Başbakan Erdoğan, PKK Terör Örgütü'nün para kaynaklarının başında uyuşturucu kaçakçılığının geldiğini, dünya kamuoyuna şu sözlerle açıklıyor:
''Uyuşturucu pazarlamasıyla sağlanan parasal kaynaklar, terör örgütüne akmaktadır!''
Başbakan'ın bu açıklamasından iki gün sonra, Amerikalı Federal Savcı Susan Hayden, PKK'nın uyuşturucu kaçakçılığıyla ilgili bilgi ve belgeleri almak için İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nü ziyaret ediyor.
Çok geçmeden 5 Kasım 2007'de, Beyaz Saray'da Başkan Obama ile görüşen Başbakan Erdoğan, beraberinde getirdiği PKK'nın kaçakçılık ve kara para dosyasını, Başkan'a veriyor.
***
Şimdi biraz geriye, 21 Temmuz 2006'ya dönüyoruz...Paris, Fransa...
Polis, Eşref Y. ve Cemal A. adlı kişileri, 300 bin Euroluk banknotları Amerikan Doları'na çevirmek isterken gözaltına alıyor.
Soruşturma sırasında 5, 10 ve 20'şerlik banknotlardan oluşan paralarda eroin izlerine rastlanınca, bu kişilerin ev ve işyerlerinde aramalar yapılıyor.
Aramalarda terör örgütüne ait bazı belgelerin yanı sıra, çok sayıda banka dekontu ve telefon numarası bulunuyor.
Soruşturmayı derinleştiren Fransız Polisi, Eşref Y'nin, terör örgütü üst düzey sorumlularıyla temas içinde olduğunu, Cemal A'nın ise PKK'nın bu ülkedeki 250 kişilik kadrosunda yer aldığını belirliyor.
***
Soruşturmada sıra, paranın kime ait olduğunu bulmaya geliyor.Bu iki zanlı sorgularında 300 bin Euro'nun Hikmet Serdar adlı kişiye ait olduğunu söylüyorlar.
Bunun üzerine, Türk adli makamlarıyla temasa geçen soruşturma ekibi, o sırada uyuşturucu kaçakçılığından cezaevinde bulunan Hikmet Serdar'ı sorgulamak üzere Türkiye'ye geliyor.
''Hoca'' lakaplı Hikmet Serdar'ın nasıl yakalandığına gelince...
Fransa'daki gelişmelerden henüz habersiz olan İstanbul Narkotik Şube Müdürlüğü, Hikmet Serdar'ı teknik takibe alıyor.
Telefon dinlemeleri sırasında Hikmet Serdar, terör örgütüne para yardımı yaptığını söylüyor. Ayrıca ailesinden birçok kişinin örgütün dağ ve Avrupa kadrosunda yer aldığını anlatıyor.
Teknik takip aylarca sürüyor.
Ve operasyonun düğmesine, Güneydoğu'dan gönderilen eroin yüklü Nissan marka bir pick-up aracın İstanbul-Avcılar'daki bir oto servisine gelmesiyle basılıyor.
Araçta yapılan aramalarda stepne ve yakıt deposuna gizlenmiş 47 kilo eroin ele geçiriliyor.
Hikmet Serdar'la birlikte 17 kişi daha tutuklanıp, cezaevine gönderiliyor.
Adliye kayıtlarına ''Baykuş Operasyonu'' olarak geçen bu soruşturma, PKK'nın uyuşturucu kaçakçılığı bağlantısını kanıtlayan ilk operasyon olma özelliğini taşıyor.
***
Eroin kalıntısı taşıyan 300 bin Euro'nun sahibi olduğu iddia edilen
Hikmet Serdar'ı sorgulamak için İstanbul'a gelen Fransız soruşturma
ekibi, İstanbul emniyetinden bu çok önemli operasyonun bilgi ve
belgelerini de alıyor.Sorgunun ardından Fransa'ya dönen ekip, Eşref Y. ve Cemal A.'dan elde ettikleri telefon numaralarını izlemeye başlıyor.
Bu teknik takip sürecinde de PKK'nın üst düzey yöneticilerinden Rıza Altun, Canan Kurtyılmaz ve Nedim Seven'in isimlerine ulaşılıyor.
Fransız polisindeki kayıtlar, Rıza Altun'un, Kandil'deki Murat Karayılan'la sık sık bir araya geldiğini ve örgütün Avrupa'daki üst düzey sorumlusu olduğunu gösteriyor.
Yine polisteki kayıtlara göre ''Asya Deniz'' kod adını kullanan Canan Kurtyılmaz da, PKK Kongra Gel'in, Avrupa'daki örgütsel faaliyetler sorumlusu olarak görev yapıyor.
''Behsat'' kod adlı Nedim Seven ise, terör örgütünün Avrupa Mali İşler Sorumluluğu'nu yürütüyor.
***
Bu gelişmeler üzerine Fransız polisi, öncelikle Türk İnterpolü'nün kırmızı bültenle aradığı Rıza Altun'un peşine düşüyor.300 bin Euroluk uyuşturucu parası konusunda ifadesine başvurulan Rıza Altun, paniğe kapılarak sahte bir pasaportla Avusturya'ya kaçıyor.
Hemen Avusturya makamlarıyla temasa geçen Fransız polisi, Rıza Altun'un yakalanıp kendilerine teslim edilmesini istiyor.
Şimdi sıkı durun...
Rıza Altun'u taşıdığı sahte Türk pasaportu nedeniyle yakalayan Avusturya polisi, Fransız ve Türk makamlarına haber vermediği gibi, PKK'nın bu üst düzey sorumlusunu bir uçağa bindirip, doğruca Kuzey Irak'a gönderiyor.
Müthiş bir skandal değil mi?
***
PKK'nın finans kaynağı uyuşturucu kaçakçılarından aldığı payla sınırlı değil.Sigara, akaryakıt ve insan kaçakçılığıyla, Avrupa'da işyeri sahibi Türklerden alınan haraçlar da terör örgütüne büyük gelir sağlıyor.
Sadece sigara kaçakçılığından sağlanan gelir, yılda yaklaşık 400 milyon lirayı buluyor.
PKK'nın insan kaçakçılığı yaptığı, tüm uluslararası raporlarda altı çizilerek yazılıyor.
Haraç konusunu bir örnekle anlatayım:
Londra'daki ünlü Sofra ve Özer lokantalarının sahibi Hüseyin Özer'in PKK'ya haraç vermediği için yaşadıkları, korku filmleri ve romanlarına konu edilse ''amma da abartılmış!'' denilebilir.
***
Son günlerde terör örgütü ve Kürt sorunu, bazı çevrelerce ayrılmaz bir bütünmüş gibi gösteriliyor.PKK'nın en büyük mağdurunun, bölgede yaşayan Kürt vatandaşlarımız olduğu gerçeği, dikkatlerden kaçırılmaya çalışılıyor.
Yarım asra yaklaşan meslek hayatımda Doğu ve Güneydoğu'da yaşayan insanlarımızın unutulmuşluğunu anlatmaya çalıştım.
''Mahrumiyet Bölgesi'', ''Şark Hizmeti'' gibi tanımlarla bu coğrafyamızın sürgün yeri gibi görülmesinin utanç verici olduğunu söyledim.
Kültürel hakların sağlanmasının yanı sıra, istihdam arttırıcı yatırımların bölge için ne denli hayati önem taşıdığını belirttim.
İşsizliğin ve umutsuzluğun, PKK'ya insan kaynağı yarattığını ısrarla vurguladım.
Bu nedenle Kürt sorununu çözebilecek, oradaki vatandaşın devletle kucaklaşmasını ve toplumsal barışı sağlayacak iyi niyetli girişimlerin hep destekçisi oldum. Olmaya da devam ediyorum.
Ama şu gerçeği unutmadan:
Suç örgütleri ve mafyanın belini kıran operasyonlarla efsaneleşen eski İçişleri Bakanı ve Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan, PKK'nın sadece bir terör örgütü olmadığını, aynı zamanda organize bir suç örgütü olduğunu ısrarla söylüyor.
Bu suç örgütünün finans kaynaklarını çökertmeden yapılacak görüşmelerin yanlışlığına ve tehlikesine dikkat çekiyor.
AKP ise finans kaynaklarını kurutup, kara parasına el koyarak silah bırakmaya zorlamak yerine, PKK ile pazarlık masasına oturuyor!
Not: ARENA'da bu haberleri birlikte hazırladığımız Mine Özbek, Hatice Demircan, Serap Belet ve emeği geçen diğer değerli meslektaşlarımla gurur duyuyorum.
Yorum Gönder