Faili meçhullerin ya da “faili belli” cinayetlerin merkezi haline gelen Yüksekova’dan sonra, Doğu’nun diğer kentlerinde yaşanan ürkütücü olaylar neyin habercisi?.. Suikastlara yönelen PKK kaos çıkarmaya mı çalışıyor, yoksa çatışma mı?..
Yüksekova’daki şoke edici bir cinayeti önceki günkü yazıda anımsatmıştık. 20 yaşlarındaki bir genç, öldürüldükten sonra elektrik direğine asılmıştı... Cinayeti kimin işlediği henüz açıklanmadı!
PKK, 1990’larda da bu tip birkaç cinayete girişmişti... Öldürülen bazı korucular, daha sonra ağızlarına para tutuşturularak elektrik direklerine asılmıştı... Örgüt içinde “işbirlikçi-ajan” olarak suçlananlar da benzer cinayetlere kurban gitmişti.
Özellikle 3 yıl önce PKK ile Fethullahçılar arasında başlayan gerilimin ardından başlayan faili meçhullerin hedefi ise cami imamları olmuştu...
Doğubayazıt’ta geçtiğimiz yıllarda iki imam öldürüldü. Bunlardan Ahmet Can’ın PKK’lılarca öldürüldüğü ortaya çıkmıştı. Yusuf Karaduman cinayetinin failleri ise henüz saptanamadı.
Son olay geçen pazar akşamı yine Ağrı’da yaşandı. Doğubeyazıt ilçesine bağlı Yaygınyurt Köyü’ndeki evinden dışarı çağrılan Konyalı imam Mehmet Uzun eşinin önünde, teröristlerce şehit edildi.
Evli ve 3 çocuk babası olan Uzun görme engelliydi. Sol gözü görmeyen Uzun’un sağlam olan diğer gözü ile ağzına kurşun sıkılarak şehit edildiği öğrenildi.
‘Kör’ imam üzerinden ‘göz’dağı!..
İmam Mehmet Uzun’un PKK’lılarca vurulduğu konusunda henüz resmi bir açıklama yok... Ancak bölgedeki Diyanet-Sen yetkilileri olayın ardında kesinlikle terör örgütü olduğunu söylüyor.
Nitekim daha önce öldürülen imamlardan bazılarının faillerinin PKK’lı çıkması, son olayda da kuşkuları örgütün üzerinde yoğunlaştırıyor...
Örneğin, Hakkari’de 23 Ağustos 2010’da, sabah ezanını okumak üzere görev yaptığı Hacı Sait Camii’ne giden İmam Aziz Tan silahlı saldırıda öldürülmüştü. “Cemaatle ilişkili” olduğu belirtilen imam, “gençleri PKK’ya karşı kışkırtmakla” da suçlanmıştı.
Şırnak’ın İdil ilçesinde oturan cami imamı M. Emin Hezer, ise 5 Eylül 2010 gecesi evine giderken 8 kurşunla vurularak öldürüldü. Bu olayın ardında da PKK militanlarının olduğu söylendi. İddiaya göre Hezer, “PKK aleyhine propaganda” yaptığı için öldürülmüştü. Resmi kaynaklar bu konuya da açıklık getirmedi.
Ancak imamlara yönelik son cinayete kurban giden Mehmet Uzun’un hem gözüne hem de ağzına ateş edilmesi örgüt jargonunda “sus” anlamına da geliyor. Bu tür yöntemlerle bölgedeki din adamlarına “göz”dağı verilmek istendiği de unutulmamalı.
İmam cinayetlerinde PKK’yı öne çıkaran başka benzer veriler de var... Eski eylemlerden bir örnek vermek, bugünlerde yaşanan olayların anlaşılması bakımından dikkat çekici olabilir.
Geçmişteki misilleme!..
Türk Hizbullahı, tüm Güneydoğu’da olduğu gibi 1990’larda Urfa’nın ilçeleri arasından PKK’ya en çok katılım sağlanan Suruç’ta da örgütlenmeye başlamıştı.
PKK işte Hizbullah’ın giderek artan etkisini kırmak için 1993’de bölgeye militanlar sızdırdı!.. Suruç Yeşilova Cami İmamı Muhittin Demir ile emekli hatip Şükrü Yavuz 28 Eylül 1993 akşamı PKK’lılarca öldürüldü...
Cinayetlerin yöntemleri ürkütücüydü. İki imam da ağızlarından kurşunlanarak öldürülmüştü!.. Tıpkı geçtiğimiz pazar günü Ağrı’da, imam Mehmet Uzun’a yapıldığı gibi!..
Bu yöntem de “susun” uyarısı olarak algılanmıştı. Ancak Hizbullahçılar iki imamın ardından şiirler yazmış bunlar kasetlere de okunmuştu.
Peki, imamların hedef alınması tıpkı geçmişte PKK ile Hizbullah arasında olduğu gibi, karşılıklı misillemeye yol açabilir mi?... Bu soruyu sormamızın çok önemli bir dayanağı var.
Çünkü Suruç’ta iki imamın öldürülmesinden bir yıl sonra karanlık güçler “intikam” uğruna harekete geçmişti!..
DEP içinde faaliyet gösteren üç Suruçlu art arda katledilmişti!.. Mehmet Barlin Ekim 1993’te, bölgede çok sevilen eczacı Eyüp Gökoğlu 4 Kasım 1993’te, yine eczacı olan Ömer Akpolat ise 10 Şubat 1994’te faili meçhul cinayetlere kurban gitti. O dönemde eylemlerin ardında “Hizbulkontra olduğu” konuşuldu.
PKK ile Hizbullah arasındaki bu misillemelere bakarak, günümüzde yaşanan imam cinayetlerine karşılık verilecek demek istemiyorum.
Çünkü son dönemde Güneydoğu’da öldürülen imamların Hizbullah’la pek ilgileri yok... Çoğu cemaatlere yakın insanlar ve PKK, bunların örgüte karşı taban oluşturdukları iddiasından rahatsızlık duyuyor.
Arkadan vuran kaos!..
Hiç kuşkusuz bölgede imamların yanı sıra, Doğu illerinde son 3 yıldan bu yana uzman çavuşlar ve polisler de hedef alınıyor.
Özellikle Yüksekova’da 2009- 2012 tarihleri arasında öldürülen 8 güvenlik görevlisinin tümü sokakta sivil halde yürürken şehit edildi.
Benzer bir saldırı önceki akşam Muş’un Varto ilçesinde yaşandı. Görevinden evine dönen Astsubay Erdinç Aydın pusu kuran saldırganlar tarafından şehit edildi.
Evli bir çocuk babası, 33 yaşındaki astsubay daha önce öldürülen çok sayıda meslektaşı gibi sırtından vuruldu. Tüm bu cinayetlerde tek kuşkulu olarak “PKK” gösteriliyor.
PKK’nın son bir yılda yapılan operasyonlardan etkilendiği bir gerçek... Örgütün kırsalda kayıplar vermesi ve KCK operasyonu nedeniyle siyasal birimlerinin erozyona uğraması da “milis” yapılanmasını öne çıkarıyor.
İşte bu milisler kent merkezlerinde “suikastlar” düzenleyerek hem kaos yaratmaya çalışıyor hem de örgüt tabanına “ayaktayız” mesajı vermeye çalışıyor!
Sivil güvenlik görevlileri ve imamlara yönelik cinayetler hem Batı’dan bölgeye giden yurttaşları ürkütüyor hem de bölgedeki insanları... Çünkü herkes de aynı kaygı giderek büyüyor:
“Faili meçhuller yeniden mi başlıyor?..”
Yorum Gönder