Barış aramak zahmetli iştir. Hele “İmralı Süreci” gibi karmaşık ve müzminleşmiş meselelerde...
Teröre çare arayanlar, ister istemez anayasaya tosluyorlar.
Çünkü bu durum yeni anayasa yazılması faaliyetini İmralı Süreci ile ilişkili hale getiriyor.
Eski
CHP milletvekili emekli büyükelçi Onur Öymen, İmralı’da Öcalan’la
görüşenlerin yaptıkları açıklamalardan çıkardığı sonuçları yolladığı bir
mail’de sıralamıştı:
- Karar verici olan Meclis değil İmralı’dır.
- Görüşmelerin odağı anayasa değişikliğidir.
-
Bütün anayasalarımızda yer alan “hangi etnik kökenden, dinden ve
mezhepten gelirse gelsin bütün vatandaşlar Türk’tür” ifadesinin
anayasadan çıkartılmasını istiyorlar. Türklüğün bir üst kimlik olduğunu
kabul etmiyorlar.
- Cumhuriyetimizin bel kemiği “ulus devlet” anlayışına karşıdırlar.
- Anayasada “Türklük yerine anayasal yurttaşlık” tabiri yer alabilir.
Terörü bitirecek fırsatın ortaya çıktığını düşünenler az değildir. Ama süreç iyi yönetiliyor mu; o tartışmalıdır.
İşin
başında “sürecin sigortası şeffaflıktır” denildi ama kamuoyu karanlıkta
bırakılıyor. Siyaset hele bu kadar önemli bir meselede boşluk
kaldırmaz; doğruluğu şüpheli bilgilerle doluveriyor.
Ve sonuçta Onur Öymen’in şu sorusu, huzur kaçıran bir şüphe olarak cevap bekliyor:
“Cumhuriyet
rejiminin temel değerlerinin, terörü bitirmek bahanesiyle değiştirilmek
istendiği görülüyor. Dünyada terörü sona erdirmek için anayasal
rejimini pazarlık konusu yapan ülke hangisidir?”
İktidar, süreci ilerletmenin mutlak şartı olan aydınlığı kısa zamanda derhal sağlamalıdır.
Parmak yalayanlar
Meclise girdiği zaman siyasetçinin başı göğe erer.
Aldığı maaş yeter ve yaptığı görevin manevi değeri, ona kendini dünyanın en zengin ve mutlu insanı hissettirir.
Sonra
alışır ve devletin gücünü kendisi gibi seçilmişlerden aldığına inanmaya
başlar. Devlet gücünün kendisine borçlandığını düşündüğü noktaya
gelince de ip kopar.
Emanete ihanet evresi kapıya dayanır.
Ankara
Yenimahalle ve İncek’te TOKİ’nin milletvekillerine yönelik lüks konut
projesinin büyük ilgi gördüğü haberini okuyunca şaşırmadım.
Toplu
Konut İdaresi, Parlamenterler Birliği yöneticileri ile vardıkları
anlaşma uyarınca Ankara projesini İstanbul’da tekrarlayacakmış. Uygun
arazi bulunur bulunmaz kazma vurulacakmış...
Uygun araziyi verecek yığınla belediye bulunur. Parlamenter hemşehriyi kim istemez?
Ama bunun “bal tutan parmak yalar” atasözünü akla getireceğini ve meclisin saygınlığına gölge düşüreceğini unutmamalı.
Bu durum korkutur mu vekili?
Hayır.. Çare, meclisi liderin değil, halkın seçtiği vekillere emanet etmektir. Gerisi boş!
Yorum Gönder