Benim gibi mesleğinde 65 yılı devirmiş bir gazeteci, köşe yazılarında dünyada ve ülkemizde en güncel olayları ele almanın, “okunur olmakla” da eşdeğer olduğunun elbette farkındadır.
Dolayısıyla, özellikle Başbakan Erdoğan’ın kucağına ABD tarafından hazırlanmış olan bir ateş topunun atıldığı bugünlerde, o topun Mezopotamya çölünde nasıl ateşlenmiş olduğunu ve güney sınırımıza da -Tanrı korusun ama- sirayet tehlikesinin giderek çoğaldığını da bilmektedir.
Ancak okurlarım beni bağışlarsa, bu günkü Düzyazı’nın konusu, kamuoyumuzun yeterli ölçüde odaklanmadığı Silivri duruşmaları olacak. O mahkemelerde, özellikle “İfade Özgürlüğü”nün yargılanmakta olması, bu ülkenin hem hukukçu, hem politikacı bir gazeteci yurttaşı olarak ilgimi çekiyor.
Aralarında, eski Genelkurmay başkanlarının da bulunduğu 68 generalin, bu iktidar döneminde üniversite rektörlüğüne atanacak değerde görülmüş bilim adamlarının, kamuoyunun bildiği yazarların, gazetecilerin tutuklu kimliğiyle tıkıldığı cezaevleri!
O hapishanelerde beş yıldır göğün mavisini, toprağın yeşilini de, kahverengini de görmeleri engellenerek tecritte tutulan insanlar!
Ne zaman özgür bırakılacaklarını Tanrı’dan başka kimsenin bilmediği bu aydınların çaresiz ve parasız kalmış eşleri! Babalarından uzak büyütülme cezası gibi hiçbir yasada bulunmayan bir mahkûmiyet almış yavrular!
Silivri zulümhanesinde kimi beş, kimileri de dört yıldır “tutuklu” olanlar, bu zoraki misafirliğin ne kadar süreceğini bilme hakkına bile sahip değiller.
Hatta niçin orada tutulduklarını, kendilerine bile anlatamamanın travmasını yaşıyorlar!
Önceki gün “sözde” Basın Bayramı kendilerini yalnız bırakmamak düşüncesiyle altı meslektaşımızla tek tek konuştuk.
Odatv davasının şüpheli tutuklularından Soner Yalçın, elime bir not tutuşturdu.
Haklarındaki iddianame 134 sayfa imiş. Araştırmacı gazeteci olarak mesleğinde ün yapmış Soner Yalçın, iddianameyi satır satır incelemiş. Ulaştığı sonucu kamuoyunun da bilmesi için olduğu gibi aldım:
361 Haber.
280 kitap adı yazılmış.
53 köşe yazısından söz edilmiş.
26 röportaja değinilmiş.
“5 makale geçiyor” diyor Soner Yalçın.
Ve ekliyor: “Bir tek silah sözü geçmiyor.”
“Bomba geçmiyor”
“Eylem bile yok.”
“Niyet bile yok!”
“Ama ne var?”
“111 kez Fethullah Gülen adı geçiyor.”
***
24 Temmuz’da Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin geleneksel “Basın Özgürlüğü” gecesinde bir tek resmi görevli bulunmadı.
Sayın İstanbul Valisi de, Büyükşehir Belediye Başkanı da, bir dönemler başbakanların, bakanların onur verdiği bu geceye uğramadılar.
Bu yüzden Cemiyet Başkanı Sevgili Orhan Erinç’in de, hele bu yılki Basın Özgürlüğü Ödülü’nü hak etmiş olan Sevgili Ferai Tınç’ın gözyaşına hâkim olamadan hepimizin adına dile getirdiği konuşmaları dinleyemediler.
Dünkü Zaman gazetesinden öğrendik ki Sayın Valimiz Hüseyin Avni Mutlu da, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş da Fethullah Gülen’in onursal başkanlığını yaptığı Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın onur konuğu imişler.
Hep birlikte Pensilvanya’dan gönderilen mesaj dinlenmiş ve alkışlanmış.
Sevgili Soner, iddianamendeki o 111’li şifrenin ne anlama geldiğini öğrenmiş olmalısın.
Yorum Gönder