Tutsaklığınızın Farkında mısınız? - Ali Sirmen

Telefondaki ses sordu:
- 10 Ocak Çarşamba ne yapıyorsunuz, bir toplantımız var katılabilir misiniz?
- Hayır diye yanıtladım, söz verdim, tutsakları görmeye gideceğim Silivri’ye...
- Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Fatih Hilmioğlu, Yalçın Küçük vb. değil mi?
- Evet biraz onlar, ama özellikle de sizi ziyaret edeceğim.
- Benim çağırdığım yere gelmiyorsunuz, beni ziyaret edeceğinizi söylüyorsunuz?..
- Evet dostum, sizi, çocuğunuzu, eşinizi, dostunuzu, cümle âlemi ziyarete gidiyorum.
Biraz durduktan sonra ekledim:
- Yoksa siz hâlâ Silivri’de tutuklu tutsak olduğunuzun farkında değil misiniz?
Bir sessizlik oldu, sonra karşımdaki kişi gülerek yanıtladı:
- Öyle ya! Haklısınız! Gerçekten tutsağız.
Bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü.
Bugün, yani 10 Ocak 2013 itibarıyla Gazetecilere Özgürlük Platformu’nun verilerine göre, tam 72 gazeteci tutsak.
Gazetecinin özgürlüğü, ilk bakışta sanıldığının aksine, bu mesleği icra edenin kişisel özgürlüğü değildir.
Nasıl ki avukatın kullandığı savunma özgürlüğü aslında suçlananın, özgürlüğüyse ve avukat da onu, savunduğu kişi adına vekâleten kullanıyorsa, gazeteci de halkın basın özgürlüğünün bir aracısından başka bir şey değildir.
***
Basın özgürlüğü çiğneniyorsa eğer bunun asıl hedefi halkın haber alma, ne olup bittiğini öğrenip anlama özgürlüğünü ortadan kaldırmaktır.
Sanırım bu açıklamalar, neden Silivri ve diğer hapishanelerde yatanların yalnızca, 72 gazeteciden ibaret olmayıp aynı zamanda tüm bir toplum olduğunu kanıtlamaktadır.
Bu gerçeği dile getirdiğiniz zaman, verilecek yanıt hazırdır:
- Ama onlar gazetecilik faaliyetinden yatmıyorlar ki?
Gazetecileri terör örgütüne dahil etmek, örgüt üyesi olmasalar bile örgüte destek olmak vb. gerekçelerle suçlama yöntemi yeni değil.
12 Eylül’ün askeri aşamasında da öyle yapılırdı, sivil aşamasında da öyle yapılıyor.
Bir Cumhuriyet mensubu olarak 12 Eylül’ün, askeri aşamasında aynı suçlamalarla içeri atılmış, aynı şekilde tutukluluk yoluyla özgürlüğümden yoksun bırakılmıştım, aynı gazetenin mensubu Mustafa Balbay, 12 Eylül’ün sivil döneminde aynı suçlamalar, aynı yöntemlerle infaz ediliyor. Değişen bir şey yok.
- Balbay gazetecilik faaliyetinden içeride yatmıyor ki diyorlar.
Ama kendisine yüklenilen fiiller arasında gazetecilik faaliyeti dışında herhangi bir şey yok.
***
Demokrasi halkın kendisi için en doğru olana karar verip seçme yetisinin varlığı varsayımına dayanır. Bu varsayım ne kadar gerçekleşirse, demokrasi de o kadar sahicidir.
Halkın ne olduğunu bilerek doğruyu bulmasıysa basın özgürlüğüyle mümkündür.
O yüzden basın özgürlüğü demokrasinin temelidir, kuvvetler ayrılığı kadar, yargı bağımsızlığı kadar, kürsü dokunulmazlığı kadar temeldir basın özgürlüğü.
Bugün Silivri Türkiye’deki basın özgürlüğünün ve dolayısıyla demokrasinin ölçüsünün barometresidir.
Onun için bugün Silivri’de olacağız.
Gazetelerin içinde bulundukları tek tutsak evi Silivri değil, başkaları da var.
Bir de gözümüzün önünde cereyan ettiği halde işin pek fark edilmeyen yanı var.
Basın üzerinde baskılarla halkın haber alma özgürlüğü kısıtlandığından, artık birçok gazete ve televizyon kurumu gerçeğin tutsak edildiği odaklara döndü.
Başka bir deyişle bütün Türkiye yüzeyinde basın organlarının çoğunluğu, basın hapishanelerine dönüştü.
Hani neredeyse hapisteki bir gazeteciye çalışan bir gazeteci içeride kaç kişisiniz diye sorduğunda şu cevabı alacak:
- Onu bırak da söyle sen! Asıl siz dışarıda tutsak kaç kişisiniz?

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget