Yılbaşından dört gün önceydi: Kalbimi değilse de kemiklerimi ısıtmak
için güneşe, sıcağa ihtiyacım vardı. Haritayı açtım. Hint
Okyanusu’nda güneş ve denize kavuşabileceğim en yakın
yer Umman Sultanlığı’ydı.
Başkent Muscat (Maskat), THY’nin uçtuğu
kentlerden biri. Yol 6 saat sürüyor. Sonra kış ortasında 28 derece
sıcaklık… Denize girmek, yüzmek, dalgalarla yarışmak,
avucunuzdan balıklara yem vermek… Avrupalı turist
akını vardı. Deniz-güneş dışında, dağcılık ve çöl safarisi için
gelenler… En lüksünden, en ucuzuna her keseye göre
oteller, lokantalar… Ülkenin geliri petrol ve
doğalgazdan, son yıllarda turizmi zorluyorlar… İşte 4
güne sığdırdığım gözlemler:
Cami ve opera
Ülkenin kıvanç kaynağı, olağanüstü görkemli, her gidenin mutlak ziyaret
ettiği iki yapısı var. Biri Sultan Kabus Bin
Said’in adını taşıyan camii, öteki Muscat Kraliyet
Operası. İlki 200’de,
ikincisi 2011’de tamamlanmış.
Umman Sultanlığı, İslami monarşi. İlk aklıma
gelen “Sultanın beğendiği bir camiyi mi kopya
ettirdiler?” diye sormak oldu. Hayır. Uluslararası yarışma
açmışlar. Davet üzerine dünyadan 9 firma yarışmış, jüri İngiliz-Umman ortaklığı
Makiya-Quad Tasarım Grubu’nu seçmiş! Yani
“ileri demokrasilerdeki” gibi
diktatörün emretmesiyle belirlenmemiş! Bu külliye gerçek bir şaheser. Bizans,
Osmanlı, Pers, Moğol vb çeşitli uygarlıkların esintisini, motiflerinin izini
sürebilirsiniz.
Opera binası: Mükemmel akustiği ve en modern teknik olanaklarıyla
İtalyan sahneli 1500 kişilik büyük salonu, küçük salonları, galerileri,
kitaplığı, bahçe ve çevre düzenlemesiyle, dev bir alana yayılan kültür merkezi.
Ülke nüfusu 3 milyon; Muscat 1 milyon bile yok ama neredeyse her gece dolan 1500
kişilik opera, konser salonu var! Ağla 18 milyonluk İstanbul ağla!
Cami yapımı biter bitmez, sultan, inanç kadar evrensel, çağdaş
etkileşim de gerekli demiş ve cami mimarlarını, zanaatkârlarını, oradaki
birikimi, deneyimi buraya yönlendirmiş!
Burası aynı zamanda Umman Senfoni
Orkestrası’nın evi. Hem yabancı prodüksiyonlar
getirtiyorlar hem kendi yapımlarını sunuyorlar. Hep dolu, hep dolu! Ben
Moskova’dan gelen Novaya Rus
Balesi’nden
“Fındıkkıran”ı izlemek için son
anda yer bulduğumda 200 kişi hâlâ kuyrukta bekliyordu!
‘Türkiye eskiden örnekti’
Dört günde “sokaktaki adamdan”
gazeteciye, operada yanımda oturan hanımlar beylerden, yerel bürokratlara,
sanatçılara, yabancılardan çok Ummanlılarla konuşmaya gayret ettim. Türk
olduğumu öğrendiklerinde hep şu ikisi öne çıktı. İlki
bir soruydu. İkincisi bir hüküm…
1) “Erdoğan komşularla sıfır sorun demişti…
Şimdi tüm komşularınızla nasıl düşman olursunuz?”
2) “Biz (hem onurlu halkımız hem de sultanlık yönetimimiz)
eskiden hep Türkiye’yi örnek aldık. Batı’ya dönük
yüzünüzü ve laikliğinizi sevdik. Ama artık siz Araplaşıyorsunuz. Bize örnek
olamazsınız.”
İşte böyle sevgili seyirciler!

Yorum Gönder