Herkes suç işleyebilir. Ya da suç sayılan bir şeyler yapar. Ya da yaptığı söylenir...
Savcı ifadesini alır, sonra mahkemeye gönderir. Yargılama başlar. Bir, iki, üç gün, hafta, ay derken yıllar geçer. Tanıklar dinlenir, belgeler incelenir, bir türlü karara varılmaz. Duruşmalar sürer gider. Aylarca, kiminde de yıllarca...
Bugün cezaevlerinde aylardır yıllardır yatanların baş sorunu budur. Mahkemenin bir türlü karara varamaması, ama suçlanan kişinin bu yüzden, hapisten çıkamaması...
Her sabah Cumhuriyet’in köşesinde Balbay’ın hapis günleri, ayları, yılları yayımlanıyor. Bin gün, daha çok gün. Balbay içerden yazıyor yine de. Dört duvar arasında küçük bir hücrede yaşıyor. Mahkemesi var ama bir türlü sonuçlanmıyor! Yasalar onu mahkûm etmemiş ama o yine de hapis cezası almış! Kim vermişse vermiş ama gerçek şu ki yasaların gözünde mahkûm olmamış!..
Şu anda hapislerde yatan yüzlerce insanımız bu durumda işte. Kimileri bağırdıkça bağırıyor: “Hangi suçu işledik, söyleyin bilelim...” Tuncay Özkan gibi.
Mahkeme bir şey diyemiyor. Sorguluyor, savcısı, yargıcı görevini yapıyor. Arada bir sanığı serbest bırakıyorlar ama çoğunlukla onu içeri tıkacak bir karar veriyorlar. Karar dediysem değil: “Sen hele içerde biraz daha kal...”
Adalet mülkün temelidir.
Çocukluğumuzdan bu yana hep bu sloganı gördük tepelerde. Adalet neydi, nasıldı, öğrenmeye kalktık, okullar bitirdik, fakülteler, üniversiteler, uzmanlıklar, profesörlükler, hep aradık adalet adlı bir üstün gücü... Bir düş gibi, bir hayal gibi, gerçekleşmesini umutla ya da umutsuzlukla beklediğimiz bir kurtarıcı gibi...
Adalet heykellerini bilirsiniz. Elindeki terazi bir yanı ağır basmış yerlerde, ötekisi yukarda.
Tanrı’nın adaletine inanılır. Ama insanoğlunun adaletine inanılır mı? Dün başkadır, bugün başka... İnsana bağlıdır, gücü elinde tutan insana adaleti o evirir çevirir, keyfine, çıkarına göre kullanır. İyi kullanan da vardır, tersini yapan da.
Bir ülkede gerçek adalet olsa, yasalar ona göre düzenlenmiş, yargılar ona göre uygulanmış olsa zulüm denen, işkence denen acılar yaşanmaz. Ama işbaşında kim varsa onun adaleti başkadır. Seninkine benimkine benzemez. Ama bu yalnız bizim gibi ülkelerde değil, dünyanın en uygar toplumlarında da görülen, bilinen bir acı gerçek...
Yorum Gönder