‘Ölü Sevicilik Cinsel Bir Sapmadır’ - Işıl Özgentürk

Bugünlerde haberler arasında özellikle dikkatimi çeken bir olgu var: Ergen intiharları. Kimi babasına kızıp pencereden kendini atıyor, kimi sınav stresine dayanamayıp kendini asarak intihar ediyor. Kim bilir daha nerelerde, bilmediğimiz, görmediğimiz kaç genç intiharı var.
Öte yandan çocuk gelinler giderek çoğalıyor. Sayılarının milyonları bulduğu söyleniyor. Belki onlar intihar etmiyorlar ama hayatları ellerinden alınmış birer suret olarak dolaşıyorlar.
Göç alan kentlerin varoşlarında kendilerine “Apaçi” diyen gençler ya kendi çetelerini kuruyorlar ya da park mafyasının, uyuşturucu mafyasının tetikçileri, torbacıları oluyorlar.
Hepsinin ortak özelliği, düzenin çarpıklığından dolayı yok edilmiş, ucuzlaştırılmış hayatları.
İşte Erdoğan bu gençlerin çoğalmasını istiyor. Kendisi de danışmanları da iyi biliyor ki zenginler ve küçük burjuvalar Başbakan ne kadar söylese de onun istediği kadar çocuk doğurmazlar. Çünkü onlar çocuklarının en iyi okullarda iyi bir eğitim almasını isterler. Çocuklarının gelecekteki yaşam kalitesini arttırmak için ellerinden geleni yaparlar.
Ama gözü kör olsun, yoksullar öyle mi?
Büyük kentlerin varoşlarında, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da da köylerde, kasabalarda hemen her evden 7-8 çocuk fırlar ve en büyük kız çocuğu kendiliğinden doğumlardan yıpranan annesinin yerini alır. Küçük kardeşler onun sorumluluğundadır.
Hayatı daha baştan yok edilir. Zeki ve hırslı erkek çocukların dışında kalan erkek çocuk çoğunluğu (karbonhidrat beslenmesinden dolayı genç nüfusun zekâ düzeyinde önemli bir gerileme olduğu biliniyor), daha önce de söylediğim gibi bu nüfus ya PKK’ye militan olur ya da mafya tetikçisi.
Zeki ve hırslı olanlarsa cemaatlerin himayesinde okutulur ve yoğun bir ideolojik bombardımana tutularak, 10 yıldır ülkeyi ele geçiren dinci ideolojinin militanları yapılırlar.
Başbakan açıkça çocuk gelinlerin, varoşlardaki apaçilerin ve niteliksiz genç nüfusun çoğalmasını istiyor.
Ve tabii hiçbir şey düşünmeden, hiçbir şeyi sorgulamadan sadece bir “tüketim hayvanı” olarak yaşayan, sadaka almaya alışmış bir genç nüfus istiyor.
Çünkü onları idare etmek kolay, çok fazla bir beceri istemiyor.
Gelelim Başbakan’ın Uludere meselesinde neden bu kadar celallendiğine. Bunun altında ne var? Mesele çok daha insani bir biçimde çözülebilirdi. O köyler korucu köyleriydi. PKK’yle ilişkileri olmadığı biliniyordu, sorumlular açıklanır ve bütün ülke yurttaşlarından özür dilenebilirdi.
Şimdi bu ülkenin yarısını “ölü sevici” diye nitelemenin altında ne yatıyor? Yoksa emri Başbakan mı verdi? Uludere’ye gittiğimde, Diyarbakır’da pek çok insanla görüşmüştüm, onlar işin bir kazadan daha öte bir şey olduğunu söylemişlerdi. Bu olayın ne olduğunu bilmek her Türkiye yurttaşının hakkıdır. Şimdi sadece bilinçaltıyla konuşan, konuşmalarını maskelemeyi bilmeyen İçişleri Bakanımız bir zahmet bunu açıklasın.
Burada bir tuzak kokusu var. Kim kime tuzak kurdu? Bilelim. Uludere’nin AKP hükümeti için bir milat olacağını söyleyenler ne biliyor?
Gülen cemaatinin bu olayda parmağı var mı?
Sorular sorular. Şimdi biraz psikiyatri biliminde nekrofili (ölü sevici) nasıl bir hastalıktır, bunu açalım.
“Ölü sevicilik”, ölülerle cinsel ilişkiye girmenin adıdır. Önemli bir cinsel sapmadır.
Başbakan’ın en azından danışmanları bunu biliyordur. Başbakan’ın, ülkenin ona oy vermeyen yarısının cinsel bir sapma içinde olduğunu söylemesi nasıl bir şeydir?
Bu Uludere; Başbakan’ı öyle kızdırıyor ki halkının bir bölümünü kendi bilinçaltında, resmen cinsel sapık görüyor.
O sapıklardan biri de benim. Böyle suçlanacağımı rüyamda görsem hayra yormazdım.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget