Dünyada kadınların haklarıyla ilgili
kazanım süreçleri, yerine ve zamanına göre değişim göstermiştir.
Kadınların, kadınlar adına bir şeyler yapmak için çalışması
kaçınılmazdır. Fakat kadınlar adına bir şeyler yapmak için mutlaka
kadın olmak saplantısı da halen aşılamamıştır.
Nazlıgül Üsteğmen
intihar etti. Gazetelerin yazdığı kadarıyla, boşandıktan sonra
disiplinsiz davranışları nedeniyle ordudan atıldı ve bunu gururuna
yediremedi. Yine gazetelerin yazdığı kadarıyla ailesi de ihmalden
dolayı davacı oldu. Acaba ihmal edilen neydi?
1992
yılında Harp Okulları’na ilk kayıt yaptıranlar, 39’u Deniz Harp
Okulu’nda olmak üzere toplam 160 kadındı. Kara Harp Okulu’na 38, Deniz
Harp Okulu’na 25 ve Hava Harp Okulu’na 14 kadın öğrenci girdi. Bugün
yüzlerce kadın subay görev başında. 1996 yılında, 1955 yılından sonra
ilk defa Harp Okulları kadın subay mezun etti. Ayrıca bir kadın
subayın, ilk defa bir kadın başbakandan diploma almasına şahit olduk.
Bütün bu yaşananlar, Nazlıgül Üsteğmen’in intihar etme sebeplerini
engelleyemedi. Bacon “Denemeler” kitabında, “Canlıların yavruları ilk doğdukları zaman nasıl biçimsizse, zamanın doğurduğu yenilikler de öyledir…” diyordu.İstanbul Üniversitesi Kadın Araştırmaları Yüksek Lisans Programı’ndan hocam gazeteci Yazgülü Aldoğan da,
daha sonraki günlerde Posta gazetesinde yayımladığı askeri eğitimle
ilgili bir yazı dizisinde bazı sıkıntıları dile getirerek, kadın öğrenci
sayısının azlığından bahsetmişti.Kadınlar Harp Okulları’na neden
girmek istediler? - Üniversiteyi kazanma, okuma ve bitirme sıkıntısının
bulunmaması, - Parasız ve nitelikli eğitim verilmesi, - Genel
eğitimdeki kızların karşılaştığı olumsuz koşulların kısmen yalıtılması,
- Yabancı dilde mühendislik eğitiminin verilmesi, - Okul sonrasında iş
bulma sorununun olmaması, - Kızlarla erkeklerin eşit şartlarda iş
bulabilmesi ile eşit işi yapanların eşit ücret alması, - İşin sürekli
olması ve emeklilik haklarının bulunması, - Kendini geliştirme ve
ilerleme şansının bulunması. Kadın öğrenciler Deniz Harp Okulu’na
girdiler. Fakat bir türlü ders yapmaya zaman ayıramıyorlardı. Bütün
gazeteler ve televizyonlar, çekim ve söyleşi yapmak için sıraya
giriyorlardı. Kadın öğrenciler derslerden geri kaldılar, ön plana
çıkışları erkek öğrenciler ile aralarını açtı, ilk ders yılı tam bir
karamboldü.
Cevaplar ezberlettirilmişti
TRT’nin ‘Bir Başka Gece’ isimli programının ‘Kadının Penceresinden’ bölümünde
yer verilecek kadın öğrenci ile yapılacak röportaj çok gündemdeydi.
Röportaj sırasında sorulacak sorular ve verilecek cevaplar, öğrencilere
daha önceden ezberlettirilmişti. “Askerlik mesleğini
seçmenizin sebepleri nelerdir?”, “Hedefiniz nedir?”, “Askeri bir okula
girmek ailenizde tepki yarattı mı?”, “Askerlik mesleğinde hangi dalı
seçmek istiyorsunuz?”Bu soruların cevapları da okul yönetimi tarafından öğrencilere hazırlanarak verilmişti.“Ailelerimizden bu konuda herhangi bir baskı ya da yaptırım görmedik. Böylesine önemli bir kararda daima yanımızda oldular.” “Deniz
hava pilotu, denizaltı subayı gibi özel ihtisas sınıflarına da ilgi
duymaktayız. Bizler de her türlü imkândan faydalanarak ve
yeteneklerimizi geliştirerek ulaşabileceğimiz en üst kademede görev
almak istiyoruz.”
Taciz engellenemedi
Dünyada
hiçbir devletin hiçbir kurumu cinsler arası tacizi engelleyebilmiş
değil. Kimisinde az kimisinde çok, bazen gizli bazen apaçık da olsa
taciz her yerde mevcut. Fakat askeri kurumda, bütün gün 24 saat
üzerinden yaşam devam ettiği için bu durum daha hassaslaşıyor. Konumuza
tekrar döndüğümüzde, Deniz Harp Okulu’ndaki öğrencilere her fırsatta
fiziki, sözel ve gözle yapılan tacizin ne olduğu hatırlatılıyordu. Daha
sonra hızla emirler yayımlanmaya başladı. Bu emirlerden birisinde “Kadın ve erkek personel arasındaki ilişkilerde karşılaşılan disiplinsizlik durumlarında ivedi işlem yapılacaktır!” ifadesi
yer alıyordu. Fakat bu kelimeler, kimseye sözlüklerdeki tanımlarının
ötesinde bir şey anlatmıyordu. Pratiğe yönelik anlamını kimse
bilmiyordu. Taciz kavramının ne olduğu biliniyordu ama nasıl ortaya
çıkartılacağı bilinmiyordu. Daha doğrusu, nasıl kanıtlanacağı belli
değildi. Kızların herhangi bir taciz konusunda şikâyetçi olmaları ise
dışlanmalarına neden oluyordu. Cezalar çok belirgindi ama o cezalara
hangi gerekçelerle ulaşılacağı bilinmiyordu. Örneğin, “El sıkma ve ilkyardım hariç kadın ve erkek personelin birbirine dokunması yasaktır!” kuralı
vardı ama nasıl uygulanacaktı? Sorunların gerçek nedenlerini bulmak
için profesyonel danışmanlık almak istenmedi. Çünkü birliklerdeki her
sorun, o güne kadar, askeri kurallar çerçevesinde çözülmüştü. Yaşanan
sıkıntıların aynı yöntemlerle giderilebileceği düşünüldü. Bu nedenle
komutanlar birçok olaya hazırlıksız yakalandı. Aynı örneklere
yurtdışında da rastlanıyordu. Aynı sorunları bizden önce yaşayan
ülkelerin incelenmesi gereği duyulmadı veya yeterince incelenmedi. Bu
konu üzerinde çalışanlar, hatta uzmanlaşanlar, ordu mensubu bile olsa
dinlenmedi, hatta aldıkları eğitimden dolayı küçümsendi. Descartes’ın bir sözünde belirttiği gibi “Yapılması gerekenlerden önce, yapılmaması gerekenler vardır…”Kadın
subaylara karşı çok basit olarak dört temel davranış modeli bulunuyor.
Birincisi kadın subayların varlığına karşı çıkmak. İkincisi
dışlamayarak savunmak ve fazlasıyla korumak adına, ayrımcılık yapmak.
Ayrıca bu iki gruba da girmeyenler var. Son olarak bunlara hiç kafa
yormayanlar ve umursamayanlar.Dünyada kadınların haklarıyla ilgili
kazanım süreçleri, yerine ve zamanına göre değişim göstermiştir.
Kadınların, kadınlar adına bir şeyler yapmak için çalışması
kaçınılmazdır. Fakat kadınlar adına bir şeyler yapmak için mutlaka
kadın olmak saplantısı da halen aşılamamıştır. Günlük yaşantımızdan
başlayarak her şeye cinsiyetçi bakış açımızla bakıyoruz. Önce
kendisinden yola çıkarak günlük yaşantısındaki sorunları doğru tespit
edemeyen ve çözüm bulamayan birçok kadına yardımcı olamıyoruz. Bunu
savunan erkeklerin işi ise ayrıca zor. Aynı Sisyphus gibi… Kurnaz ve
haris Corinth Kralı tarafından, Hades’te, sürekli olarak aşağıya
yuvarlanan bir kayayı yukarıya doğru yuvarlamaya mahkûm edilen kahraman
olarak bilinen Sisyphus.
Deniz Kuvvetleri Komutanı olabilecekler mi?
Askerlik
bilimi üzerine kafa yoranlar, askeri sistemin kadınların katılımıyla
daha duyarlı, mantıklı ve kararlı bir hale gelebileceğini söylüyorlar.
Kadınların asker olmaması gerektiğini savunanlar ise tamamen öğretilmiş
olgular ve psikolojik önyargılarla karşı çıkıyorlar. Sonuçta
psikolojik olarak Harp Okulları’ndan itibaren örselenmeye başlanan
kadın subaylar, aynı anda birçok şeyle savaşıyorlar. Bazıları da
yaşadıklarını gururuna yediremeyerek Nazlıgül Üsteğmen gibi intihar
ediyorlar.Kadın subaylar mezun oldu. Bazıları akademi öğrenimi yaptı ve
kurmay subay oldu. Hep ağzımız sulanarak örnek gösterdiğimiz ABD
donanmasında sadece kadınların yürüttüğü ve içerisinde bir tane bile
erkek olamayan gemiler var, hatta kadın uçak gemisi komutanı var. Bizim
kadın kurmay subaylarımız fırkateyn/muhrip komutanı olmak istediğinde
izin verilecek mi? Ya da mevcut terfi sisteminde amiral veya general
olabilecekler mi? Tekrar Bacon’u hatırlayarak “Zamanın doğurduğu yenilikler” kapsamında en kritik soruyu soruyorum; Deniz Kuvvetleri Komutanı olabilecekler mi?
Sencer Başat Emekli Deniz Albay - Balyoz Tutuklusu
Yorum Gönder