SEVGİLİ okuyucularım, Sözcü’de yayınlanan 30 Aralık 2012 tarihli
yazımı sizlere bir kez daha iletiyorum. Belki nedenini merak edersiniz!
O yazım nedeniyle Maliye Bakanlığı beni ve Sözcü’yü dava etti, 10 bin
Törkiş lira tazminat istiyor. Bakanlık benimle birlikte, o günlerde aynı
doğrultuda yazılar yazan Rıfat Serdaroğlu, Orhan Bursalı ve Barış
Yarkadaş’ı da dava etmiş, onlardan da kelle başına 10 bin lira istiyor.
Önce, dava konusu olan yazımı lütfen bir kez daha okuyun da, nelerle
uğraştığımızı görün.
İşte o yazı:
* * *
“Türkiye’de akıl almaz olaylar oluyor. Devlet ciddiyeti kayboldu, partizanlık devleti işgal etti!
Önceki gün özellikle yandaş medyanın manşetlerinde yer bulan bir haber vardı.
12 Eylül darbesinin beş komutanı ile aile bireylerinin malvarlığı
incelenmiş ve ortaya korkunç sonuçlar çıkmıştı! Buna göre darbecilerin
yüzlerce apartmanı, rezidansı, villası, binlerce dönüm arsa ve arazisi
vardı.
Peki bu haberin kaynağı neydi?
Evren ve Şahinkaya’yı yargılayan mahkeme darbecilerin servetini ve banka
hesaplarını MASAK’tan sormuş, verileri MASAK ortaya çıkarmıştı. Nedir
bu kuruluş?
Mali Suçları Araştırma Kurulu.
Bu kurul her türlü yetkiyle donatılmış durumda. Yargı bir belge istediği
takdirde tapudan, bankalardan soruyor. İlgili kurumlar derhal araştırma
yapıp araştırılan kişinin ve mirasçıların üzerine kayıtlı her şeyi
MASAK’a bildirmek zorunda.
Kuruluş amacı güzel. Kara parayı, kaçakçılığı, terörü, haksız kazancı,
yasadışı paraları, rüşveti vesaireyi önlemek için MASAK her türlü
yetkiyle donatılmış.
Hakkında ihbar veya kuşku olan kişi ve kurumların banka girdi
çıktılarını, tapu kayıtlarını öğrenip ilgili makamlara bildiriyor. Bu
açıdan elinde sonsuz yetki var.
Bu özellikleri nedeniyle de, devletin en güvenilir kurumlarından biri olması gerekiyor.
MASAK, son olarak darbecilerin ve geride kalan aile bireylerinin malvarlığını inceledi.
Ortaya anormal sonuçlar çıktı! Yüzlerce ev, apartman, villa, binlerce dönüm arsa ve arazi, bankalarda yüzlerce trilyon para!
Demek ki darbeciler iyi para götürmüş, vurgun vurmuş, hepsi köşeyi bu yolla dönmeyi başarmıştı!
Türkiye önceki gün bu haberle sarsıldı.
Peki nasıl olur? Devletin bir kurumu olan MASAK nasıl olur da böylesine ciddiyetsiz, yalan yanlış bilgileri açıklayabilir?..
Çünkü haberde adı geçen kişiler (Darbeci yakınları) gerçekleri
açıkladılar. Üzerlerine kayıtlı böylesine bir servet, malvarlığı yoktu.
O halde MASAK ne yapmış, böylesine gerçek dışı bilgilerle kime hizmet
etmişti? Ya da MASAK’ın verdiği bilgiler başkaları tarafından bilerek mi
çarpıtılmıştı?
Düşünün, bu veriler doğrultusunda masum insanlar suçlanıyor ve kamuoyuna şu mesaj veriliyor:
“Bu darbeci namussuzlar zaten hırsızdı. Çalıp çırptılar, malı
götürdüler. Şimdi o malvarlığı çocuklarının, torunlarının, gelinlerinin
ve damatlarının üzerine kayıtlı!”
Bu rezaletin, bu yalancılığın sorumlusu kimdir, bilemiyorum. Ancak
“Vurgunda” adı geçenlerden bazıları çıktılar ortaya ve servetlerini
açıkladılar. Apartmanlar, villalar, rezidanslar yok olmuş, geriye
herkesin edinebileceği birkaç taşınmaz kalmıştı!
MASAK, öteki tüm kamu kuruluşları gibi AKP’nin elinde. Demek ki, belgeleri iktidarın siyasi çıkarları uğruna tahrif edebiliyor…
Ya da bilmeden yanlış yapıp hatalı sonuçlara varıyor.
Bu takdirde biz bu devlet kurumuna nasıl güveneceğiz, nasıl inanacağız?
Eğer tahrifatı yapan MASAK değilse, bu işi becerip kamuoyunu yanıltan kişi ve kurumlardan kim hesap soracak?
O halde şu sonuca varıyorum: Yarın herhangi bir AKP’linin serveti, kara
para aklama olayı, avantası, rüşveti, yasadışı geliri gündeme gelirse,
MASAK o belgeyi de siyaseten görmezden gelip zanlının aklanmasını
sağlayabilir.
Devlet parsellenince, sonu işte böyle oluyor.”
* * *
Evet, Sözcü’de çıkan 30 Aralık 2012 tarihli yazım böyleydi. O yazıyı
niçin yazmıştım?..Çünkü o günlerde yandaş basında manşetler çıkıyordu:
“Maliye Bakanlığı bünyesinde görev yapan MASAK, darbecilerin korkunç malvarlığını ortaya çıkardı.”
Dikkat ediniz, bu haberler yandaş medyada manşetten veriliyordu.
Referans olarak MASAK raporları gösteriliyordu.
Darbeci generallerin yakınları daha sonra birbiri ardına açıklamalar yapıp bu korkunç iftiraları yalanladılar.
Yalanlamakla da kalmayıp belgelediler.
Örneğin 64 daireli bir apartmanda birinin bir tek dairesi var… Ve yandaş
basın “İşte 64 daireli apartman… Bunu nasıl elde etmişler” diye işin
üzerine gidiyordu.
Ben ise bu yalanlardan kuşku duyduğumu belirtiyor ve yukarıdaki yazımda şöyle diyordum:
“Eğer tahrifatı yapan MASAK değilse, bu işi becerip kamuoyunu yanıltan kişi ve kurumlardan kim hesap soracak?..
Ya da MASAK’ın verdiği bilgiler başkaları tarafından bilerek mi çarpıtıldı?”
Şimdi Maliye Bakanlığı dava dilekçesinde diyor ki “Bu yayınlar MASAK tarafından hazırlanan
gerçek rapor içeriğine göre değil, basına nereden sızdırıldığı
bilinmeyen ve MASAK raporuyla ilgisi bulunmayan bir belgeye dayanılarak
yapılmıştır… MASAK haksız bir
biçimde suçlanmış, hakkında aşağılayıcı ve hakaret edici ifadeler
kullanılmıştır. İtibarı zedelenmiş, töhmet altında bırakılarak kişilik
haklarına saldırıda bulunulmuştur.”
* * *
İşin püf noktası işte burada. “Darbecilerin vurgunlarını MASAK sergiledi” yalanını biz yazmadık.
Onları yandaş medya yazdı, yalanlarını MASAK’ın üzerine ihale etti.
Yandaş medya yalancıdır, büyük bir utanmazlık içindedir.
Şimdi ben davacı Maliye Bakanlığı’nın yerinde olsam, bu yalan haberleri
kullanıp darbecileri MASAK raporlarına dayandırarak suçlamaya kalkışan
ve toplumu kandıran o yandaş medyayı dava ederim.
Onlardan hesap sorarım.
Acaba onları da dava ettiler mi?
Hiç sanmıyorum!
Ben bu durumda çıkarım mahkemeye şöyle bir talepte bulunurum:
“Darbeciler, onların yakınları ve mirasçılarının banka hesapları ve
malvarlığı konusunda MASAK tarafından hazırlanmış olan gerçek raporların
birer suretinin Maliye Bakanlığı’ndan istenmesi…”
Mahkeme isterse Maliye göndermek zorunda. Biz de öğrenmiş oluruz!
Rıfat Serdaroğlu, Orhan Bursalı ve Barış Yarkadaş’ın avukatı değilim.
Onlar kendilerini savunur. Ama benim yukarıdaki yazımda hakaret, kişilik
haklarına saldırı ve suç yok. Benden tazminat istenmesi abes.
Tazminatın benden değil, yalanlarını MASAK raporlarına dayamaktan
utanmayan yandaş medyadan istenmesi gerekir. Ortada suç varsa, o
yalanları piyasaya sürenlere aittir.
* * *
Emin Çölaşan’ın notu: Özal’ın adamı Ekrem Pakdemirli isimli şahıs
kitap yazmış ve demiş ki “Devlet Planlama Teşkilatı’nın gizli
evraklarını Emin Çölaşan Cumhuriyet gazetesine satıyordu!..” Ben orada
çalıştığım zaman 20’li yaşların başında ve zurnanın son deliği idim.
Elime hangi gizli evrak geçecek! Ama Özal ekibinin yolsuzluklarını
ortaya çıkaran biriydim ve benden rahatsız olurlardı. Nitekim sonra
kovmak zorunda kaldılar, yargı kararlarını uygulamadılar.
Bu iftiranın ve yalanın hesabını Ekrem’e yargı önünde, hem de belgeleriyle soracağım. Bakalım iddiasını nasıl kanıtlayacak!
SÖZCÜ
Yorum Gönder