Ak medya Suriye konusunda bir süredir şu iki tezi işliyor:
1) Türkiye’nin Suriye politikası bağımsızdır, ABD’yle bir ilgisi yoktur.
2) ABD, Suriye konusunda çok istekli değil.
Acaba bu iki tezin gerçeklikle bir ilgisi var mı, yoksa Ak medya AKP
tabanındaki anti-emperyalist unsurların çekincelerini mi gidermeye çalışıyor?
İnceleyelim:
‘TÜRKİYE, NEDEN SURİYE’Yİ VURMUYOR?’
Amerika’nın Sesi Radyosu, Aaron David Miller’le Suriye
konusunda bir söyleşi yapmış. Miller’in ABD Dışişleri Bakanlarına
danışmanlık yapan bir isim olduğunu belirtelim öncelikle…
Miller “Suriye’deki krizin uzamasında ABD’nin bir payının olmadığını”
söylüyor ve “Obama yönetiminin müdahaleye isteksiz olduğu” şeklindeki
görüşleri Suriye konusunun Libya’dan çok daha karışık olmasına bağlıyor.
Libya’da zayıf bir rejim olduğunu ve ellerinde ciddi silahlar bulunmadığını
belirten Aaron David Miller, Suriye’de ise bunun tersinin yaşandığına, bu
durumun da ABD’nin elini zorlaştıran en önemli unsur olduğuna dikkat
çekiyor.
Miller’in ABD için zorluk olarak gördükleri kuşkusuz Türkiye için de
geçerli. Nitekim Miller bu gerçeğe vurgu yapıyor: “Ben, kimseyi Suriye’ye
müdahale konusunda istekli görmüyorum. Türkler sınıra asker yığmıyor,
Suudiler ve Katarlılar yardım göndermiyor. Oysa ki onlara gelişmiş silahlar
verdik. Neden Suriye mevzilerini gidip kendileri vurmuyorlar?”
ERDOĞAN: SURİYE’YE GİRERİZ
Miller’in “Türkiye neden gidip Suriye’yi kendisi vurmuyor” demesinden
bir gün sonra Başbakan Erdoğan’ın “vururum” imasında bulunması ise dikkat
çekiciydi. Erdoğan’ın Suriye’den çok ABD’ye mesajı gibi anlaşılan sözleri
şöyleydi: “On binlerce kilometre öteden gelip Irak’a girenler bu dünyada
haklı oluyorsa, biz 910 kilometre sınırımız olan Suriye’de eli bağlı, tribünde
seyirci olamayız.”
Miller’in sözlerine dönmeden önce belirtelim. ABD’nin on binlerce
kilometren gelip Irak’a girmesi dünyada haklı olmadı, tersine AKP nezdinde haklı
sayıldı! Üstelik Başbakan Erdoğan, Irak’ta Müslüman katleden ABD
askerlerinin sağlığı için duacı bile oldu!
IRAK DERSİ, SURİYE’DE KORKUTUYOR
Aynı zamanda Wilcon Center’da uzman olan Aaron David Miller, ABD
açısında kritik meseleyi, “Esad yıkılsa bile sonrasının ne olacağını
bilememek” şeklinde tarif ediyor ve bunu da Irak ve Afganistan deneyimlerine
dayandırıyor. Kuşkusuz Miller haklı ve Irak’ta Maliki örneği
ortada!
Dahası Miller “muhalefeti silahlandırmanın ve uçuşa yasak bölge
oluşturmanın, çatışmaların sonucunu değiştirmeyeceğini” belirtiyor ve rejimin
ayakta durmayı başarırken, muhalefetin güçlenemediğine dikkat çekiyor.
Miller’a göre bu tarz çatışmalar ancak iki şekilde durur: Ya üçüncü
tarafların müdahalesiyle, ya da taraflardan birinin zaferiyle… Ancak
Miller “bu aşamadan çok uzakta olduklarını” söylüyor. Üstelik
Esad’ın çok sayıda avantajı var: “Hem istihbarat hem de askeri güç olarak
devletin imkânları onun elinde. Şam’ın önemli bir bölümünü kontrol ediyor.
Muhalefet ise daha tek bir kenti ele geçiremedi.”
ABD: ‘SIFIR SORUN’ İFLAS ETTİ
Aaron David Miller, Erdoğan’ın Patriotlarla yetinmediğini,
Suriye’nin kuzeyinde uçuşa yasak bölge istediğini belirtiyor ve uyarıyor:
“Erdoğan’ın bu beklentisinin yerine geleceğini sanmıyorum.”
Ancak daha önemlisi, Miller’in “Erdoğan’ın sorunlarının çok
biriktiğine dair” saptamasıydı: “Zaten tam olarak anlayabilmiş değilim.
Erdoğan’ın ‘komşularla sıfır sorun’ politikası iflas etti. Erdoğan’ın
sorunları çok birikti. Anlayamıyorum, çünkü görebildiğim kadarıyla, Türkiye’de
Suriye’yle savaşa girme konusunda ortak bir kamuoyu görüşü oluşmadı. Türkler
savaşmak mı istiyor? Uluslararası koalisyon oluşturmak daha zor. Türkler bu
konuda ısrar ediyorsa, öncelikle Fransa ve İngiltere’nin desteğini neden
alamıyorlar? Sonra da gelip bize baskı yapsınlar.”
Miller’ın Erdoğan’a “yapabileceklerinle, yapmak istediklerin
arasında uçurum var” mesajı anlamına gelen bu uyarısı, Erdoğan’ın birkaç
hafta sonra gerçekleşecek Washington ziyareti öncesinde oldukça önem
kazanıyor.
Bakalım Erdoğan, “bu biriken sorunlarını” Obama yönetimiyle ne
oranda halledebilecek?
Yorum Gönder