Türkiye’nin başını, savaş gibi
belaların en büyüğüne sokabilir bu iktidar...
Ülke için en büyük tehlike (sonuçları, AKP iktidarının sonlanmasına yol
açma olasılığını barındırsa bile) iktidarın Suriye’ye
saldırma, Ortadoğu savaşı çıkarma ve Irak’ı da
parçalama olasılığıdır. Başbakan’ın cumartesi günkü
konuşması dehşet vericidir, dünkü yazımdaki alıntıyı yineliyorum:
“Suriye’de tribünde olamayız.. binlerce, on
binlerce kilometreden gelip de Irak’a girenler
(Amerikalıları kastediyor tabii ki) haklı oluyorsa, biz 910
km. sınırımız olan Suriye’de eli bağlı, tribünde seyirci olamayız.
Gereği neyse yapmamız lazım ve yaparız...”
Şimdi Suriye’ye karşı bu saldırgan politikaya
bir ek daha yapmalıyız: Mesele sadece Suriye değil... Aynı zamanda
Irak! PKK lideri Öcalan’la, içeriği
hakkında sıfır bilgimiz olan ama iktidarın bütün medyaya
“destekleme” mesajı verdiği
“barış görüşmeleri”nin altında
yatan diğer gizli bir hedef de Irak’ın bütünlüğünün
parçalanması.
Dünkü Yeni Şafak’ta emekli MİT
müsteşar yardımcısı Cevat Öneş
“Türkiye Kürt sorununu çözdüğü zaman bölgede büyük bir sıçrama
yapabilir. Türkiye’nin Kürt sorununu çözmesi bölgede sınır ve
harita değişikliğini gündeme getirebilir...” sözleriyle
hükümet politikasını açıklıyor aslında.
Söyleşiyi gerçekleştiren Murat Aksoy, bu can alıcı
konuda tek bir soru bile sormuyor ve Öneş’i
konuşturmuyor! Belki de yazmamıştır!
Öneş’i biz açalım o halde: Hedef,
Irak’ın parçalanarak Kuzey
Kürdistan’ın Türkiye ile birleştirilmesi ve
“Türk-Kürt Federasyonu”nun
kurulması! Suriye üzerinden başlayacak ve genişleyecek Ortadoğu savaşı, orayla
sınırlı kalmaz. Bu projenin diğer parçası da
Suriye’deki Kürt bölgesinin
“federasyona” katılması. Sonra da sıra
İran’daki Kürt bölgesini kurtarmaya gelir.
Türkler ve Kürtler el ele ve birlikte haydi İran’a...
Sınırların ve haritaların değişmesi öngörüsünün başka bir tarifi
varsa, biri bana anlatsın!
Öneş, haritalar bile değişir derken,
Türkiye toprak kaybeder’i kastetmediğine
göre!?
Öneş sonuçta derin hayal görüyor... Diyelim ki bu
gerçekleşti... “Kazanılmış toprak” aslında
sonuçta “kaybedilmiş toprak”
olarak Türkiye’ye geri döner (Federasyonlar her zaman
ayrılmaya hazırdır!) Bu bir... İkincisi ise
Türkiye’nin işgalci, emperyalist-fütuhatçı politikaya
itilmesidir.
Ülkemizdeki, “Erdoğan’ın Kürt sorununu
çözme politikasının” kuyruğuna sarılıp koşanlar,
başlarına takılı olan at gözlüklerini çıkarıp konuya daha
genişçesine bakma olanaklarına sahip midir? Hiç sanmıyorum... Günlük
slogan politikaları izleyenler, yarını göremezler...
***
Türk- Kürt Federasyonu,
Erdoğan-Davutoğlu’nun Ortadoğu politikalarının
esasıdır. Kendilerinin söylediklerini sıralayalım da fotoğraf
netleşsin:
* Ortadoğu, RTE-Davutoğlu için, asla “kayıtsız
kalamayacakları” “Osmanlı bakiyesi”sidir. (*)
* RTE ve Davutoğlu fetihçidir. Kanuni’yi
boşuna 40 yıl fetihten fetihe at sırtında koşturup durmadılar!
* Davutoğlu’nun
“ulusal devletle ve ulusçulukla hesaplaşma zamanı geldi,
biz Yeni Osmanlıyız, evet...” açıklamasının
anlamı şudur: “Biz bugünkü sınırlarla
yetinemeyiz, ulusal devlet yerine, Ortadoğu’da bize katılabilecek
Osmanlı bakiyelerini de içimize alarak genişlemeliyiz...”
* Başbakan, Türk milletinden çok,
millet kavramını kullanmaya yönelmiştir.
* Her ikisi de ulusal devletçi değil ümmetçidir...
***
Irak Kürdistanı ile flörtün gerisinde, buradaki petrol zenginliği
vardır, bu zenginlik, RTE-Davutuoğlu için kışkırtıcıdır!
Mustafa Sönmez, bu zenginliği ve Kürt politikasını
Irak petrolleri üzerine yazısında konu etti.
Türkiye’nin verdiği cari açık, ithal ettiği petrole
eşittir. Irak- Kürt bölgesindeki petroller bunu tamamen
kapatabilir...
Öneş’in “Çözüm,
Türkiye’ye çağ atlatır” sözlerinin perde
gerisinde de bu gerçek yatar. MİT’çiler gizli
konuşur!
Neyse uzatmayayım, iki sonuca işaret edeyim: İlki, Suriye ve
Irak’a yönelik bu savaş politikası, ülke içinde
baskıları artırır... İkincisi ise ABD ve Batı çıkarlarıdır. Bu çıkarlar,
RTE’yi çökertebilir! Daha başka şeyler de var, ama
sonraya...
(*) Ulus Yıkıcılığı Zamanları kitabımın ikinci
baskısında, Davutoğlu’nun ulusal devletle
hesaplaşma zamanı geldi görüşleriyle, tam da bu konu üzerinde, 30
sayfaya yakın uzun bir “hesaplaşma” makalesi
var. Merak edenlere... Cumhuriyet kitapları...
Yorum Gönder