Özgürlük, Özlem, Ceza Yargıçlığı - Erdener Yurtcan

Özlemek ne güzel bir sözcüktür. İçinde duygu vardır, sevgi vardır, heyecan vardır, beklenti vardır. Daha başka güzel şeyler de vardır...

Özlemek söz konusuysa, insanın elinde olmayan, kavuşmak istediği değerler söz konusudur. Bunlar elbette çok çeşitlidir. İnsanın özlediği ve değer verdiği şeye göre değişir. Sevgiliyi özlemek, ona kavuşmayı dört gözle beklemek, gün hatta saat saymak. Eskilerin deyişiyle vuslat ne yüce bir duygudur, hiçbir şeye değişilmeyecek kadar ulvi.

Her ne nedenle olursa olsun, özgürlüğü elinden alınmış kişinin özlemini kim anlayabilir, kim o kişinin iç dünyasını okuyabilir ki. Böyle bir insanın çevresi, dostları, arkadaşları ve sevdikleriyle kuşatılmış olsa dahi, onun içinde fırtınalar kopar, özlemin yarattığı fırtınalar, yeryüzündeki en gelişmiş sismografların dahi ölçmeye güçlerinin yetmeyeceği boyuttaki fırtınalar.

Bunları düşünürken aklım bir noktaya takıldı. Özgürlük-özlem-ceza yargıçlığı üçgenine. Topluma hizmet kavramı gündeme geldiğinde, her tür hizmet elbette değerlidir. Ama değerlinin de değerlisi olduğunu kabul etmek de bir erdemdir. Bu bağlamda insanların özgürlüklerini ellerinden alan, sonra bunu onlara iade eden ceza yargıçlarının yeri önemlidir. Ceza yargıçlarından beklenen adalet diğer yargıçların adaletlerinden önde gelir, çünkü temelinde özgürlük vardır. Çağlar boyu düşünürlerin her zaman vurguladıkları ve insanların da artık bilgi dağarcığına yerleştirdikleri düşünce ne denli yüce bir düşüncedir. İnsan özgürlüğünün değerini onu kaybedince anlar. Bir hükümlünün ya da tutuklunun cezaevinin kapısını açıp çıkamaması ile açıp çıkması ve gökyüzüne bakarak bulutları ya da güneşi selamlamasının yerini ne tutabilir ki.

Bugüne kadar hocalığını yaptığım binlerce öğrencimin içinde tabii ki ceza yargıçlığı görevini yapmış olanlar ve halen yapmakta olanlar çok büyük sayıda. Onlara okul sıralarında işlerinin çok zor olacağını, “özgürlük kuyumculuğu” yapacaklarını dilimin döndüğünce anlatmaya çalışmışımdır.

Son dönemde özgürlük-özlem-ceza yargıçlığı üçgeninde sıkıntılar var, büyük sıkıntılar. Bunlar elbette aşılabilir. Yasaları insanlar yapar, toplumda düzeni sağlamak için. Yasaları yine insanlar uygular, doğruyu yanlıştan ayırmak için, suçluyu suçsuzdan ayırmak için. Adalet terazisi doğru tartar, terazinin sapı tam olarak kavranırsa ve bir yana eğilmezse. Bunu yapmak zor olmasa gerek.

Üç gün önce gazetede yeni ceza ve tutukevlerinin yapılacağını, mevcutların yeterli olmadığını okuduğumda içim sızladı. Bunların sayısını artırmak yerine, yasalarımızı özgürlük-özlem-ceza yargıçlığı üçgeninde gözden geçirsek, buralara gönderilecek insanları belirlerken ceza yargıçlarımız hassas ölçülerle hareket etseler daha güzel olmaz mı? Adalet yüce bir kavramdır, her olayda aranır elbet. Her yasaya uygun karar adil değildir. Adalet, sonucu insanların önce akıllarında, sonra vicdanlarında tartarak buldukları ve içlerine sindirdikleri bir limandır, asude bir liman. O limanda herkes konaklamak ister.

Konuya ceza adaletinin penceresinden bakarsak, bu limanı inşa edecek ceza yargıçlarıdır. Onlar buraları inşa ederlerse, o zaman devletin ceza ve tutukevleri inşa etmesine gerek kalmaz.

Son söz: İnsanoğlu her türlü şartta umut etmekten vazgeçmemelidir. 2012’de bu açıdan beklentilerimize kavuşamadık. 2013, gel ve bizi şaşırt lütfen...

Erdener Yurtcan/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget