Çocukluğumuzda Eurovision Şarkı Yarışması, dünya kupası, olimpiyat gibi bir şeydi.
Televizyonun bile yeni yeni evlere girdiği, tele-misafir sözcüğünün geçerli olduğu, insanların bir evde toplanıp televizyon izlediği günlerdi.
Futbol şampiyonalarında olduğu gibi Eurovision’da da pek parlak sonuçlar alamaz, hatta hezimete uğrardık, ama yine de her yıl ekranın karşısına geçip ne olacak diye heyecanla beklerdik.
O yıllarda Eurovision’da yalnız birinci olan değil, beğenilen şarkıcılar, topluluklar bile büyük üne kavuşur, satış rekorları kıran albümlere imza atardı.
Her zaman politik bir yanı olduğu düşünülen, müzik sektörünce fazla ciddiye alınmayan ve genellikle de ortalama dinleyiciye hitap eden birbirine benzer şarkıların yer aldığı bir yarışmaydı Eurovision.
Zaman içinde o eski heyecanını kaybetti.
Ama yine de uluslararası bir yarışma olması, halk oylarının gelmesi, değişik ülkelerin bilinmeyen genç isimlerini tanıtması gibi özellikleri nedeniyle devam ediyor.
***
Türkiye’de Eurovision her nedense hâlâ önemli ve etkili bir yarışma.
Oysa artık tam anlamıyla “körler sağırlar birbirini ağırlar” yarışmasına dönüşmüş durumda.
Haritayı önünüze koyup, hangi ülkenin kime oy verebileceğini tahmin etmeniz hiç zor değil.
Örneğin Türkiye’ye en yüksek puanı veren tek bir ülke vardı bu yıl. Tabii ki Azerbaycan.
Türkiye de, aynı şekilde onlara 12 puan verdi.
Herkes komşularına bol keseden puan dağıtırken sevmediklerini de geride bırakmaya çalıştı.
Bu durum genel olarak pek değişmiyor. Ama tabii yine de genel bir beğeniye hitap eden şarkılardan biri de seçiliyor. Bu yıl İsveç yerine Sırpların şarkısı seçilse çok da şaşıran olmazdı örneğin.
***
Yarışmaya giderken genel anlayışımız, Batılıların hoşuna gidecek, ama aynı zamanda bizim motiflerimizi de barındıracak bir şarkıyı İngilizce söylemek.
Yunanlıların da durumu bizden farklı değildi. Onlar da İngilizce söylenen bir parçaya sirtaki ekleyerek durumu idare etmişlerdi.
Bizim de Türkiye’yi çağrıştıracak şarkı anlayışımız ille arada bir yere sıkışmış bir oyun havası motifi, darbuka gibi bir şey oluyor.
Bu yıl Bonomo’nun şarkısı da böyleydi ama danslar, giysiler ve show bana biraz ilginç geldi doğrusu. Gemici fantezisi üzerine kurulu show tamamen bıyıklı erkeklerce icra edildi. Şarkıcımız da erkek. Bu yıl nedense “erkek erkeğe” bir tema kullanılmış. Herhalde gemici deyince, gemide kadının ne işi var diye düşünülmüş olacak!
Twitter sayesinde geçen yıllarda oldukça geri planda kalmış olan yarışma epey tartışıldı. Genç şarkıcı Can Bonomo’nun sevilmesinde de bunun payı var.
Ama bu yılki yarışmanın en önemli özellliği herhalde Azerbaycan televizyonunun başarısıydı. Uzun yıllardır ilgimi çekmeyen yarışmayı sırf sahne düzeni, ışık ve organizasyon açısından izlemekten kendimi alamadım.
Yorum Gönder