Bir kişiye tek bir fiske vurmamış olan Soner Yalçın “terörist”
diye tutuklandı. 2 yıl sonra tahliye edilip, adli kontrole alındı. Her
hafta karakola gidip, imza veriyor. Genelkurmay eski Başkanı İsmail
Hakkı Karadayı 28 Şubat’ta “darbe” yaptığı gerekçesiyle gözaltına alındı. Karakola imza şartıyla serbest bırakıldı.
“Terörist”
olmakla suçlanan Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ,
milletvekilleri, gazeteciler, ağır hasta Prof. Fatih Hilmioğlu, Prof.
Mehmet Haberal ve Ergin Saygun Paşa’nın “kaçma ihtimali” gerekçesiyle tahliye edilmemesini ise hiç saymıyorum.
ABD
Büyükelçiliğine bombalı saldırı düzenleyen Ecevit Alişan Şanlı namlı
bir teröristti. Hasta olduğu gerekçesiyle tahliye edilmişti. Hiç
izlenmemiş ki, elini kolunu sallayarak yurtdışına çıkmış, Yunanistan
senin, Almanya benim dolaşmış. Sonra yine elini kolunu sallayarak, yurda
girmiş ve son eylemini gerçekleştirmiş. Büyükelçilik güvenlik görevlisi
Mustafa Akarsu ölüp, Gazeteci arkadaşımız Didem Tuncay gözünü
kaybettikten sonra yetkililerimiz, Ecevit Alişan Şanlı’nın
Yunanistan’daki Lavrion kampında silah ve bomba eğitimi aldığını, bu
ülkeden sahte pasaportla giriş yaptığını tespit etti. Malum Lavrion PKK
kampı, artık DHKP-C’liler de buraya yerleşmiş. Buna dair belgeleri
ABD’lilere takdim edecekmişiz.
Aklıma
teröristbaşı Öcalan geldi. Suriye’den çıkartıldığında o da Yunanistan’a
gitti, sonra Kenya Büyükelçiliği’ne götürüldü. Rum kimlik ve pasaportu
kullandığı ortaya çıktı. Bunların biri bile Yunanistan hakkında “terörist devlet” iddiasıyla dava açmamıza yeterdi. Ama Yunanistan “şirinlik muskası” yapıldı, üzerine gidilmedi, “dostluk defterleri” açıldı.
Lavrion ise orada durmaya devam etti.
Yunanistan’a
en büyük açılımı AKP iktidarı yaptı. 3 Kasım seçimlerinden sonra
Erdoğan daha Başbakanlık koltuğuna oturmamışken, ilk olarak bu ülkeye
gitti. Ziyaret trafiği hiç kesilmedi, her defasında “Ege’de barış-dostluk” rüzgarları esti!..
Özellikle
Erdoğan’ın 14 Mayıs 2010’daki Atina ziyareti unutulacak gibi değildi.
Gün de anlamlıydı; 14 Mayıs 1919’da İtilaf Devletleri Komutanı Amiral
Caltrop, İzmir’in Yunanlılar tarafından işgâl edileceğini duyurmuştu. 14
Mayıs 2010’da Türkiye-Yunanistan arasında tamı tamına 21 adet dostluk
anlaşması imzalandı. Erdoğan ABD Başkanı gibi karşılandı, dönemin
Yunanistan Başbakanı Papandreu ile birbirlerine “Sevgili Yorgo, Sevgili Tayyip” diye seslendiler. Erdoğan, Fener Rum Patriği Bartholomeos’a “Ekümenik” denmesinden rahatsızlık duymadığını, 50 bin Rum’un Türkiye’ye dönebileceğini orada açıkladı. Papandreu da Erdoğan’ın, “Kıbrıs konusunda cesur davrandığını, Ege adalarıyla ilgili korkuların aşılması gerektiğini” söyledi. Emine Erdoğan’a broş, Papandreulara da Türkü CD’si hediye edildi. Hasılı Erdoğan’ın ifadesiyle, “Yeni destan” yazıldı.
Bir türlü sıra gelmediğinden olmalı ki, Lavrion hala yerli yerindeydi.
- Katar’da Ne Oldu? -
Başbakan Erdoğan geçen hafta Katar’a yaptığı günü birlik ziyaret öncesinde Dolmabahçe’de “Sevgili Yorgo”dediği
Yunanistan eski Başbakanı Papandreu’yu kabul etti. Katar’da da
Yunanistan Başbakanı Samaras’la buluştu. Yine dostluk, barış rüzgarları
esti, bilmem kaçıncı kez Atina’ya cami yapılması müjdelendi, Ruhban
Okulu’nun açılmasından söz edildi, Başbakan Erdoğan’ın Batı Trakya’daki
soydaşlarımızın müftü sorunundan duyduğu rahatsızlığı ilettiği
anlatıldı.
Anlaşıldı, Lavrion terör kampı yine gündemde yoktu.
Bu “sürpriz” buluşma üzerine, “Ege’de
Yunan kuşatmasının hızlandığı ve Batı Trakya’daki soydaşlarımıza
yönelik zulmün katlandığı bir dönemde Yunanistan ziyareti yakışık
almayacağından mı Katar’daki buluşma ayarlandı veya tesadüf müdür?..” diye sordum.
Benzer bir kuşkuyu görüşmeden sonra Yunan basını da dillendirdi. Etnos Gazetesi, “Samaras’ın
dış yatırımları çekmek için Katar’a gittiği şeklindeki resmi
açıklamalar Yunan Hükümetinin uydurduğu bir masal. Ziyaretin gerçek
amacı, Samaras’ın medyadan uzak bir ortamda Erdoğan’la görüşmek
istemesidir” iddiasında bulundu. Etnos’a
göre, iki lider gerçekte ABD’nin Doğu Akdeniz’deki doğalgaz plan ve
projelerinin hayata geçirilmesini konuşmuşlardı. Gazete açıkça, “Samaras, Amerikalılara istedikleri her şeyi verip Rusları satmak için Katar’a gitti” diyordu.
Ne tesadüf!.. Başbakan Erdoğan, Katar’ın ardından Şangay Beşlisi’ne üyeliğimizden söz etti. Sağ gösterip, sol vurma mıydı acaba?
- Lavrion ve Ege’de “Geri Adım” -
Malum
Rum kesimi İsrail ve ABD şirketleriyle Doğu Akdeniz’i adeta egemenlik
alanı ilân etti. Yunanistan Ege’deki tüm adalara bayrak çekti. Katar
buluşmasından kısa bir süre önce, Ocak başında da Ege’deki kıta
sahanlığını 12 mile çıkarmak ve petrol arama faaliyetlerine başlamak
için BM’ye başvurdu.
ABD
Büyükelçiliği’ne düzenlenen saldırının Lavrion kampında eğitilen bir
terörist tarafından gerçekleştirildiğinin ortaya çıkmasının hemen sonra;
Bugün bizim medyamızdan öğreniyoruz ki, “Ankara’nın uyarısı Yunanistan’a geri adım attır”mış!.. “Ankara’nın uyarısı” dedikleri, Yunanistan’ın 12 mil atağı üzerine Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun yaptığı şu açıklamaydı:
“Değerli
dostum Sayın Dimitri Druças ile son görüşmelerimizde bu konuları
konuştuk. Tek taraflı adımlardan böylesi kritik dönemlerde kaçınılması
gerektiği kanaatini taşıyoruz. Çünkü Türkiye ile Yunanistan arasında
olumlu atmosfer var... Tabi herkes ulusal pozisyonunu biliyor. Böyle bir
durumda Türkiye de mukabil adımlar atar. Ama buna ihtiyaç
hissedilmeyeceğini ümit ediyorum.”
Yunan Başbakanı Samaras, “Ne zaman ve kimden tehdit gelirse bertaraf ederiz” karşılığını verdi. Aynı günlerde ABD’den, Yunanistan’a, “Ege’de tek taraflı adımlar atmaktan kaçın” uyarısı geldi.
Şimdi sözümona “geri adım”
deniyor ya, onun mahiyeti de şu: Yunanistan, Türkiye ve diğer komşu
ülkelerin muhtemel tepkilerini dikkate alıp, Ege’deki çalışmalarını
askıya almış. Ama, “Bölgedeki jeostratejik satrançta bir harekette bulunmak için daha iyi bir ortamı beklemek” üzere!..
Lavrion orada, PKK ve DHKP-C terörü burada... Varsın olsun, yeter ki Yunanistan’ı üzmeyelim!..
Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan ve Mamak’a kucak dolusu sevgiler...
Müyesser YILDIZ
5 Şubat 2013
Yorum Gönder