Türk Tanıtma Vakfı Başkanı ve gazetemiz yazarı Kemal Baydaş’ın görevleri bunlarla sınırlı değil. Aynı zamanda Türkiye-Çin Dostluk Derneği Başkanı, Türkiye -Rusya Dostluk Derneği Başkanı, Türkiye Orta Asya Cumhuriyetleri Dostluk Derneği Başkanlığı da var. Müzeye dönüştürdüğü evini de vakfa bağışladı. O evde siyasetçiden, bilim adamına kadar hemen her kesim konuğu olur ve orada ülke gündemi de konuşulur.
Geçen hafta Çin’de “Ejderha Yılı” bitti, “Yılan Yılı” başladı. Bu yıl, Çin’de “Türkiye Kültür Yılı” olarak kutlanacak. İşte, bu yıl başlamadan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Çin Komünist Partisi’nin davetlisi olarak bu ülkeye gitmiş ve
kendisine “Devlet protokolü” uygulanmıştı. İşte, Kılıçdaroğlu, dün Çin’in Ankara
Büyükelçisbi Gong Xiaosheng’le, Baydaş’ın yazar-öğretim üyesi dostlarıyla bir
araya geldi. Büyükelçi’ye, “sizin ördeğiniz, bizim kazımız meşhur” dedi ve
yemekte kaz eti ikram etti.
18 Şubat’ta Ergenekon Davası
“Ergenekon”
olarak bilinen davaya 18 Şubat’ta Silivri’de devam edilecek. “Uzun tutukluluk”
denilince akla ilk onlar geliyor. 2007 yılının Haziran ayından bu yana tutuklu
olanlar var. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan “politika değiştirip” uzun
tutukluluğun sebebi olarak yargıyı gösterdi. Ergin Saygun için mahkemenin gece
yarısı “tahliye kararı” vermesi, toplumda mevcut tutukluların önemli bir
bölümünün serbest bırakılacağı umudunu yarattı.
Tutuklu olanlar yalnız
askerler değil. Milletvekilleri, bilim adamları, yazarlar, emniyet mensupları da
bunlar arasında bulunuyor. Daha doğrusu çoğu birbirini tanımayan, hayatta bir
araya gelmemiş olanların özelliği “Ergenekon Davası”nın sanıkları olması.
CHP Genel Başkanına, 18 Şubat’taki davadan ne beklediğini sordum.
Kılıçdaroğlu şunları söyledi:
“Toplum adalet istiyor. Hakim ve savcılar da
bunu dikkate almalı. Ergenekon duruşmasında da toplumu rahatlatacak kararlar
alınmalı. Onlar arasında tutuklu milletvekilleri de var. Milletvekillerinin
cezaevinde geçirdiği her gün, bir demokrasi ayıbıdır. Halkın iradesine
saygısızlıktır. Onların yeri cezaevi değil, yerleri
Parlamentodur.”
“Başbakan, savcılıktan istifa mı etti?”
“Ben bu
davanın savcısıyım” diyen Başbakan Erdoğan’daki değişikliği herkes merak ediyor.
Son dönemde tutuklu askerlerle ilgili açıklamalar yapıyor, 18 yıla hüküm giyen
emekli orgeneral Ergin Saygun’u ziyaret ediyor. CHP Genel Başkan Yardımcısı
Adnan Keskin, sohbetimizde bu durumu şöyle yorumluyordu:
“Bu duruma, tam
anlamıyla ‘timsahın gözyaşları’ deyimine uyuyor. Yavrularını yedi şimdi ağlıyor.
Ne çabuk unuttu ‘ben bu davanın savcısıyım’ dediğini. Silahlı Kuvvetlerin
bağırsaklarını temizlediğini…Başbakan, bu davanın savcılığından istifa mı etti?
Yoksa, yaşanan olumsuzlukları meşrulaştırarak yeni bir senaryo peşinde mi? Bu
ziyaretle, olanların unutulması mümkün değil. Bu başbakan değil mi, törende
ayağa kalkmayan komutan için ‘şimdi bulunması gerektiği yerde’ diyen… Bu kişi,
milletvekili olmasına rağmen cezaevinde tutuluyor. O yüzden başbakanın sahte
gözyaşlarına kimse inanmasın.”
Tutuklu milletvekili Prof.Dr. Mehmet
Haberal’ın kardeşi Prof.Dr. Ali Haberal, tutuklu Prof.Dr. Fatih Hilmioğlu’nun
durumunu anlatıyor. Karaciğer ilaçlarından dolayı böbreklerinin görev yapamaz
hale geldiğini, bir ay sonra da diyalize girmesi gerekeceğini belirtiyor.
“AKP-BDP Anayasası toplumu böler”
Yeni Anayasa’da AKP’nin önceliği
başkanlık sistemi, BDP’nin önceliği ise Anayasa’dan “Türk” sözcüğünün
kaldırılması, Anadilde eğitim, ikinci bayrak. Yani, yeni Anayasa beraberinde
yeni sorunlar getirecek. Başbakan, “BDP ile birlikte yeni Anayasayı
çıkarabileceklerini” söylüyor. Peki, bu durumu CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu nasıl karşılıyor? İşte Kılıçdaroğlu’nun söyledikleri:
“Bu
kamplaşmaya yol açar. İki partinin anayasa yapması bu konuda toplumu ikiye
böler. Bu da yanlış olur. Biz, yeni Anayasa’nın mümkün olan en geniş uzlaşmayla
yapılmasını istiyoruz. Anayasa Uyum Komisyonu’nda da bu anlayışla
çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Sadece iki partinin ittifakıyla yapılacak
Anayasayı TBMM’den geçirmeleri de mümkün değildir. Bunun için her türlü
engellemeyi yaparız.
İlgi alanı üç konuyla sınırlı olan partiyle
anayasayı değiştirmek demokrasiye de aykırıdır.
Ayrıca kişisel çıkarlar
üzerine anayasa değişikliği de yapılamaz. Ben nasıl Başkan olurum, cumhurbaşkanı
seçilirim diye anayasa değiştirilemez. Sade vatandaşımız başkanlık sistemini
bilmez. Milli irade 4-5 yıl süreyle seçilen irade değildir. Yeni Anayasa’nın
kurucu meclis tarafından yapılmasından yanayız.”
BDP, Anayasa’da “Türk”
sözcüğünün yer almasını istemiyor. Bu konuya CHP’nin bakışının ne olduğunu,
Kılıçdaroğlu şöyle açıklıyor:
“Bizim görüşümüz belli. Elbette Anayasanın
başlangıç kısmında ‘Türk milleti’ ifadesi yer alacaktır. Ayrıca bizim
vatandaşlık tarifine ilişkin madde önerimizde de Türk vatandaşlığı ifadesi yer
alıyor.”haberguncel.blogspot.com
CHP gibi, MHP’nin de BDP’nin isteklerini yerine getirmesi mümkün
gözükmüyor. Muhtemel Nisan ayında TBBM’ne getirilecek Anayasa tasarısıyla
Türkiye yine büyük bir tartışmanın içine girmiş olacak.
Yorum Gönder