28 Şubat 1997 döneminde, İsmail Hakkı Karadayı Genelkurmay Başkanlığı görevinde bulunurken, yardımcılığını Orgeneral
Çevik Bir, Genelkurmay Genel Sekreterliği’ni ise Erol Özkasnak yürütüyordu.
Şimdi onlar, 60 muvazzaf ve emekli asker gibi cezaevinde.
Karadayı’nın
C.Savcılığı’na getirilmesini, tutuklu askerler yakından izliyordu. Kendileri
nasıl tutuklandıysa, Karadayı’nın da tutuklanacağını bekliyorlardı. Onu rahat
ettirmek için ne yapılması gerektiğini bile aralarında konuşmuşlar. Karadayı
hakkında verilen tutuksuz yargılanma kararına kuşkusuz sevindiler. Ancak, onları
üzen, Karadayı’nın kendisine gösterilen her belge için “haberim yok”, “ilk defa
görüyorum” demesiydi. Karadayı’nın bu tutumu onları hayal kırıklığına
uğrattı.
83 sorudan 73’üne “bilmiyorum” dedi
Karadayı’ya, C.Savcısı
tarafından 83 soru yöneltildi. Bu kadar soru ve cevapların hepsi 22 sayfaya
sığdı. C.Savcısı Mustafa Bilgili, Çevik Bir imzalı Batı Çalışma Grubu (BÇG)
konulu belgeyi gösteriyor. Karadayı, “Aradan 15 yıl geçti. Benim bu belgeden
haberim yok, parafım da yoktur. Genelkurmay Başkanlığı karargahımızda hazırlanan
bu belge 28 Şubat Milli Güvenlik Kurulu’nda alınan kararlara paralel hazırlanmış
bir belge görünümündedir. Belgeden haberim olmadığı, parafım ve imzam
bulunmadığı için söyleyecek bir sözüm yoktur” diyor.
Karadayı’nın belki
de bir soruya verdiği en uzun cevabı bu oldu. Tam 73 soruya verdiği cevap ise
aynen şöyle:
“Ben bu belgeyi hiç görmedim.. Bu belge konusunda bana
hiçbir bilgi verilmedi. Belgede imzam ve parafım yok. Ayrıca şu an okuduğunuz
belgenin içeriğine de iştirak etmiyorum.”
Karadayı, kendisine gösterilen
tüm belgeler için “görmedim”, “bilgim yok”, “parafım, imzam yok”, “içeriğine
katılmıyorum” diyor. Genelkurmay içinde yapılan çalışmalardan Karadayı’nın bu
kadar habersiz olması düşünülemez.
Karadayı’ya mektup var
Karadayı’nın
tutuksuz yargılanmak üzere serbest kalmasını 28 Şubat soruşturması kapsamında
tutuklananlar memnuniyetle karşıladılar. Ancak, komutanın, hiçbir şeyden
haberinin olmadığını söylemesine de üzüldüler. Sosyolog emekli Albay Alican
Türk, Karadayı’ya gönderdiği mektubun bir örneğini bize de ulaştırdı. Bakalım,
emekli albay, Genelkurmay Başkanına neler yazmış:
“Sayın
Komutanım;
1997’de karargâhınızda yüzbaşıydım. O yıl sizin imzaladığınız
beratla TSK Başarı Madalyası’na layık görüldüm. Yaklaşık 10 yıl kaldığım
Genelkurmay Karargâhında içten saygı duyarak emrinde çalıştığım komutanlarımdan
biri oldunuz. Size sevgim ve saygım hep sürdü. Ta ki 28 Şubat soruşturmasına
kadar.
Önce TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’nda Batı Çalışma
Grubu’ndan (BÇG) haberdar olmadığınızı söylediniz. Hadi yaşı icabı, o an
unutmuştur dedik. Ancak aynı yaklaşımı savcılık karşısında da sergilemeniz,
dahası alt rütbedekilerin “yasa dışı oluşumlar içinde olabileceği”ni ima etmeniz
size olan sevgimi de saygımı da yerle bir etti.
9 aydır içerdeyim sayın
komutanım
28 Şubat tutuklusu olarak yasadışı kurulduğu ve faaliyet yürüttüğü
savcılıkça iddia edilen BÇG’de görev yaptığım suçlamasıyla 9 aydır içerideyim.
Oysa bir tek gün BÇG’ye gitmedim, orada görev yapmadım. (Bunu söylemeye
utanıyorum. Çünkü bazıları davadan korkup kaçtığım için inkâr ettiğimi
sanacaklar.)
Yine benim gibi BÇG’ye hiç gitmediği, orada hiç görev
yapmadığı halde sırf imzasız bir isim listesinde adı geçtiği için aylardır hapis
yatan pek çok personeliniz var burada…Buna karşılıkl BÇG’de görev yapan herkes
BÇG’nin emirle kurulan bir birim olduğunu ve yaptığı işleri hiç saklamadan
ifadelerinde belirttiler zaten.
Şimdi diyeceğim şu ki, evet BÇG’de
çalışmadım ama o dönem BÇG diye bir çalışma grubu olduğunu yüzbaşı rütbemle ben
biliyordum da, siz o karargâhın en üstündeki komutan olarak mı bunu
bilmiyordunuz? Söylediğiniz size de komik gelmiyor mu?
“Evraklarda imzam
yok!” ya da “Çevik Bir imzalı o evrakları ilk kez görüyorum” şeklindeki
sözlerinize inanıyorum, doğrudur. Tabii o sözleriniz siviller üzerinde etkili
olabilir, fakat Genelkurmay’daki emir komuta akışını, bir emrin oluşturulma,
çıkarılma ve yayımlanması sürecini bilen bir asker olarak o sözler benim için
pek bir anlam ifade etmiyor.
Bazı “büyük komutanlar” TSK personelini
büyük hayal kırıklığına uğrattılar. Şimdi her yerde adı geçen komutanların
örneğin orduevlerine gidemedikleri, emir komuta ettikleri astlarının arasına
çıkamadıkları; zira onları görenlerin ya arkalarını döndükleri ya da ortamı terk
edip dışarı çıktıkları biliniyor. Bir komutan için ne acı bir durum!..Tarihe
böyle anılarak geçmek ne kötü!..
Bunları yazmakla sizi üzdüğümü biliyorum. Ve
bu yüzden ben sizden daha üzgünüm komutanım! Arz ederim.”
Son yıllarda
bazı komutanların açıklamaları, tutumları astlarını öyle etkiliyor ki, bu tür
mektuplar, konuşmalar artık sıradan hale gelmiş…
Yorum Gönder