Türkiye’de gündem o kadar hızlı değişiyor ki, bir dönem ülkeyi kasıp kavuran olaylar zincirinin bir numarasıyla ilgili iddialar bile arada kaynayıp gidebiliyor!..
İşte bakınız, Hizbullah ve lideriyle ilgili o kadar önemli bir iddia ortaya atıldı ki, yenilir yutulur gibi değil...
Bu vahim iddiayı, geçen hafta “Ergenekon” davasının 187. duruşmasında tanık olarak dinlenen Emniyet Genel Müdürlüğü eski İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu ortaya attı.
Orakoğlu, İl Emniyet Müdürlüğü yaptığı dönemde, Hatay’daki şehir kulübünde, Adana Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Temel Cingöz ile yemek yediklerini belirterek, “Kapının önünde esmer bir kişi vardı. Ben Cingöz Paşa’nın koruması zannettim. Ancak 1991 yılında gördüğüm bu kişinin daha sonra Hüseyin Velioğlu olduğunu öğrendim” dedi.
Şimdi bir emniyet müdürünün o dönemde de aranan Velioğlu’yla ilgili neden bir işlem yapmadığını bir tarafa bırakalım!.. Hatta Velioğlu’nu ısrarla askerlerle ilişkilendirmesine de Hizbullahçılar yanıt versin! Çünkü olayın daha vahim boyutu var!..
Bakınız; Orakoğlu, 17 Ocak 2000’de İstanbul Beykoz’da polisle girdiği çatışmada öldürülen Velioğlu’yla ilgili neler söylemiş:
“Ölü olarak ele geçirildiği iddia edilen Velioğlu’nun yüzü tanınmayacak şekilde, kurşun izleri vardı. Yanındaki iki kişiye ise hiçbir şey olmuyor. Sıyrık bile yok.”
Kısacası Orakoğlu diyor ki, “Beykoz’da ölen kişi Velioğlu değildi!..”
Hizbullah liderinin Batman’da yaşayan ağabeyi Hayrettin Velioğlu, kardeşinin cesedini kendisinin de teşhis ettiğini belirterek “Orakoğlu yalan söylüyor” dese de, bu çok önemli iddiayı ortaya atan kişinin sıradan biri olmaması kuşku yaratıyor!..
Ne kadar ilginç değil mi?.. Bu ülkede, 11 yıl istihbarat ve terör şube müdürlüğü, 9 yıl da il emniyet müdürlüğü yapan bir polis şefi, 12 yıl öncesinin en tehlikeli örgüt liderinin yaşadığını söylüyor ama kimse umursamıyor!..
Aslında bu olayı üç kişi net biçimde kapatabilir; çatışma günü Velioğlu’nun yanında olan ve yara almayan Edip Gümüş- Cemal Tutar ikilisi ile bir dönem Hizbullah liderinin korumalığını yapan ve cesedini teşhis eden Abdülaziz Tunç.
Aksine “Batman’daki mezarlıkta yatan kim” sorusu bir şehir efsanesi olarak konuşulmaya devam edecek!..
Pegasus’a elini veren kolunu alamıyor!..
Bir uçak bileti aldığınızda, başına ne gelebileceğini görmeniz için yazıyorum...
Örneğin Pegasus’tan internet üzerinden Adana için bilet aldınız. Bir saat sonra bu bileti iptal etmek istediniz... İşte o zaman vay halinize!..
İptal işlemini internet üzerinden yapmak istediğinizde 160 liralık biletin ancak 49 lirasının geri ödenebileceği belirtiliyor!.. Gerisi cukka!..
Tabi sigortanız atıyor... Bu kez zar zor ulaşabildiğiniz müşteri hizmetlerine derdinizi anlatıyorsunuz. O da, 111 liranızın geri ödenmeyeceğini robot gibi tekrarlayıp duruyor.
Bileti açığa aldırmak da kurtuluş olmuyor... Bu kez de sizden üstüne para istiyorlar...
İnanamadınız değil mi?.. Maalesef böyle... Rötarda rekor kıran, uçakta bir bardak suyu bile parayla satan Pegasus, paranıza bırakın rötar yaptırmayı kendi kasasına ömür boyu park ettiriyor!..
Bir havayolu şirketi bunu hangi kanuna göre yapıyor belli değil...
Ama bu kanunsuzluğa göz yummayacak bir Ulaştırma Bakanlığı olsa Pegasus boş pistte at koşturabilir mi?..
Velhasıl, Pegasus’a elinizi verdiğinizde kolunuzu geri alamıyorsunuz!.. Bunu bizzat test ettik!..
Bizden uyarması... Uçuş iptallerinde ya da biletinizi açığa aldırırken paranızın üçte ikisini kaptırmak istemiyorsanız ya bu firmadan uzak durun ya da bu tür iptallerde paranızı kuruş kuruşuna geri ödeyen otobüs firmalarını tercih edin...
Ulaştırma ve Maliye bakanlıklarına buradan açıkça ihbar ediyoruz; Bilmem haberiniz var mı, Pegasus fazla uçmaya başladı!..
Pervasız liman ocak söndürür!
Türkiye’ye özgü o klasikleşmiş deyimin üzerinde durmak istemiyorum ama ne yazık ki, taşı gediğine koyan en iyi sözcükler de o deyimde dizilmiş:
“Yaşam ne kadar ucuz bu ülkede?..
İnsan canının bu denli pervasızca harcandığı kaç ülke vardır bilemem ama günlük hayatın ortasında karşımıza çıkan dramlar, ülkemizi hayat söndürme konusunda birinciliğe oturtuyor...
Gaflet, ilgisizlik, duyarsızlık ve savsaklama şampiyonluğunda, beceriksizlerin boynuna asılan utanç verici bir pervasızlığın birinciliğidir bu!.. İşte örnek:
İki aile, çocuklarının düğün hazırlıkları için İzmir’den yola çıkmışlar... Dünür olan Eriş ve Gülhan çifti çocuklarıyla birlikte önceki gece Balıkesir’in Bandırma ilçesinde gece “Yener C” adlı arabalı vapuruna binmişler...
Vapur önceki gece sabaha karşı Tekirdağ Limanı’na yanaşmış... Dünürler öndeki arabayla çıkmışlar, gelin ve damat ise çeyizlerinin de yüklü olduğu kamyondan onları izliyormuş...
Dünürlerin otomobili vapurdan iner inmez aniden ortadan kaybolmuş!.. Olayın gerisini gazete haberinden okuyalım:
“53 yaşındaki Vecdet Eriş sağa dönmesi gerekirken, gece karanlığında iddiaya göre uyarı tabelası da olmadığı için düz gidince otomobil denize uçtu. Denizden çıkartılan 51 yaşındaki Zeynep, eşi 53 yaşındaki Ahmet Gülhan ile öğretmen oldukları belirlenen dünürleri 49 yaşındaki Aysel ve eşi Vecdet Eriş‘in cesetleri Tekirdağ Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı.”
Gelin Selvi Eriş ile damat Mustafa Gülhan anne ve babalarının gözlerinin önündeki şoke edici ölümünü dehşet içinde izlemekten başka bir şey yapamamışlar...
Tam Türkiye’ye özgü bir ölüm değil mi?..
Peki, bu insanlar en mutlu günlerinde öldükleriyle mi kalacaklar?..
Bakalım Tekirdağ Valiliği ile cumhuriyet savcılığı görevlerini ihmal ederek ocak söndürenler hakkında ne yapacak?...
Yorum Gönder