Siyasi hesaplaşma mı rant kavgası mı? - Mehmet Faraç

PKK kurucularından “Sara” kod adlı Sakine Cansız ile Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK) Paris Temsilcisi Fidan Doğan ve Leyla Söylemez adlı PKK’lıların Paris’te infaz edilmesinin; AKP’nin, Öcalan’la yürüttüğü “açılım diyalogu”na denk gelmesi şimdilik rastlantı gibi görünüyor. Ancak cinayetlerin çok öncesinde Paris’te yaşanan önemli gelişmeler var ki, bunlar çok daha kuşkulu ve dikkat çekicidir!..
PKK’nın lider kadrosundan olan Sakine Cansız, Bekaa Vadisi’nde Öcalan’ın en yakınında duran örgüt yöneticilerinden biriydi. Öcalan yakalanınca önce Kandil’e gitti oradan da Avrupa’ya gönderildi. Murat Karayılan onu daha sonra PKK’nın “Almanya sorumlusu” yaptı.
Bu görevlendirmede, Cansız ile PKK’nın eski askeri sorumlusu Bahoz Erdal arasındaki sürtüşmenin etkili olduğu da söylenir.
Sakine Cansız ile Leyla Söylemez aslında Paris’te yaşamıyor. Onlar Pariste ikamet eden ve PKK’nın Avrupa’daki lobi ve propaganda faaliyetlerini yürüten Fidan Doğan’ın misafirleriydi. Paris’teki Türk elçilik yetkilileri de zaten bunu doğruluyor.
İkilinin tam da “açılım” sürecinde niçin Paris’e gittiği henüz bilinmiyor! Oraya bir hesaplaşma için mi çağrıldılar yoksa tuzağa mı düşürüldüler soruları henüz yanıtlanamıyor!..
Ancak üç kadının, tam da Kandil’deki PKK yöneticilerinin Avrupa kentlerine gönderilmesinin tartışıldığı bir dönemde öldürülmeleri ciddi soru işaretleri yaratmaktadır.
Peki, Cansız ve iki arkadaşının Paris’teki Kürt Enformasyon Merkezi’nde gizemli ancak profesyonelce öldürülmesi eylemi, PKK’nın Avrupa sorumlularından Zübeyr Aydar’ın dediği gibi “Türkiye uzantılı karanlık güçlerin işi” mi?..
Paris’teki ‘kasa’ savaşı!..
Evet; olayda bir karanlık nokta var ama bu iddialar içinde Paris’in PKK açısından konumu da başlı başına kuşku çekiyor! Çünkü Paris, örgütlenme, finansman ve lobi faaliyetleri açısından PKK’nın en önemli ve en etkili dış merkezi.
Paris’in bu konumuyla cinayetlere “siyasi” bir kılıf kazandırılmak istense de, infazların ardında “rant kavgası” olabileceğini gösteren çok önemli olaylar da unutulmamalıdır:
Çünkü ABD’nin, 2007’den itibaren Kuzey Irak’ın Erbil kentinde oluşturmaya başladığı “Üçlü Mekanizma Merkezi”nin ilk görevi PKK’nın para trafiği ve lojistik yollarının kesilmesiydi.
On binlerce PKK’lının yaşadığı ve örgütün çok sayıda lobi merkezinin bulunduğu Paris, işte bu operasyonun merkez üssü olarak seçilmiş ve kentteki örgüt birimleri hedef tahtasına konulmuştu.
“Para trafiği”nin kesilmesinde İsveç, İtalya ve Yunanistan’dan önce ilk hedef Paris’ti ve nitekim güvenlik birimleri Paris’teki PKK’yı çok geçmeden ablukaya almışlardı.
ABD aynı tarihlerde Murat Karayılan ve Rıza Altun’un da aralarında bulunduğu üç PKK’lıyı, “Uluslararası uyuşturucu trafiğinin merkezinde” ilan etmişti. Bu iki gelişmenin ardından PKK’nın “para tafiği”ne yönelik ilk operasyon da Paris’in merkezinde yapılmıştı.
“PKK’nın kasası” olarak nitelenen “Çukurcalı Behzat” kod adlı Nedim Seven, 2007 yılının Şubat ayında PKK’nın Avrupa sorumlularından “Asya” kod adlı Canan Kurtyılmaz ve Rıza Altun’un da aralarında bulunduğu 18 kişiyle birlikte “PKK’ya finansman sağlama amacıyla kara para aklama şüphesiyle” Fransa’da gözaltına alınmıştı.
Seven’e göre, “Fransız istihbaratı yetkilileri, CIA yöneticileriyle görüştükten sonra operasyon için düğmeye basılmıştı.” Bu iddia da, Paris ablukasının ardında “Üçlü Mekanizma Merkezi” olduğu tezini güçlendirmişti.
Paris Mahkemesi, 2 Kasım 2011 tarihli duruşmada, Nedim Seven ve 17 kişiye, 17 ay ile 5 yıl arasında değişen tecilli hapis cezası verdi. Gıyabında yargılanan ve 5 yıl tecilli hapis cezası verilen Rıza Altun’un 10 yıl boyunca Fransız topraklarına girişini yasaklayan mahkeme, PKK’nın Fransa’daki üssü olarak faaaliyet gösteren Ahmet Kaya  Kültür Merkezi’nin de kapatılmasına karar verdi.
‘Örgütün parasını ne yaptınız?..’
Seven ve arkadaşlarıyla ilgili davaya bakan savcılık, PKK’dan, “Semt, şehir ve ülke sorumluları ile Fransa’da bir merkezden yönetilen güçlü ağa sahip bir örgüt yapılanması” diye sözetmişti.
Fransa adli makamları, bu yapılanmayı “Siyasi amaçlı terör faaliyeti yürüten, kültür merkezlerinde örgütlenen ve haraç toplayıp uyuşturucu gelirlerinden elde edilen kara parayı aklayan bir örgüt yapılanması olarak” da değerlendirmişti.
8 Temmuz 2011’de Sabah gazetesinde yer alan bir haberdeki şu satırlar ise “Paris’teki cinayetler örgüt içi hesaplaşma olabilir mi” sorusuna yanıt verir nitelikteydi:
“Geçtiğimiz ay başlayan Fransa’daki PKK davası örgüt içinde İmralı ile Kandil arasındaki görüş ayrılıklarını ve rekabeti keskinleştirdi. Abdullah Öcalan; Murat Karayılan’ın Avrupa’daki kadrosunu, Paris’teki PKK davasını öne sürerek tasfiye etmeye hazırlanıyor. Öcalan’a yakınlığıyla bilinen PKK’nın Avrupa sorumlusu Sabri Ok, Karayılan’a yakınlığıyla bilinen Canan Kurtyılmaz ile yargılanmaya başlanan Nedim Seven ve Hacı Karakoyun’a karşı Fransa’da alternatif bir yapılanma kurmak için harekete geçti. Örgütü Brüksel’den yöneten Sabri Ok’un, Kurtyılmaz’a ‘Örgütün parasını ne yaptınız?’ sorusunu sorduğu ve özeleştiri istediği belirtiliyor. Sabri Ok’un, şu anda PKK davasında yargılanan ve ceza almaları beklenen sanıkların yerine yeni bir kadro kurmaya hazırlandığı belirtiliyor.”
Sakine Cansız gibi PKK içinde çok önemli görevler yapmış birinin öldürülmesi, örgütün son yıllarda aldığı ne büyük darbelerden biri sayılabilir.
Tam da MİT’in hem Öcalan hem de Kandil’deki PKK’lılarla diyalog geliştirdiği bir dönemde işlenen bu cinayetler örgüt içinde ciddi tartışmaları hatta kavgaları da beraberinde getirecektir!. O yüzden bu saldırıların devamının geleceği de kuşkusuzdur!..

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget