Bir insanın kendine yapabileceği kötülüğü, kırk kişi bir araya gelse yapamaz.
Başbakan Erdoğan’ın son günlerdeki görüntüsü ve konuşmaları, onun çok yıprandığının işaretleridir. Saçları dökülmüş, çökmüş, enerjisini kaybetmiş biri gibi görüntü veriyor!
Ciddi bir ameliyat geçiren ve bağırsağından yaklaşık 25 cm alınan Erdoğan, gördüğü yoğun tedavi ve ilaç desteğine rağmen istirahat etmeyi reddettiği için, sık-sık rahatsızlanmaya başladı. Hemen her hafta soğuk algınlığına yakalandığını söylüyor.
Hastalık bu, kimin başına ne geleceğini hiçbirimiz bilemeyiz. Ama herhangi bir hastalığa yakalanan birinin de, hastalığının tedavisi için gerekli şartlara uymak zorunda olduğunu bilmesi gerekir.
Hijyenik hastane ortamında ve sürekli doktor kontrolünde tedavi görmesi gereken bir hasta, sırf “Bakın ben turp gibiyim” diyebilmek için evinde, sağlıksız koşullarda her gün saatlerce makineye bağlanırsa, hastalığın seyrini hızlandırmış olur.
Başbakan Erdoğan, sağlıklı düşünememekte ve çok çabuk sinirlenmektedir.
Birleştirici-bütünleştirici-sakinleştirici-uzlaşmalı bir dil kullanması gereken Başbakan tam tersini yapmakta, her sözü-her davranışı ile ülkenin birliğini-bütünlüğünü tehlikeye atmaktadır.
Başbakan Erdoğan’ın gerçek nihai hedefinin “Federe İslam Devleti” olduğunu, onun siyasi hayatını-tüm konuşmalarını- ilişkilerini bilen ve araştırma yapan herkes net olarak bilebilir.
Başbakan, zamanının azaldığını bildiği için, daha önceden planladığı programını çabuklaştırmıştır.
Cani Öcalan-BDP-PKK ile “Barış Süreci” denen kılıf altında anlaşması da, “Akil İnsanlar” adıyla Türk Devleti- Türk Milleti düşmanlarını görevlendirmesi de bu sebeptendir.
Başbakan Erdoğan, giderken yıkıp-yakarak gitmek istemektedir.
Kendisini Türkiye Cumhuriyeti Başbakan’ı yapan Türk Milletine, hangi vicdan, hangi akıl, hangi gerekçelerle bunu layık görür, bunu bizlerin anlaması mümkün değildir.
Bu yazılanları doğrulamak için size üç örnek vermek istiyorum;
*Silivri’de 20 binden fazla insan demokratik tepkilerini göstermek ve orada yaşanmakta olan hukuksuzluğa kamuoyunun dikkatini çekmek için toplanıyor. İnsanlar, biber gazı-tazyikli su ile yerlerde sürükleniyorlar. Ülkenin Başbakanı “Bu insanların çoğu 50-60 yaşında insanlar. Ellerinde sadece Türk Bayrakları var. Bu insanlar niçin bu haldeler” diye merak edip araştıracağına ve gereğini yapacağına, insanlara terörist damgası vuruyor ve bağımsız yargıya emir vererek Savcıları harekete geçiriyor!
Sanki o insanlar TC Vatandaşları değil de, Esed’in vatandaşları?
Aynı anda ülkenin çeşitli üniversitelerinde, ellerinde PKK paçavraları ve
Cani Öcalan posterleri taşıyanlar, polis koruması ile dolaşıyorlar!
*Başbakan, cemaatçi polislerin ve Kürtçü AKP Milletvekilinin gömdüğü silahlar bulununca, “Bakın ülkenin her yerinden silah fışkırıyor” diyor, ama diğer yandan PKK katillerine, “Silahlarınızı gömün öyle gidin. İster mağaraya, ister dağa nereye istersen oraya gömün” diyerek suç işliyor!
*Başbakan, “Süreç” için, “Şehitlerimizin ruhunu asla incitmeyiz” diyor ama PKK elçiliği yapacak 63 kişiye, şehit ailelerinden de kesilen paralar ile oluşan bütçeden milyonlarca lira para vermekten çekinmiyor!
Bunlar akıllı ve ülkesini seven birinin yapacağı işler değildir.
En sevmediğim siyasetçi tipi hırsını, aklının üzerine çıkaran siyasetçilerdir.
Tarih, bu tip siyaset adamlarının feci sonlarıyla doludur.
AKP’nin bu gidişinin sonu da maalesef hayırlı değildir.
Yorum Gönder