Suriye yaz gününde çığı hatırlatıyor. Kartopu hızlanarak iniyor, önüne çıkan her şeyi yutuyor...
Kamışlı, Suriye Kürtlerinin başkent saydığı bir yerdir.
Başbakan’ın televizyonda “Kamışlı Kürtlerin eline geçerse seyirci kalmayız” dediği gecenin sabahı, denetimini Kürtlerin ele geçirdikleri bir Kamışlı’ya uyandık.
Ne olacak bu durumda?
Başbakan dün Londra’ya giderken aynı minval üzre kırmızı çizgilerimizi sayıp dökmeye devam ediyordu:
“Bizim bu işe müsamahayla bakmamız mümkün değil. Bütün tedbirler alınmaktadır. Gerek silahlı kuvvetlerimiz gerek diğer ilgili birimlerimiz çalışmalarını sürdürüyor.”
PKK ve Suriye uzantısı PYD’nin Türkiye’ye terör saldırısına kalkışması hâlinde müdahale etmenin bizim için “en tabii hak” olacağını söylemek, acaba gerekli bir uyarı mıydı?
Hayır çünkü Kürtlerin şu andaki birinci amacı, Kuzey Suriye’de piyango gibi kazanılmış Kuzey kuşağında egemenliklerini pekiştirmektir.
Böyle bir süreçte Türkiye’nin düşmanlığını çekmek kadar aptalca bir hareket olamaz.
Bu gerçek Barzani için de geçerlidir.
Dün Başbakan yakında Dışişleri Bakanı’nı Barzani’ye göndereceğini söylüyordu.
Barzani “Suriye’den Kürt gençlerini Kuzey Irak’a getirip eğitim verdik, şimdi onları geri gönderiyoruz” demişti ya; Başbakan bu ifadeyi çok çirkin bulduğunu belirtti.
Oysa Barzani’nin Dışişleri Bakanı Davutoğlu’na ne diyeceğini tahmin etmek zor değildir:
“Kuzey Suriye’deki boşluğu PKK’ya bırakmamanın tedbirini alıyorum” diyecektir.
Gerçekten de Kürtlerin çıkan fırsatları değerlendirmeyi başarmak için PKK’dan tamamiyle soyutlanmak mecburiyetini fark etmiş olabilecekleri ihtimaline şans tanımak iyi olabilir.
Başbakan’ın ses tonu nedeniyle Türkiye baştan beri tehdit eden bir rolde görünüyor. Erdoğan dün “Suriye’de bölünme de etnik çatışma da istemiyoruz” dedi.
“Tahrik oyununa gelmeyeceğimizi” söyledi.
Bu yüreğimizi biraz ferahlatır ama Başbakan’ın olaylara mezhep gözlüğü ile bakması yanlış ve risklidir.
Çünkü bu gözlüğü takan yanlış yapar.
Yanlış kavgalara süreklenmeyelim!
Kuzu’ya hodri meydan
Önümüzdeki ay yeni anayasa çalışmaları hızlanacak.
Tabii iktidar “Başkanlık” sistemi konusunda kamuoyunun aklını çelmek için elinden geleni yapacak. Prof. Burhan Kuzu kim bilir ne numaralar planlıyor?
Liberal Demokrat Parti Genel Başkanı Cem Toker’den bir mektup aldım.
Mektup “1994 yılında Başkanlık Sistemini programına almış ilk ve tek partinin genel başkanıyım” diye başlıyor.
Başkanlık sisteminin iyi ama uygulayacak olanın güvenilir olmadığını söylüyor.
Tayyip Erdoğan’ın kendisini halk adına denetleyecek bir yasama organı oluşmasına izin vermeyeceğini, dolayısiyle sistemin Başkanlık sistemi olmayacağını savunuyor.
Ve istediği yer ve zamanda konuyu Burhan Kuzu ile tartışmaya hazır olduğunu bildiriyor. Elçiye zeval olmazmış!..
Yorum Gönder