Yılbaşı yaklaşırken, sokaklarda çok sayıda kişinin, “Noel kutlamak haramdır” gibi pankartlar taşıdığına şahit oldum. Evet; “Haçlı-Hristiyan kültürünün geleneksel eğilimlerine yönelmenin problemli olduğuna inananlardan biriyim.” Lakin, bu pankartların başka bir sorunu var. Bu da “tutarsızlık sorunudur.”
Örneğin; “Batı’dan noel gelince kıyameti koparanlar, Batı’dan banka gelince hücum edip parasını yatırabiliyor.” Ne kadar garip!
Batı’dan noel gelince cinnete gelenler, Batı’dan eli kanlı asker gelince “baştacı edebiliyor...” Bu kadar çelişkili be tutarsız değil mi?
Temelde bu çelişki ve tutarsızlık ekseninden; Türkiye’nin muhafazakar ikliminin ideolojik boşluğu, ya da ideolojisizliği görünür hale geliyor. Hangi ideolojik eğilim, bu türden çelişkiler ihtiva edebilir ki?
Abalalara baktım. Jip’ten inip, başına; “batı bezinden imal edilmiş, kapitalist tüketim mantığının yarattığı markalarla süslenmiş” bir başörtüsü bağlayıp, Batı’dan gelen noeli eleştirebiliyorlar. Buna biz; “altı kaval, üstü şişhane deriz.”
Bu ne perhiz, ne lahana turşusudur!
Türkiye’nin mütedeyyin ikliminin “ideolojik açıdan ciddi sorunları var.” Bu sorunların çözümü için, köklü bir bilişsel us ve makul bir perspektif ortaya koyulmalı. Özellikle de muhafazakar iklimi; kendi içinden, ileri bir tutarlılığa sevk edecek fikri kanaat öncülerine ihtiyaç var. Bir dönem bu kısmen de olsa mevcuttu. Makul bir tutarlılık ekseninde, çok sayıda fikir öncüsü mevcuttu. Birçokları öldürüldü, yok edildi. Geriye; “içi boşaltılmış tenekeler kaldı.”
Tenekeler kastım bağlayıcı değildir. Halen daha; “makul eğilimler gösteren mütefekkirler mevcuttur.” Velev ki, tutarlılığı, yaşamsal örneklik açısından ortaya koyabilen isimler tanırım. Bu önemli ve ümit vericidir.
Noel “zurnanın son deliğidir.” Noel için eline pankart alıp sokağa çıkanlar, Batı’nın finans kapitali ve emperyalizmi geldiğinde sokağa fırlasaydı, muhtemelen bugün, anası ağlatıldığı halde, çılgınca noel kutlayan; sadece takvim yaprakları değiştiği halde; balolarda eğlenen, sokakta aç insanlar yatarken; 10’dan geriye sayıp coşan manzaralar ile karşılaşmayacaktık.
Tüketim kültürü ve kapitalizme adaptasyon; bireysel düzeyde, bu kadar garip iki ayrı tip üretti. Bir yanda “çağdaşlaşmanın formülünü, batı eksenli bir kör tüketimle sağlamaya çalışan tip, öteki tarafta noel’e ateş püskürüp, bankalara para gömen bir mukaddesatçı eğilim. Temelde bu ikisi arasında sürek kavganın her iki kanadı da, eşit oranda “probleme boğulmuş” ve eşit oranda “devrimci dinamiklerden” bağımsızlaşmak sureti ile çürümeye yüz tutmuştur.
Yılbaşı gecesi “çığlık atarak” 3,2,1 diye bağıran ve şatafatlı eğlence mekanlarına saçtığı paralar ile, yeni bir “sömürü ve tasallut senesinin gelişini kutlayanlar”, eğlenceye ayırdıkları sinerjinin 100’de birini, gayret ve mücadeleye sarf etmeyişi hasebi ile tutarsızlığı en az bahsettiğim “mütedeyyin kavrayış kadar sergilemektedir.” İşte Türkiye’nin temel tutarsızlığı da budur. Tutarsızlığın tutarsızlığı...
İki ana damarın ana tutarsızlığı, gayretten ve dirençten soyutlanmış bir “mücadele kültürü örgütlüyor.” İlki; sanal medya devrimciliği yahut, klavye mücahitliğin olarak tanımlanırken; ikincisi ise, noel baba aleyhinde reddiye fetvaları veren bir hurafeciliği besliyor. Ne garip ve ne çelişik.
Umarım düşünürüz...
Esenlikler.

Yorum Gönder