Ne olacaktı ki?!
Yaşamın her alanına karışan “Mukaddes Mürşit” kürtajı cinayet olarak niteledi ya, AKP hemen bir kürtaj yasası getiriyor TBMM’ye.
Kürtaj tartışmaları dünyanın çok yerinde geçen yüzyıl yapılıp, sonuca bağlandı.
Kürtaj tartışması çoğu yerde demokrasi tartışmasıyla iç içe girmiş, sağcı ve tutucular, kürtaj yasağını savunurlarken Papalığın desteğini yanlarında bulmuşlardır. Çünkü Katolik Kilisesi’ne göre kürtaj bir cinayettir.
İslamın ise kürtaja yaklaşımı daha esnektir.
AKP, Türkiye’deki uygulamayı Vatikan’ın çizgisine doğru çekme eğilimindedir.
Hemen belirtmek isterim, kürtaja salt kadının bedeni üzerindeki tasarruf özgürlüğü açısından yaklaşmak, herhangi bir kayıt ve şarta bağlı olmaksızın, her ahvalde bu özgürlüğü tanımak, yanlış bir yaklaşımla başlayan, hatalı, sakıncalı, tehlikeli sonuçlar doğuracak bir uygulamaya yol açacaktır.
Birden çok etkenin rol oynadığı, hem toplumsal yönü olan, hem kişi hak ve özgürlüklerini ilgilendiren, hem sağlık alanına giren bir olay ile karşı karşıyayız.
Türkiye’nin, demokrasilerin hemen hemen tamamına yakınında, geçen yüzyılda tartışılıp çözüme bağlanmış bir konuyu hâlâ tartışıyor olması üzücü.
***
Yanlış anlaşılmasın! Üzücü olan tartışma değil, tartışmanın gecikmiş olmasıdır.
Gecikmiş tartışmalar, çağ dışı tartışmalardır.
Örneğin, kadınların oy hakkı, şimdi bize akıl almaz gibi görünse bile zamanının önde gelen demokrasilerinde çok değil, bundan yüz yıl öncesinde bile keskin tartışmalara, acı çatışmalara, kabul edilmez baskılara yol açmıştı.
Ama bugün, hâlâ kadınların oy hakkını tartışan ülkelerin temsilcileri “Ne var yani, bu konu İngiltere ve ABD’de de, nice tartışmaya, nice tutuklamaya, hapse neden olmuştu. Orada olurken iyiydi de burada tartışılırken mi kötü oldu?” diyemez.
Böyle bir davranış, Sivas katliamını irdelerken, St. Barthelemy katliamına atıf yaparak, “Her yerde oluyor böyle şeyler” demeye benzer... Bunlardan birincisi 20. yüzyılın sonunda, ikincisi 16. yüzyılın üçüncü çeyreğinde (1572) olmuştu.
Ama “günü dün ile başlayan” bir iktidarda, çağ dışı tartışmalar kaçınılmazdır.
Ve günü dün ile başlayan iktidarın tepeden aşağı doğru inen piramidindekiler, tepedeki imamın aksırması üzerine gemi azıya alıyorlar.
Totaliter iktidarların belirgin özelliklerinden biri de, iktidar piramidinin alt basamaklarında yer alanların tepedeki kişiye biat etmenin yanı sıra, egemenden sadır olan en küçük bir açıklamayla birlikte, durumdan vazife çıkararak, yeni yeni baskı yöntemleri ve alanları yaratmalarıdır.
***
Dünkü gazetelerde, Tayyip Bey’in kürtaj karşıtı tavrı üzerine, yeni kürtaj yasası hazırlıklarına başlandığından başka bir haber daha yer alıyordu.
O da, tutulan TV dizilerinden “1 Erkek 1 Kadın”ın kahramanları Zeynep ile Ozan’ın, programda zoraki evlenmeleriydi.
Senaryoya göre Zeynep ve Ozan çiftinden Zeynep, Ozan’ın bütün ısrarlarına karşın evliliğe yanaşmamaktadır.
Dizinin erkek kahramanının bu tavrı yüzünden kimilerinin duruma tepki gösterdikleri, aynı zamanda RTÜK’ün de rahatsız olduğu söylentileri artıyordu.
Anımsanacağı gibi, TV’nin tutulan dizilerinden bir diğerinin kahramanı, aykırı komiser Behzat Ç.’nin savcı Esra ile evli olmadan ilişkilerini sürdürmeleri de tepki çekince çift evlendirilmişti. Şimdi aynı tepkiler yüzünden sıra Zeynep ile Ozan’a gelmiş.
Yaşamın her alanına müdahale her yere bulaşmakta, TV dizilerine kadar ulaşmaktadır.
Totaliter düzenlerde, yalnız toplumsal yaşamın her alanı değil, kişisel yaşamın en kuytu köşeleri bile müdahaleye açıktır.
Bu müdahale, iktidarın başından kaynaklanır, onun talimatı, teşviki ya da göz yummasıyla kademe kademe toplumun her kesimine yayılır ve özgür birey için yaşam dayanılmaz kılınır.
İmam aksırdı, şimdi cemaatin zincirleme tepkisini görmenin zamanıdır.
Yorum Gönder