Zemahşeri’den öğütler - Rıza Zelyut

Bu ramazan gününde size; çok büyük bir İslam âliminden birkaç öğüt aktaracağız. Allame Zemahşeri; 1075’te, Türklerin egemenliğindeki Zemahşer şehrinde doğmuş bir üstad. Onun Arapça yazdığı Altın Küpeler adlı eserinden bazı öğütleri  veriyoruz:

RİYA VE DUA

Riyakar insan, Allah’ın gazabını üzerine çeker. Bağıra bağıra gösteriş için yapılan dua, akılsızların yaptığı duadır. Duasını gizlice; korku ile umut arasında yapmayan, akılsızca dua etmiş olur.
Dua yaparken İslami edebe riayet etmeyen saygısız, akılsız ve fikirsizdir. Gizli olarak; saygılı ve korku içinde dua eden kimse, hakimane dua yapmış olur. Yaptığı duayı, Cenab-ı Hak da kabul buyurur.
Duanın gizli yapılması; duacıyı riyadan kurtarır; mütefekkirler kapısından içeri sokar. Böyle olmakla beraber, insanlar çoğu zaman hakikatlerden gafildirler. İsabetli fikirler daima  gafil insanlar arasında kaybolmaya mahkumdurlar.
O DİN ADAMLARI...
Bazı din adamları vardır ki dinsel kuralları  öğrenirler de bu kuralları ahlaksız yöneticilere yaranmak için, onların arzularına göre yorumlarlar ve uygularlar.  Onlar kolayca mal kazanmak ve yetimleri yoksullaştırarak kendileri zengin olmak için fetva verir; kitap ve risaleler yazarlar. Ahlaksız ilim adamının kalemi zehirli ok gibidir. Bunlar kararlarına uyanları, perişan ederler. Bu gibileri zaptiyleler ve askerlerle karşılaştırsan: Hiç değilse dinsel hüküm  veriyormuş görüntüsü altında bozgunculuk yapmadıklarından; zaptiyeleri hak ve adalete saldırıda o din adamlarından daha az suçlu bulurum.
YARGIÇ VE RÜŞVET
Adalet dağıtana verilen rüşvet; içki kullanana verilen içkiden daha  etkili olur; rüşvet onu daha fazla sarhoş eder.
Rüşvete alışan kimse, rüşvet gelince, içki içmiş gibi şen şatır, gelmediği zaman ise tembel, uyuşuk ve öfkeli olur.
Rüşvet yiyenler sanki rüşvetin haram olduğunu duymamışlar; haramın ise Allah’ın gazabına yol açtığını; rüşveti alanın da verenin de Allah’tan şiddetli ceza göreceklerini; şan ve şereflerinin hem bu dünyada hem öbür dünyada ayaklar altına düşeceğini  işitmemişler herhalde...
Zalim rüşvetçi; bir hakkı düzenleyip dağıtırken rüşvetin etkisiyle haksızlık yapandır.  Bu kişi haksıza hak vererek kendi cehennem ateşini kendi eliyle yakmış olur.
Rüşveti alan da veren de toplum için zehirden daha öldürücüdürler.
DİLİNE SAHİP OLMAK
Dilini tutmayan kimse; ağzından kaçırdığı laflar için  gündüz binbir pişmanlıkla ellerini ovuşturur;
gece de
üzüntüden uykusu tutmaz, yatağında döner durur.
Dili üzülenin kendisi üzülmez.
Dili uzun olanın ömrü kısa olur.
Hiç kimseye sırrını verme; meğer ki her bakımdan güvenilir ve her emaneti korumakta da becerikli ola...
 KİM İYİDİR?
Geçmişi ve kişisel özellikleriyle övünerek kendisini temize çıkarmaya kalkışanları Allah burnu üzere süründürsün. Bazı gülünç ve maskara insanlar vardır ki ,  cahil ve kafasız kişiler bunları övünülecek insanlar sanırlar.  Onlar mesela; “Benim atam falan ve filandır; Ben filan mevki sahibi kişinin takdirlerini kazanmışım.” der dururlar.
Onun atası belki de zalim devlet adamlarının veya bir çete bozmasının kulu kölesi olmuştur amma o bunu övünç kaynağı yapar.
Bir  devlet büyüğünden övgü aldığını söyleyen ise: Eğer söyledikleri; o devlet büyüğüne kavuk sallamaktan ibaret  değilse; o övgüyü alanı Yüce Allah ergeç azarlayacaktır.
Asil kimse odur ki ataları ibadette olmuştur. Önde gelen insan ise, başkalarına iyilik yarışında önde gidendir...
DÜNYAYA DALMAK
Ey insanoğlu!
Kalbin; Allah korkusundan habersiz; nefsin arzusuna nail olmuş; gayretin ise şehvetine hizmetinden ibaret. Bakıyorum da Cenab-ı Hakk’ın ihsan edeceği ahiret saadetine karşı istekli de değilsin. Nefsinin her arzusunu yerine getirmek için her renge boyanıyorsun.  Sen, çeşitli dünya nimetinden istediğin gibi faydalanıp dünyacıl rahatını sağlayıp öbür dünya sorumluluğundan hayvanlar gibi habersiz davranıyorsun.  Bu hal; Allah’a imanı olan ve ahireti kabul eden bir kimsenin yapacağı şey değildir. Hakiki mümin, Allah’tan korkar ve sevap kazanmaya çalışır.
KÖTÜ YÖNETİCİ
Rütbesi ve makamı ile övünen; devekuşundan daha ahmaktır.  Ben, zalim bir makam sahibinden daha daha kötü ve Allah’ın iyiliklerinden yoksun bırakılmış birisini bilmem. Zalim ve faziletsiz makam sahibi mutluluk bulup kurtuluşa erişemez; çünkü o zulüm ve haksızlıktan, adaleti kötüye kullanmaktan başka bir şey yapmamıştır.  Böyleleri zulüm yapmak için fırsat ararlar; kendilerinden daha güçlü zalimlerin emrinde olmaya da can atarlar.
Lakin bunlar; zulümleriyle kendilerini tehlikenin içine atarlar.  Bunlar zulüm karanlığında ergeç  kimsesizlerin ve yoksulların ah okuna hedef olup yok olurlar.
BİR KUMANDANA ÖĞÜT
 Ey birçok birliklere emreden kumandan! (Ey birçok bakana hükmeden Başbakan!, Rıza Zelyut ekidir) Birliklerin parlak zaferi seni mağrur etmesin. Onların senin emrinde hazır olmaları;  emrindekilerin, senin yanındayken korkudan titremeleri; istediğin bir işin derhal ve zamanında yapılmasındaki gücün ve becerin seni kibirlen-meye sevk etmesin. Ve senin büyük işler başarmaktaki  özgüvenin, geçmiş işleri küçümseyişin  de seni gururlu yapmasın.
Unutma! Senin üstünde öyle muazzam bir saltanat ve güç sahibi vardır ki  senin
iktidarın ve büyüklüğün; onun iktidarı ve büyüklüğü yanında bir hiçtir.
Sen de en az hizmetinde olanların senden çekindikleri gibi onun kahrından çekinmelisin.
Allah’ın büyüklüğü karşısında kibrini kırarak kendi iradenin onun yanında pek cılız olduğunu, onun her şeyi yapan ve kapsayan iradesi karşısında seninkinin hiçbir şeye yaramadığını, ancak onun dilediğinin ortaya çıktığını bilmelisin.
ZULÜM ÜLKESİNDE YAŞAMA
Ey insanoğlu!
Dikkat et; sana uğursuz bir ülkeden söz edeceğim: O memleket; zalim bir idarecinin yönetiminde bulunan memlekettir. Öyle bir zalim idareci ki, onun memleket halkı üzerindeki zulmü; halkını, at tırnaklarından ziyade ezici, sellerden  daha çok yıkıcı, salgın hastalık gibi kitle halinde öldürücüdür.
Zulüm; yapılan duaların Tanrı katına ulaşmasına engel;  rahmet ve bereketin de yeryüzüne inişine perdedir.  Sakın ha zalim bir yöneticinin bulunduğu ülkede yerleşip mal mülk, ev bark sahibi olayım deme. Öyle bir memleket bir gün harap, halkı da perişan olur.
ŞEYH SADİ’DEN
“Adem oğulları bir vücudun uzuvları gibidir
Çünkü bir cevherden yaratılmıştır hepsi
Ne zaman ki bir uzva bir dert erişse
Diğer uzuvların da kalmaz huzuru

Ey sen ki başkalarının mihnetinden elem duymazsın
Sana adam demek hiç layık olur mu”

1292 yılında Hakk’a yürüyen Üstad Şeyh Sadi’nin de önünde saygıyla eğiliyoruz.
BİR BENZEK
Bu da bizden bir nazire:
“Türkçe yaz, Türkçe konuş ki
Yunus ile Nazım’ın makamlarına çıkasın”

Rıza Zelyut/Güneş

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget