Toplumların çöküşlerini bir yaradılış zorunluluğu haline getirenler, mal putunun
azdırdığı hırs uşaklarıdır ki, Kur’an onlara mütref (servet ve refahla şımarmış
olanlar) demektedir. Mütrefler, insanlık suçu işlemeyi hayat kuralı haline
getiren, insan emeğini sömüren canavarlardır. Kur’an onları, kendi iddiaları ne
olursa olsun, ‘dini yalanlayanlar’ olarak adlandırır ve ibadetlerine bakmadan
lanetler. (bk. Mâun suresi)
İslam’ın muazzez peygamberi biliyordu ki,
mal putu, tarih boyunca iyice devleşmiş ve en güçlü devrini Muhammed ümmeti
zamanında elde etmiştir. Bu yüzden o, mal putuna mağlup ve mahkûm olmanın
yaratacağı tehlikenin büyüklüğünü, bu tehlikeden kaçmanın yollarını fiil ve
sözleriyle bütün hayatında gösterdi ve yetiştirdiği örnek kuşağı bu bilinç ve
ahlakla donattı. Tehlikeye şöyle dikkat çekmiştir:
“Her ümmetin
bir bozgun sebebi vardır. Benim ümmetimin bozgun sebebi de
maldır.”
“Kişinin mal ve gurura düşkünlüğünün dinine
getirdiği zarar, sürü içine dalmış kurtların koyunlara getireceği zarardan daha
büyüktür.”
Şu söz de onun: “Allah’a yemin ederim ki,
ben sizin için fakirlikten korkmuyorum. Sizin adınıza beni korkutan şey şudur:
Sizden önceki topluluklar gibi dünya nimet ve imkânları önünüzde birikecek ve bu
nimetler yüzünden çekişme ve didişmeye gireceksiniz de önceki topluluklar gibi
mahvolacaksınız.”
Ve aynen öyle olmuştur.
Mal putu,
Peygamber’in hayata veda edişinden kısa bir süre sonra kitleyi tahribe başlamış
ve aradan yarım asır geçmeden iki peygamber torunundan biri zehirletilerek,
öteki boynu vurularak ortadan kaldırılmıştır. Mal putunun zehrini kusmaya
başladığı hengâme olan Halife Osman devrinin dünya malı doymazlığını gören
sahabî, Abdurrahman bin Avf şöyle diyordu:
“Bizler zorluk ve
ıstıraplarla denendik sabredebildik de, bolluk ve refahla denenince başarılı
olamadık.” (İbn Mübârek; Kitabu’z-Zühd, 182)
Bir başka büyük sahabî, İbn
Mesûd, mal putunun sendelettiği kitleye şöyle sesleniyordu:
“Siz
bugün namaz ve benzeri ibadetlerde, Muhammed’in sahabîlerinden daha ilerdesiniz;
o ibadetleri daha çok yapıyorsunuz ama onlar sizden çok daha hayırlıydılar.
Çünkü onların sizden bir farkı vardı: Dünya malına karşı sevgileri sizden az,
sonsuzluğa sevgileri sizden fazlaydı.” (aynı kaynak,
173)
EMEVÎ’NİN TANRISI MAL
PUTUYDU
Peygamberimizin hanımlarından süt emmiş bir tâbiî
(sahabîleri gören kişi) ve İslam ilim ve fikir tarihinin en büyük isimlerinden
biri olan Hasan el-Basrî, mal putunun saptırdığı Emevî sultasının kahrını
çektiği sıralarda şunu söylüyordu:
“Şu ümmetin mal hırsı yüzünden maruz
kaldığı kötülüğe, başka hiçbir ümmet maruz kalmamıştır. Bu ümmetin herhangi bir
ferdi, din kardeşinin kemiklerini, mal hırsı yüzünden parça parça kırabilir.”
(aynı kaynak, 231)
İslam toplumları, peygamberlerinden kısa bir süre
sonra pençelerine takıldıkları mal putunun açtığı yaraların acılarıyla
kıvranmaya devam ediyorlar. Günümüz Müslümanlarının, çağın üstünde bir insan
modelini dünyaya yeniden sunmaları, Kur’an’ın feragat, aşk ve sonsuzluk ateşinin
ısıttığı gönüller oluşturmalarına bağlıdır. Daha iyi yeme, daha mükellef koltuğa
oturma, daha çok gururlanmanın âleti yapılmış bir ‘ideolojik din’, Hz.
Muhammed’in, tanıttığı ölümsüzlükten nasiplenmeye imkân
vermemektedir.
Bugün, Müslüman vicdanların devirmek zorunda
oldukları baş putlardan belki de birincisi, mal putudur. Ellerdeki mallar değil,
gönüllerdeki mal putu....
Yorum Gönder