Kur’an deizme niçin ve nasıl kapı aralıyor? - Yaşar Nuri Öztürk

Kur’an’ın deizme kapı araladığını söylemek büyük bir iddiadır; tarihte belki de ilk kez gündeme getirilen bir iddiadır. Ama ömrünü Kur’an’a hizmete adamış ve bunu varoluş borcu bilmiş bir ilim adamı sıfatıyla ve bütün vicdanımla söylüyorum, bu sarsıcı iddia Kur’an’a tamamen uygundur.
Kur’an, deizmi teşvik eden, terviç eden bir kitap değil ama ona kapı aralayan bir kitaptır. Neden ve niçin yapıyor bunu Kur’an? İşte meselenin çözümü de önemi de bu sorunun cevabındadır.
Kur’an’ın, her şeyin zirvesine oturttuğu değer, temel amaç, Allah’ın varlık ve birliğine samimiyetle imandır. Kur’an düşüncesinde ve imanında bunun adı ‘tevhit’ olarak tescil edilmiştir. Kur’an’ın, bu temel amacı korumak için feda etmeyeceği hiçbir şey yoktur. Deyim yerinde ise Kur’an bu değerin korunması, yaşaması için indirilen bir kitaptır.
Kur’an ister ki, insanoğlu, Yaratıcı’nın zirveye oturttuğu bu temel gerçeği bir iman ve ideal olarak korurken, o temel gerçeğin bir lütfu olarak kendisine gönderilen ve din adı verilen mutluluk yolunda yürüsün ve rahat etsin. Bunalımlara, sıkıntılara, ıstıraplara, kahırlara maruz kalmasın. Evet, Kur’an bunu ister. Ama Kur’an, tarihin en gerçekçi kitabı olarak şunu asla görmezlikten gelmez:
Mutluluk yolunu dikenleyen, kendi çıkarları için o yolun pusulalarını saptıran ve bunu yaparken de din ve Tanrı adına iş yaptığını iddia eden birtakım bedbaht ekiplerin din adı altında sahneledikleri yalanların ‘din’ diye hayata sokulmasına izin verilemez.
Cenabı Hakk’ın vaadi şudur: “Temel değeri korumak için didinen insanların dini yozlaştıran tasallutla yüz yüze kalmaları halinde, sadece temel değeri korumalarını yeterli göreceğim. Din yolunu dikenleyenlerin şaibeli hale getirdikleri dini günlük hayata sokmayanları, hüsrana uğramışlar arasına koymayacağım. Onlara, ‘Bana inanıyorsanız, benim adıma konuşan ve egemenlik kuranların her dediğini din bilip yaşayacaksınız’ demeyeceğim.

DİNLER TARİHİNİN VE DİN ADAMLARININ ELEŞTİRİLMESİ

Kur’an, ‘gayelerin gayesi’ni bu şekilde belirledikten sonra bunu yaşatmak isteyenlere problem çıkararak onları temel imanda kuşkulara, ıstıraplara, kabul ve ret arasında tereddütlere sevk eden din temsilcilerine yüklenmekte, onları deşifre etmekte, temel gayeyi korumak isteyenleri gerçek dinle tanıştırmak ve barıştırmak için yoğun bir gayret sarf etmektedir.
Kur’an’ın dinler tarihi ile ilgili eleştirisi çok açık ve çok ağırdır. Kur’an’ın en büyük mucizelerinden biri işte bu eleştiride yatmaktadır. O eleştiriyi gereğince irdeleyip, yeterince anlamadan Kur’an’ın insan hayatına sokmak istediklerini yakalamanız mümkün olmaz. Bu mucize eleştirinin omurga ayetlerinden biri, belki de birincisi Bakara 213. ayettir.
Bakara 213, din adına insanlığa yön verme göreviyle sahneye çıkanları insanlığın çekişme ve didişmesinin temel sorumlusu olarak göstermektedir. Dinler tarihinde böyle bir mesajın Kur’an dışında bir kutsal metinde verildiğine biz tanık olamadık. Bakara 213, Allah ile aldatmanın kimler tarafından nasıl başlatıldığını ve ne sebeple başlayıp hangi olumsuzluklar çerçevesinde yürüdüğünü o eşsiz üslûbuyla ortaya koymaktadır. Bu ayet, insanlığın ilk kavga ve çekişmelerinin sebebi olarak dini temsil edenlerin azmışlığını göstermektedir. Mucize-devrim ayet şöyle diyor:
“İnsanlar bir tek ümmet idi. Sonra Allah, peygamberleri müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak gönderdi. Onlarla beraber, anlaşmazlığa düştükleri konularda, insanlar arasında hükmetsinler diye gerçeği taşıyan kitabı hak olarak indirdi. O kitapta anlaşmazlığa düşenler, o kitap kendilerine verilmiş olanlardan başkaları değildi. Bunlar, kendilerine açık kanıtlar geldikten sonra sırf aralarındaki kıskançlık/doymazlık/azgınlık/denge noktasından sapma/yalancılık/zulüm/kibir/zinakârlık yüzünden, çekişmeye girmiştir. Sonra Allah kendi izniyle, inananları, üzerinde tartışmaya girdikleri gerçeğe tekrar ulaştırdı.”
Demek oluyor ki, din maskeli ve gerekçeli zulüm ve ahlaksızlıklar öncelikle, dini temsil iddiasındaki zümre tarafından sergilenmiş ve din, bunların kötülükleri yüzünden kan, kavga ve istismar kurumuna dönüşmüştür. Bu noktaya gelindiğinde, Kur’an, Allah’a imanda samimi insanların, yaşanamaz hale getirilmiş dinden uzaklaşmalarını onların cezalandırılmasına gerekçe yapmamakta, onların ebedî kurtuluşlarını garantilemektedir. Bu tavır, deizme onay vermenin bir başka ifadesidir.

Yorum Gönder

Blogger
Facebook
Disqus

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget