Oda Ağalarının Seçimi - Rifat Serdaroğlu

Anayasa Mahkemesinin son kararından sonra Oda-Borsa ve üst kurullarında seçim hazırlıkları başladı. Bazı odalarda herhangi bir itiraz olmadan, çağdaş kurumlara yakışır bir dürüstlük ve samimiyet içinde listeler açıklandı, aday olanlardan isteyenler listeleri alabiliyor ve gerekli çalışmaları yapabiliyorlar.
Buralarda demokrasi rüzgârı esiyor topluma,  özellikle gençlere iyi örnek oluyorlar.
Demokrasinin, doğruluğun, hizmetin ve örgütlü toplum olmanın gereğini yerine getiren odalara bakıyorsunuz, bu odaların başkanları yaptıkları görevin “gönüllü” bir hizmet olduğunu sindirmişler, tüm adaylara eşit davranıyorlar hileye, üçkâğıtçılığa asla başvurmuyorlar. Böylelikle hem kendilerinin, hem de temsil ettikleri kurumların itibarlarını yükseltiyorlar ve toplumun saygın isimleri arasına adlarını yazdırıyorlar.
İsimleri büyük, sözüm ona 50-60 bin kişiyi temsil ettiğini söyleyen bazı odalar var ki, buralarda seçim adına-demokrasi adına tam bir “rezalet” yaşanıyor.
Listeleri almak mümkün değil. Zorladınız aldınız diyelim, okumanız mümkün değil. Okudunuz diyelim, kendinizi-şirketinizi yerinde bulmanız mümkün değil. Mevcut başkana ve şürekâsına oy vermeyeceğiniz biliniyorsa, kendinizi alakasız bir grubun içinde buluyorsunuz.
Kırk yıllık müteahhitsiniz, yıllardır mesleğinizle ilgili gruptasınız, orada seviliyorsunuz ve kendi meslek grubunuzda seçimi kazanıp oda meclisine girmeniz garanti, ama listeye bir bakıyorsunuz, sizi bambaşka bir grubun içine atmışlar. İtirazınızı dinleyen yok. Kesinleşmiş olması gereken listelere her gün, yasalara aykırı bir şekilde yeni ekler yapılmakta.
Yıllardır başında bulunduğu odayı ekibi ve sülalesiyle birlikte geçim kapısı yapan bu uyanık “Oda Ağaları”, koltuklarını kaybetmemek için her türlü herzeyi yemekten utanmıyorlar.
İzmir’de, “iyi-kötü”, “doğru-yanlış”, “hizmet-avanta” diye tarif edilebilecek örneklerin tıpatıp uyduğu iki oda seçimi var;
İyinin-Doğrunun-Hizmetin olduğu ve seçimlerin huzur içinde yapıldığı oda’ya bakıyorsunuz;
Başkanı, aile olarak birkaç nesildir yarattıkları haklı ve helal servetlerini
hazmetmiş, başında bulunduğu odanın tek kuruşuna ihtiyaç duymayan, kendi çevresine ve çocuklarına oda olanaklarını peşkeş çekmeyen asil bir adam.
Kötünün-Yanlışın-Avantanın ve seçimlerin tam bir rezalet içinde yapıldığı odaya bakıyorsunuz;
Başkanı, bir şirkette muhasebeci olarak başlamış, nereden geldiği belli olmayan olağanüstü servete sahip, odanın olanaklarını kendi ekibine ve ailesine kullandırmaktan utanmayan bir adam, tam bir “Oda Ağası.”
Bu oda da ne var ki, adam yıllardır bu koltuğu bırakmaz diye düşündüğünüzde;
Yüksek maaş var, sınırsız harcama ve gezi imkânı var. Bedava araç, bedava iletişim var. Başkasının parasını harcıyor, ücretini cebinden vermediği insanlardan bedava hizmet alıyor, üstüne üstlük protokolde yer buluyor, yani adam yerine konuyor. Oğlu varsa oğluna, kızı varsa kızına, metresi varsa metresine odanın parası ile yüksek ücretli iş veriyor!
İşte her türlü demokrasi ve ahlâk dışı davranışların sebebi bunlar.
Yani menfaat!..
Buralardan başlayan “bozulma”, kademe-kademe tüm topluma, oradan da ülkenin tepesine kadar ulaşıyor ve “çürüme” işte böyle başlıyor.
Şu kuralı hiç kimsenin unutmaması ve devamlı hatırlaması şarttır;
-Adam olan, oturduğu koltuğa “şeref” verendir. O koltuktan kalktığı an “şerefi” onunla beraber gelir. Koltuk bu adamlar için hiç önemli değildir. Bu adamlar her zaman ve her yerde saygı görürler.
-Oturduğu koltuktan “şeref” alan çapsızlar ise, koltuktan kalktıktan sonra “şeref” koltukta kalacağı için, geldiği gibi çıplak gideceklerdir. Bu yüzden koltuk bunlar için her şeydir…
Oda’ları geçim kapısı yapan bu “Oda Ağalarını” sandığa gömmek, sonra da yargıya teslim etmek, o oda’ya aidat ödeyen dürüst üyelerin boyunlarının borcudur.
Sağlık ve başarı dileklerimle
23 Ocak 2013
RİFAT SERDAROĞLU

rifatserdaroglu@gmail.com
twitter.com/rifatserdaroglu

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget