8 Nisan Pazartesi sabahı infaz koruma memurları 16
demir kapıdan geçirip duruşma salonuna götürmeye geldiklerinde
mesaiye güçlükle yetişebildiklerini
söylediler.
Duyunca sevindim, demek ki “hukuku halkla arama” çağrısına uyup Türkiye’nin dört bir yanından Silivri’ye gelenlerin sayısı yine hatırı sayılır yükseklikteydi.
Duruşmadan ne bekliyorsunuz diye sorduklarında şu
karşılığı verdim:
“Halkı bekliyoruz!”
8 Nisan’da 13 Aralık ruhunu bir kez daha yaşadık. Hava yine 13
Aralık’taki gibi soğuktu. Ama on
binlerce insan yine soğuk, engel, bariyer dinlememiş, Silivri kırsal alanında
cezaevi sınırları içindeki duruşma salonuna en yakın mesafeye kadar
gelmişti.
Bu yürekli, vefakâr, cefakâr, yurtsever insanlara
emeklerinin hiçbir şekilde boşa gitmediğine olan sarsılmaz inançla teşekkür
ediyoruz.
***
Duruşma salonunun önüne geldiğimizde bizi kocaman
bir ıssızlık karşıladı. Etrafta buzlanmış gibi duran polis, jandarma
araçlarından ve robot görünümlü güvenlik görevlilerinden başka kimse yoktu.
Türkiye’nin dört bir yanından
Silivri’ye akanlar mahkeme
salonunu göremeyecekleri uzaklıkta tutulmuştu.
Duruşma salonuna geldiğimizde yan yana iki bekleme
odasında tutuluyoruz. Biz içeri alınıncaya dek kilitli tutulan duruşma salonu
kapısı bir ara açıldı, içeride onlarca robokop vardı. Gözümün önünde bir an
savaş filmlerinden sahneler canlandı.
Duruşmanın normal geçmeyeceğini daha o sırada
anlamıştık. Aklımıza gelen ilk olasılık şu oldu:
Demek ki mahkeme heyeti, salondakilerin kabul
etmeyeceği bir karar aldı. İtiraz
halinde geri adım atmayacak, gerekeni yapacak.
İki saat sonra salon açıldığında yanılmadığımızı
gördük.
Beş yıldır devam eden yargılamalar boyunca büyük
duruşma salonunun düzeninde sanıklarla izleyiciler arasındaki mesafe açılıp
kapanıyordu. Bazen 6-7 metreye iniyor, bazen 15 metreye çıkıyordu. Bir yıldır
avukatlarla da araya mesafe kondu. Salonda bir sanığın avukatıyla normal konuşma
mesafesinde diyalog kurması yasak.
8 Nisan’da bütün bunların üstüne yeni bir yasakla daha
karşılaştık.
Salona girerken sağ tarafta gazeteciler ve
milletvekilleri oturuyordu. Bu, uzunca bir süredir devam eden
uygulamaydı.
Orayı bomboş görünce, bir an şaşırdık. Acaba hiç
milletvekili ve gazeteci gelmemiş miydi?
Bu olanaksızdı.
Salonun içine 5-6 adım atınca gördük ki, tüm
gazeteciler ve milletvekilleri izleyicilerin bulunduğu tam karşı bölümde,
uzaktan bize el sallıyorlar. Sesleri duyurmak çok zor.
Dikdörtgenin iki uzun tarafının birinde tamamen
avukatlar var, biri bomboş tutuluyor; kısa tarafın birinde mahkeme heyeti,
birinde izleyiciler, milletvekilleri, gazeteciler üst üste. Boş tarafın etrafı
jandarmalarca sıkı sıkı korunuyor!
Avukatların, 5 Nisan Avukatlar Günü’nü kutladık. İstanbul Barosu’nun hukuk ve mücadele yürekli
Başkanı Ümit Kocasakal’ı, Ankara, İzmir, Anadolu’nun öteki illerinden grup halinde otobüslerle
gelen avukatları selamladık.
***
İzleyiciler, milletvekilleri ve gazetecilerle ancak
haykırarak haberleşebiliyorduk. Duruşma salonu bizim için bir bakıma buluşma
salonu idi. Meslektaşlarla, yurttaşlarla elleri karşılıklı kaldırıp havada
kucaklaşma hareketi yapmak gür bir akarsuyun coşkusunu edinmek gibi bir
şeydi.
Ancak bu kez mesafe iyice açılmıştı. Uygulamayı
anlamak mümkün değildi.
Duruşma başladı. Başta CHP Grup Başkanvekili
Muharrem İnce,
Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, Türkiye Gazeteciler Federasyon Başkanı
Atilla Sertel olmak üzere herkes sesini
mahkeme başkanına duyurup boş sıralara geçmek, duruşmayı sağlıklı şekilde izlemek istediğini haykırdı. Başkan,
oraya isterse avukatların geçebileceğini ama milletvekili ve gazetecilerin
geçemeyeceğini söylüyordu.
40’ı aşkın milletvekili,
onlarca yazar ve duruşmayı izlemekle görevli gazeteci ayakta, boş sıralara bakıp
mahkeme başkanının kararını bekliyordu.
Hem milletvekilleri hem gazeteciler meslektaşım.
Mahkeme başkanına 5 yıllık uygulamanın neden değiştiğini sordum, “bu kez böyle”
türünden bir ifadeyle karşılık verdi.
Mahkeme heyeti milli iradeyi ve halkın haber alma
özgürlüğünü hiçe saydığını bir kez daha gösterdi. Bu durum da hükümetin
saldırılarına zemin hazırladı.
Öyle anlaşılıyordu ki, salonun dışı yetmemiş, içine
de bariyer konmuştu. Yargılamayı yapanlar salonu germe kararı
almıştı.
8 Nisan’da başlayamayan duruşmanın başlangıcı böyleydi. Bitişini yarın
anlatalım.
Yorum Gönder