Heykellere yönelik saldırılar konusunda bu köşede zaman zaman yazdığımız yazıların sonuncusu olan 20 Temmuz’da ise bazı belediyelerin düzenledikleri heykel işliklerine yabancı sanatçıların katıldıklarını da yazmıştık.
Örneğin Ankara’da Çankaya, Altındağ; İzmir’de Karşıyaka, Bergama, adını “mermerden” alan Marmara Bölgemizde ise Kartal, Büyükçekmece, Avşa ve Marmara adaları, İzmit; Trakya’da Keşan, Muğla’da Milas, Antalya’da Alanya ile Denizli ve Ordu gibi...
Ordu’daki olay heykel saldırılarının sürdüğünü gösteriyor!
Saadet Partisi’nin -üstelik- Eğitim İşlerinden Sorumlu Antalya İl Başkan Yardımcısı Ramazan Düzen, İtalya’nın Floransa kentine gitmiş… Gider ya…Dünyada “Rönesans akımının” başladığı bu kentin ve Rönesans’ın simgesi olan Mikelanj’ın ünlü Davut heykelini de görmüş… Görür ya… Dönüşte gözlemlerini yazmış… Yazar ya… Ama ne yazı, ne yazı!
Rönesans’ın iki ustası Mikelanj ile Leonardo Da Vinci “eşcinsellermiş”… Olabilirler… Davut heykeli “anadan üryan”mış… İğrenç şeyler Floransa’yı kuşatmışmış… Davut’un çıplak heykeli -üstelik- sünnetsizmiş… Beyefendinin kanına dokunmuş… Hayda…
Bu düşünürlerin kitapları, öğretileri Haçlılar öncesi İstanbul’un kitaplıklarında yer almaktaydı. Doğu ve Batı Roma İmparatorlukları arasında temel farklar “yobazlık” ile “aydınlanma” çelişkilerindeydi.Yobaz Latin İmparatorluğu’ndan sonra İstanbul’da da din adamları “meleklerin cinsiyetini” tartışmaya başladıklarında, antik kitaplarla büyüyen Osmanlı Padişahı 2. Mehmet 1453’te İstanbul’u fethetti.İşte o tarihten sonra İstanbul’daki aydınlar, düşünürler Anadolu çıkışlı eski bilgelerin Yunanca ve Latince kitapları ve düşünceleriyle birlikte Floransa’ya göçtüler. Orada 14. yy’da filizlenen “Rönesans (yeniden doğuş)” kavramını daha da güçlendirdiler.Rönesans’ın Avrupa’da yaygınlaşmasına, kökeni Anadolu’nun antik bilgeleri “hümanistler” kadar İslamiyetin “Altın Çağ’ının” da önemli katkıları olmuştur.
Bu dönemde resim, heykel, mimarlık, müzik olgusu bu doğrultuda gelişmesini matbaanın icadı ile daha da hızlandırmıştır. “Rönesans” insanlığın düşünceleri ve dinsel inançları açısından “devrim” yaratmıştır. Yozlaşmış Katoliklik karşısında “Protestanlık” yayılmıştır.
Tek tanrılılık dönemine geçişte ünlü “Davut ve dev Golyat’ın” dövüşündeki çoban çocuğunu anlatır. Davut, hiç kimsenin dövüşmek istemediği Golyat’ı sapan taşıyla alnından vurarak öldürür.
Davut’un o ana hazırlanışını yansıtan heykelin baş ve belden yukarısı alt bölümüne kıyasla orantısız büyüktür. Usta, kent merkezinde sergilenecek bu dev heykele aşağıdan yukarıya doğru bakanlar için görsel orantıyı düşünmüştür.
Suudi Arabistan gibi “laik” olmayan bir devlet, 7 binyıllık “put” denilen “idoller” dahil, Roma’nın çok tanrılarından bazılarının heykellerini de sergiye gönderdi.Osmanlı Sanatı konusunda çeşitli yayınları olan galerinin yöneticisi Julian Raby’nin düzenlediği sergide “İslam dininin kendinden önceki kültürleri yok etmediği” vurgulanıyor.Kuran’da, peygamber Hz. Süleyman’ın da heykeller yaptırdığı belirtiliyor. Gerçekte İslamiyet heykellere değil, bu heykellere “tanrısal güç” verilmesine karşı bir inancı benimsiyor. Tıpkı Anadolulu antik hemşerilerimizin “tanrı odaklı” değil “hümanizm (insan odaklı)” kavramını öne çıkardığı gibi...
Yorum Gönder