Kimilerine göre Koruma Müdürü Recai Bey de “özel yetkili” çıktı.
Ve koruma işini biraz abarttı.
Bu yüzden merhum Ecevit de sonunda Ergenekon’a bulaştı!
Hem de “Gönlümden geçen cumhurbaşkanı adayım” dediği doktoru Profesör Mehmet Haberal’ın “kasıt ve ihmali” töhmetiyle...
***
Dün Bülent Ecevit’in doğum günüydü.
80 yılı aşan ömrünü siyaset adamı, kalem ve kelâm adamı olarak yaşadı.
16 yaşında bir lise öğrencisi iken, Hintli (ve Nobelli şair) Tagore’un destansı ilahileri Gitan-jali’yi Türkçeye kazandırmıştı.
Ruh, çok şey.
Sunuluşu ise her şey.
Gitan-jali “ruhun sunumu” demek.
İşte Ecevit’in kaleminden “sunum” mısraları:
“- Bu ayrılış gününde bana bol şans dileyin, arkadaşlarım!
Beraberimde ne götüreceğimi sormayın.
Seyahatime boş eller ve ümit eden bir kalple çıkıyorum.”
İletmek midüşünmek mi?
Türkçeyi yazarken de konuşurken de olağanüstü özenliydi.
Gücünü şiir ve edebiyat sevgisinden alıyordu.
Onu son elli yılın siyasetçilerinden ayıran, özel ve seçkin kılan belki de buydu.
Bugünkü halefi de şiir seviyor.
Ama okumayı, dinleyenleri coşturmayı seviyor.
Ecevit, bu ikisi arasındaki farkı açık yüreklilikle şöyle Şiir ile Siyaset, Halef ile Selef anlatmıştı:
“Şiir yazmak, benim için bir iletişim aracı, bir düşünce açıklama biçimi değil, bir düşünme yöntemidir!”
“Düşünme yöntemi” şiir olan bir siyasetçi elbette kaçınılmaz olarak idealist olacak.
İdealinin de karşılığı 50 yıl siyaset, 4 kez başbakanlıktan sonra ancak arkasında bıraktığı iki daire ile yazdığı şiirler ve kitaplar!
Duruluğun sırrı
1954’te Çankaya ilçesine üye oldu. O günlerde en bilinen şiirlerinden “İnsan”ı yazdı:
“elbette senden güzel
olacaktı
çizdiğin resim
yaptığın heykel
senden büyük olacaktı
senden yakışıklı
elbette senden doğru söyleyecekti
yazdığın şiir”
Ecevit’in düşünce ve gönül dünyasında şiirle siyaset hep el ele oldu.
Ama biri ötekine gölge etmesin diye özen gösterdi:
“Topluma bir mesajım olacaksa bunun için şiirden yararlanmam. Yine de yazdığım şiirde bir bildiri bulunabilir.
Çoğu kez ben de o bildiriyi şiirden çıkarmaya çalışırım...”
Belki onun siyasal yaşamındaki temizliğin, duruluğun, arılığın sırrı da burada...
Şiirden, duygudan beslenen bir siyasetin herhalde başka türlü olması da mümkün değildi.
Şu sözler de Ecevit’in:
“- Şiiri özel eylemim saysam bile, bunun siyasal eylemimden büsbütün kopuk olmadığını da biliyorum. Siyasete girdim diye şiir yazmayı, şiir çevirmeyi bıraksaydım, siyasette ben ben olamazdım.”
Kiramenkâtipleri
Ecevit bu ülkede “sol”u meşrulaştırıp iktidara taşıyan ilk (ve ne yazık ki) son siyasetçi.
Solu gündelik yaşama sokan, kamusal alanda ona yer bulan, yasalaştıran, yasallaştıran kişi.
Türk toplumu dinsel, tarihsel, geleneksel olarak “sol”u terslikle, kötülükle hatta günahla ilişkilendirmeye teşnedir.
Terslik edene “Solundan mı kalktın” diye sorulur.
Kiramen kâtiplerinden “sol” omuzda oturanı, “günah”ları kaydeder.
Sol el “taharet eli”dir.
Bu çarpık algı, geniş kesimlerin “sol”a sempatisine uzun yıllar set çekti.
“Ortanın solu” deyimiyle bu önyargılar belli ölçüde yumuşadı ve giderek sol sözcüğü benimsenir oldu.
Sağ siyaset cenahı ise “sol”u, yani “caiz olmayanı” siyasal yaşama soktuğu için Ecevit’e hep husumetle baktı.
En insafsız ay
Dünyada belki de 60’ından sonra, baba evini satıp parti kuran ve bu partiyi ülkesinin 1. partisi yapan ve 75’inde de başbakan olan tek siyasetçidir.
“-Doğa yasaları gereği- toprak işleyenin, su kullananın!”, “Ne ezilen ne ezen, hakça insanca bir düzen!” haykırışıyla Türkiye ayağa kalkmış, adını dağa taşa yazmıştı.
Ama dağ taş ve meydanların haykırışı seçim sonuçlarına tam yansıyamadı.
4 kez başbakan oldu (Mağdur da oldu. 3 kez hapis yattı).
Ne yazık ki bir kez olsun Meclis’te çoğunluğa sahip olamadı.
Her şairin “en insafsız ay”ı ayrıdır!..
Ecevit’in en insafsız ayı hangisidir?
“İktidar olduk!” diye boşuna balkona çıktığı haziran mı;
O upuzun koma uykusuna yattığı mayıs mı?
Ya da “Gitan-jali”yi tattığı kasım mı?
***
Araya arızalı dönemler girse de, dünyada ve siyasette en yüce değer hep erdem, güven, dürüstlük ve ulusal onur olagelmiştir.
Türkiye siyasetinde, o nedenle Ecevit adı hiçbir zaman unutulmayacaktır!
Yorum Gönder