci üstüne kafa yoranlar, eğer yeni bir Türkiye
kuracakları iddiasına sahip iseler, her şeyden önce, Kürt nüfusun nerelerde
ikamet ettiğini ve etme eğiliminde olduğunu iyi saptamalıdırlar. Göçlerin
sürmesi, aynı coğrafyada, aynı topraklarda birlikte yaşama arzusunun, hem de tüm
linç vb. tehditlerini göze alarak ülkeyi birlikte yaşama arzusunun beyanı aynı
zamanda. En önemli mesaj bu.
Yarın da İstanbul ve
öteki büyük illere Kürt göçünü konu alacağım.
Yorum Gönder