Yine acı, yine gözyaşı...
Çığlıklar, bayrağımıza sarılı tabutların üzerine
kapanmış analar, eşler, babalar, çocuklar...
Bu kez başka şehit cenazeleri.
Asker Mehmetler değil sivil
Mehmetler.
Zonguldak Kozlu’da kömür madeni
ocağında can veren sekiz işçi toprağa veriliyor.
Yine bildik açıklamalar yapıyor bakan bey:
“Daha önce müfettişler geldi inceleme yaptı, bazı hatalar bulundu
ocakta...”
Toprağın bilmem kaç metre altı...
Metan gazından ölmüşler genç yaşta.
Taşeron firma hiçbir önlem almamış...
İnsan hayatının değeri üç-beş kuruş benim
ülkemde...
Alışkınız böyle göçük altında ölümlere, AVM inşaatlarında
naylon çadırda cayır cayır yanan yapı
işçilerine...
***
Yağmur sularında boğulan bir minibüs dolusu kadın
emekçiye...
İnsan emeğinin hiçe sayıldığı taşeronluğun en iyi sömürü olduğunu
biliyoruz...
Kaç taşeron firması var Türkiye’de
değişik işkollarında?
Asgari ücretle çalışır o işçiler, fazla
mesai almazlar, bayram tatili parası almazlar.
Patronlar, yanlarında binlerce insan çalıştırır.
Yol inşaatında, otel, işyeri temizliğinde, şurada
burada...
Sendika yok, yemek parası yok!
Sömür sömürebildiğin kadar... İnşaatlarda,
fabrikalarda, tersanelerde, maden ocaklarında, başka
yerlerde...
Parasız ve pulsuz!
Ölümle yüz yüze!
***
Ölümlere, acılara, hüzünlere toplum olarak
alıştık...
Birkaç gün sonra unuturuz bunları.
Nasıl unutuyorsak, otobüslere doldurulan Mehmetlerin eli
kanlı terör örgütünce Bingöl-Muş yolunda
öldürülmelerini... Polislerimiz bilmem kaç model minibüslere bindirilip
götürülürken Muş-Bingöl yolunda, aynen öyle!..
Birkaç Mehmet işte...
Genç yaşta şehit düşmek biliyorsunuz herkese nasip
olmaz...
Bunu söyleyen kimdi?
İçişleri Bakanımız İdris Naim Şahin...
Gencecik çocuklarımızı, on binlerce ailenin
acısını, kıyımları, suikastları anımsar gibi yapıyoruz...
Kenan Evren 100 yaşına merdiven dayarken hastane odasında
yargılanır, eh hesap sorulur gibi yapılır Tahsin
Şahinkaya’yla birlikte.
Yargıca canları isterlerse yanıt verirler, istemezlerse
vermezler:
“Uykum geldi hâkim bey!”
100 yaşındaki Karslı Berfo Ana
ise hasta yatağında, 33 yıl önce gözaltında kaybolan oğlunu
arayamıyor.
Ağır hasta Berfo Ana...
Oğlunun fotoğrafına sarılmış yatıyor
yatağında.
***
Maraş’ı, Çorum’u,
Sivas’ı, Başbağlar’ı,
altında yatan gerçekleri, kontrgerillayı bugüne değin hiçbir
siyasal iktidar ortaya çıkaramadı.
Hiç kimse demokrasiden, özgürlüklerden söz etmesin bana,
inanmam!
Ne Demirel, ne Ecevit, ne bir
başkası...
1991 yılında Diyarbakır’da
Vedat Aydın gece yarısı evinden alınıp götürülmüştü birileri
tarafından...
Ölüsü kilometrelerce ötede bulundu.
ANAP tek başına iktidardı, seçimlere az bir süre
kalmıştı...
Anımsıyorum DSP lideri Bülent
Ecevit’in açıklamasını:
“Bu cinayet kontrgerillanın işi...”
Ecevit bir daha bu tümceyi hiç dillendirmedi...
Bu ülkenin toprakları kimsesizler mezarlıklarıyla doludur... Oysa
onların “kimseleri” vardır... Anaları,
babaları, kardeşleri...
12 Eylül’ün faşist yargısı
Veysel Güney’i asarak öldürdü ama
nereye gömüldü bilinmiyor hâlâ...
İşte benim memleketim böyle.
***
Kozlu’da bir katliamı yaşadık
yine göz göre göre...
Nice ölümler gördük, katliamlar,
suikastlar.
Dedim ya birkaç gün sonra unuturuz
bunları...
Biz ölümlere alıştık, alıştırıldık...
Mezarlıklar yetmiyor ölülerimiz için!
Yorum Gönder