Ağaçlar uyanıyor yavaş yavaş!
Bir gecenin içinde, kimi zaman toprağın sesi oluyorum, aydınlık sabahlarda yaşamın rengi...
Soluğun meşalesinden geçen bir varlık, sessizlik kol geziyor.
Senin yüzün kayboluyor yalnızlığın derinliğinde.
Ansızın kaldırdığı kol açılıyor, tutuyor seni farkına varmadan.
Usul gölge uçurumu, ölümün sınırı o belki!
Bilmiyorsun olup bitenleri, savaşları, halkların birbirini kırmalarını.
Bir kan denizi var karşında görüyor musun?
Hangi solgunluğun vurduğunu anlamayacak kadar uzaksın, bunca acılardan ve kıyımlardan sonra...
Sevgi yok yüreğinde!
İnsanı sevmek yok!
Sırıtıp duruyorsun bilmiş gibi ey zibidi!
Kim kullanıyor seni, kimin maşasısın anlatsana?
Anlatamazsın!
Çünkü yüreğin yok senin!
Yüreğin yok!
Sağa sola saldırarak, onu bunu karalayarak, savaşları görmezden gelip, bir de “barış” üzerine yazılar yazıyorsun.
Ey zavallı, sen kurtarıcı mısın, yoksa istihbarat elemanı mı, nesin?
Acı içinde kıvranan insanlar var cezaevinde...
Uzun tutukluluk süreleri!
Hastalıklar!
O çığlıkları duyuyor musun?
Yaşadığın ülkede açlık grevleri, ölüm oruçları, zindanlarda işkence, Engin Çeber’in katilleri...
Yüzlerce, binlerce olay!
104 yaşında ölen Berfo Ana...
Oğlu Cemil...
Kemiklerini bile bulamadan tam 30 yıl sonra kara toprağın altına yattı...
Bilmem senin gibi aymazlar bu konuda ne yazar!
Hiçbir şey!
Özgürlükler şiirsel değildir bilir misin?
Uzaklara bakma; Filistin’e, Irak’a bak!
Zindanlarda özgürlük mücadelesi verenlerin, işgale karşı çıkanların sesini dinle!
Dinlemezsin...
Cumhuriyet’te Mustafa Kemal Erdemol’un “Suriye” yazı dizinden sonra dün başlayan “Kimsesizler Ülkesi Irak” röportajını oku.
Mustafa ne diyor, bir dinle:
“Çok dul kadın var Irak’ta... Çok yetim, çok öksüz var... Bağdat şimdi matemin başkenti...”
Mustafa Kemal Erdemol’un “Suriye Denklemi” kitabını (NotaBene Yayınları) al oku, bilgilen.
Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz bunu öğren!
Suriye sorunu Türkiye’yi o kan denizinin içine çekmeye çalışıyor.
Bu yıkımı gör!
Kendi ülkemizin insanları, çocukları eziliyor, ölüyor...
Hayatla ölüm arasında gidip gelen, şiddete uğrayan, töre denilen vahşetin cehenneminde yakılan kadınlarımız var.
Zindanlarda ölümü bekleyen bilim insanlarımız...
Prof.Dr. Fatih Hilmioğlu var!
Senin gibi ahmaklara sesleniyorum...
Bırak vatanı, laik cumhuriyeti kurtarma gibi “egoları”, ona senin donanımın yetmez ey zibidi!
Bu ülkenin aydınlık insanları var!
Yurtseverleri, solcuları, demokratları var!
Ezenden değil ezilenden yana olacaksın unutma!
Vahşi kapitalizme, emperyalizme karşı çıkacaksın, tam bağımsızlıktan yana olacaksın...
Kürecik’e kalkan, sınırlara Patriot füzeleri neyin nesi?
Bunları sorgulayacaksın!
Biz ülkede, vatan ya da laik demokratik cumhuriyeti kurtarmaya kalkan şeytanları çok gördük.
Dağlarımızı, ovalarımızı, koylarımızı, büklerimizi sattılar birer birer.
Anladın mı ey soytarı, tetikçi, ey maşa!
İmralı’da yapılan görüşmenin tutanakları medyada...
Kimsenin içeriğine baktığı yok!
Cumhuriyet, manşeti çakmış dün:
“İçeriğini bıraktılar köstebek arıyorlar!”Cumhuriyet’le gel de gurur duyma, övünme, Ankara Bürosu’nu alkışlama!
Yorum Gönder