Şeyh Said'in torunları - Rıza Zelyut

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması sürecinde Mustafa Kemal ve arkadaşları 3 düşman grubuyla mücadele etti:
Birincisi. İngilizler,  Fransızlar ve Yunanlılardır. Bunlar; açık düşmanlardı.
İkincisini; padişahçı ve dinci geniş bir gerici kesim oluşturuyordu. İstiklal Savaşı'nı baltalamak için padişah Vahdettin'in kurdurduğu Hilafet Ordusu da padişaha bağlı Anzavur'un çıkardığı isyanlar da bu bölüktendir.
Üçüncü kesimi ise; Kürt Teali Cemiyeti ile bağlantılı olan Kürtçü-Kürdistancı ayrılıkçı Kürtler oluşturdular. Bunlar Sevr Antlaşması'na İngiliz'lerin koydurduğu Kürdistan projesini devlete çevirmek için mücadele ediyorlardı.
İşte bu üç düşman kuvvetle birlikte hareket eden dönemin aydınları; İstanbul'da basını elde tutuyorlardı. İngilizci, padişahçı-Kürtçü işbirliği; Anadolu'da yoklukla, hastalıkla, isyancılarla boğuşarak vatanı kurtarmaya çabalayan Türk ordusunu; 'kafir' gibi gösteriyordu. Şeyhülislam Dürrizade Abdullah; düşmanla savaşan orduyu ve komutanlarını dinsiz, kanları helal; bunlara yardım edenleri de katledilmeleri şart dinsizler olarak mahkum ediyordu.

YA ŞEYH SAİD
Kurtuluş Savaşı bu üçlü ihanet çetesine karşı yürütüldü ve kazanıldı. Bu süreçte İngilizler; Musul'u Türkiye'ye vermek istemiyordu. Kemal Atatürk ise; Musul'u Misak-ı Milli sınırları içinde kabul ediyordu. Sınırda yer yer İngiliz kuvvetleriyle çatışmalar başlamıştı.
İşte tam böyle bir ortamda Doğu'da Nakşibendi şeyhi Şeyh Said isyan etti ve 11 vilayeti ele geçirdi.
Şeyh Said; bölgeye yolladığı bir mektupta bugünkü dille şöyle diyordu: 'Kurulduğu günden beri kutsal İslam dininin temellerini yıkmaya çalışan Türk Cumhuriyeti Reisi Mustafa Kemal'in, arkadaşlarının, Kuran hükümlerine aykırı hareket ederek Allah'ı ve Peygamber'i inkar ettikleri ve İslam halifesini (Abdülmecid) sürdükleri için  idareleri yasadışı olup bu yönetimin yıkılması bütün Müslümanlar üzerine farzdır. Bu cumhuriyetin başında bulunanların ve cumhuriyete bağlı olanların canlarını ve mallarını almak da Peygamber'in yüce şeriatine göre helaldir.'
Osmanlı padişahı hain Vahdettin'in din adamı Dürrizade ile Doğu'daki Kürtçü Şeyh; tıpatıp aynı şeyleri söylüyorlardı. Ve bu hainler yüzünden Türkiye; Musul'u bırakmak zorunda kalıyordu.
Ve ne yazık ki bugün de kendilerini 'hakiki Müslüman!' gösteren gerici/tarikatçi takımı;  Dürrizade'nin ve Şeyh Said'in ağzı ile Mustafa Kemal'e ve bu bölücü ayaklanmaları bastıran İsmet İnönü'ye saldırmaktadır. Ve günümüzün Ali Kemal'leri zihniyetleri mikroplu liberaller onları alkışlamaktadır.

KÜRSÜDE İDİ
İşte 1920'lerde var olan zihniyet 2013'te Ankara'da, TBMM'de açıkça meydan okumaktadır. İktidar partisinin  Kürtçü- padişahçı/ hilafetçi temsilcileri; Şeyh Said zihniyetiyle konuşuyorlar. Hem de nefret kusarak. Bunlardan AKP Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten, CHP'li Ali Haydar Öner'e şöyle diyordu TBMM kürsüsünde: 'Sen Kürt müsün? Diyarbakır'da niye yoksun?  Diyarbakır'a giremezsiniz. Girebilmek için abdest alman lazım senin. Biz seninle eşit değiliz, elhamdülillah. Zaten ben seninle eşit olmak istemem.'
Bay Cuma, sadece CHP'li bildiği için değil; Alevi olduğu için böyle saldırıyor Sayın Öner'e... Ve 'Elhamdülillah!' diyerek bunu işaretleyip kendisini ondan üstün görüyor.
Sanki karşımızda, Suriye'de 'Allahu akbar!' diye bağırarak kelle kesen bir dinci militan var.
Şeyh Said, yargılandıktan sonra 29 Haziran 1925'te Diyarbakır'da asıldı ama ruhu da zihniyeti de bizi rahatsız etmeye devam ediyor.
Ve bugün şu ileri (!) demokrasi; işte bunların daha kolay yıkım yapmaları için gündemde tutuluyor.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget