Kefene ‘hasret’ ölümler! - Mehmet Faraç

Kefene “hasret” bir ölümün masum kurbanı ise Batman Çayı’ndan yansıyan bakışlarıyla insafı aramaya devam ediyor!..

Kefene ‘hasret’ ölümler! - Mehmet Faraç
Gökyüzünde sanki akbabalar dolaşıyordu da, ölüm barbar bir kanadın çırpınışında, haykıran ve de isyan eden adımlar atıyordu!..
O yüzden korkusu, masumiyetine köle olmuştu o garibin... Gözlerini yerden hiç kaldırmadı... Titreyen bakışları merhameti gözlüyordu ama öfke hep kapkara bir perde çekiyordu önüne!..
Rengarenk çakıl taşlarının üzerinde yalınayak ilerlerken, insana hasret bozkırın ortasında, insafa teslim olmuş bir canlı aradı da, kimselere rastlayamadı...
Sanki tüm insanlık az sonra yaşanacakların farkındaydı ve herkes doğaya gözlerini kapatmış, kendi kuytusuna çekilivermişti!..
O ise nafile bir gidişin dönüşü olmayan yolculuğunda; korkuya kilitlenmiş yüreğiyle yürüyordu... Masum, mağrur ve sessiz!.. Ve tabi ki kimsesiz...
Yanında birkaç akrabasıyla köyden bayağı uzaklaşmışlardı... Batman Çayı’nın kıyısında kuytu bir köşe arıyordu ölüm... Belli ki, kanlı törenin yeni bir sayfasına acımasız bir çentik atmak için...
Beyaza teslim olmuş soluk benzinde, bir minnacık mezarı andıran gamzesinde ve feodal yasalara isyan eden gözlerinde saklamıştı masumiyetini...
Suçsuzdu çünkü... Ve suç, boynuna bir yağlı ilmik gibi ısrarla dolanmak istiyordu... Güneydoğu’nun harabelerinde gizlenmiş kapkara bir Kerbela yılanı gibi...
Kin tutmuş yara!..
Kaçacak yer yoktu ki oralarda... Hem nereye kaçabilirdi ki?.. Takatsız kalmış cılız bacakları nereye taşıyabilirdi onu?.. Kime götürebilirdi insafı arayan yüreğini?.. Kim sarabilirdi kirletilmiş bir tenin kin tutmuş yarasını?..
Her adımında sanki o lanetli günün bir kara fotoğrafı yansıyordu toprağa... Ve o kötü günün her saniyesi için bir damla gözyaşı düşüyordu ayaklarının dibine; Her adımda bir acı sahne yaşarcasına!.. Ve her adımda “Anneeee...” diye haykırırcasına!..
Köy evinde bir gün yalnızken amcasının oğlu Ö.D.’nin tecavüzüne uğramıştı... Babası küçükken öldüğü için amcasının nüfusuna kaydedilen genç kız, kendisine tecavüz eden Ö.D. ile kardeş gibi yaşamıştı...
Kimseye söyleyemedi o iğrenç gündeki barbarlığı... O sustukça tecavüz de sürmüştü... Ta ki, halasının oğlu S.D., de tecavüze katılana kadar...
Boynunu büken, yüzünü kara eden o utanç sürdükçe tecavüz de durmamıştı... Lal olmuş dillerin isyan eden hançeresinde, pas tutmuş öfkesiyle dolanıp durdu!..
Aradan 4 ay geçmiş ve hamile olduğunu anlamıştı... Nasıl söyleyebilirdi ki, kuzenlerinin tecavüzüne uğradığını?.. Kime inandırabilirdi bunu, kim ortak olabilirdi çaresizliğine?..
Böylesi olaylarda şiddete uğrayanların yalnızca kurbanlar olduğunun bilincindeydi ve yaşamak için susmak zorundaydı... Yalnızca kendisi için değil, karnındaki masum için de yaşamak...
Yaşamak ama feodalitenin kirli zamanlarında, kurbanların utanmaz yüzlerinin önünde başı eğik yaşamak!..
Bulanık suda isyan!..
Sonunda annesi de fark etti hamile kaldığını... Genç kızın karnı büyüdükçe köyde dedikodular da artmıştı... Ailesi onu sorguya alınca kendisine tecavüz eden akrabalarının adlarını söylemişti... Tecavüz eden bir kişi değildi ve çocuğun kimden olduğu da bilinmiyordu...
Aradan uzun süre geçtiği için kürtaj da yaptıramayan aile, sonunda konuyu aşirete anlatmak zorunda kaldı. Suçlular bulunmalı, gereği yapılmalıydı!..
Aşiret meclisi toplandı ve tecavüz kurbanı; ölümün de kurbanı ilan edildi!.. Her zamanki gibi... Her benzer vakadaki gibi kurban aynıydı!.. Yani kürtaj değil, infaza karar verildi!..
İşte o kararın sonucuydu Batman Çayı kıyısındaki uzun yürüyüş...
O sabah yanında iki akrabasıyla biraz daha yürüdükten sonra kuytu bir köşede durdular...
Genç kız sonunun geldiğinin farkındaydı... Kimse ona bir şey sormadı o ise imdat bile diyemedi...haberguncel.blogspot.com
Yanında amcası ve eniştesi vardı... Biri genç kızın saçlarından kavrayarak Batman Çayı’nın kıyısına getirdi ve başını tüm gücüyle suya batırarak uzun süre tuttu...
Gökyüzünün tanık olduğu bu vahşet sırasında genç kız başını sudan kurtarmaya çalıştıysa da başaramadı... Az sonra kollarının da dizlerinin de dermanı tükendi ve açık kalmış gözleri, bulanık suyun altından isyan eden bir masumiyetle gökyüzüne takılı kaldı...
Törenin infazcıları onu orada bırakıp bölgeden hızla uzaklaştı...
Gelinlik düşlerken!..
Polis 17 Aralık 2012’de, Batman Çayı’nda genç bir kızın cesedini buldu... Üzerinde kimlik yoktu...
22 Aralık 2012’de ise polise bir ihbar geldi. İhbarda bulunan yurttaş, “Dere kenarında cesedi bulunan kadının Hasret Daşlı olduğunu, akrabalarının tecavüzüne uğradığını ve tecavüz edenlerin kendilerini aklamak için genç kızı öldürdüklerini” söyledi.
İhbardan haberdar olan akrabaları ise acelece Hasret’in Batman Çayı’nda boğulduğu dedikodusunu yaydılar. Ancak polis soruşturmayı derinleştirince vahim bilgiler de elde etti!.. Babaannesi, dedesi, annesi, amcaları, halası gözaltına alındı.
Amcalardan Habib Daşlı ifadesinde, “Aile meclisinin toplanarak karar verdiğini, enişte Garip Daşlı’nın Hasret’i kum ocakları civarında kafasını suya batırıp boğduğunu, bu şahsın Hasret’e tecavüz edenlerden birinin de babası olduğunu” söyledi.
Habip, ortadan kaybolan Garip’in, cinayeti çocuklarının üzerine atmayı tasarladığını da anlattı... 
Töre infazının ardından Hatice Daşlı’nin dedesi G.D. ile amcaları H.D ve E.D. tutuklandı.
Nüfus kağıdında 15 yaşında olduğu yazılan Hasret; gelinlik giymeyi düşlerken, kefensiz olarak ceset torbasında defnedildi!..
Diyarbakırlı kadınlar 31 Aralık 2012’de, hem cinayeti hem de Hasret’in kefensiz gömülmesini protesto için yürüyüş yaptı. Bir grup kadın ise Hasret’in mezarının üzerine bir kefen örttü...
Hasret Daşlı’ya tecavüz ettikleri iddiasıyla aranan kuzenlerden Ö.D., 5 Şubat 2013’te Diyarbakır’da gizlendiği evde yakalanarak cezaevine konuldu. Diğer kuzenle enişte halen kayıp...
Kefene “hasret” bir ölümün masum kurbanı ise Batman Çayı’ndan yansıyan bakışlarıyla insafı aramaya devam ediyor!..

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget