Bugün Türkiye'nin ayağına vurulmuş bir bukağı (demir bağ) olan Kürtçü terör; arkasında derin bir tarihsel gerçeklik saklıyor.
DERSİM İSYANLARI VE SEYİT RIZA GERÇEĞİ isimli kitabımda gösterdiğim gibi; PKK, yüz yıllık Kürdistan projesinin son temsilcisi olarak eylem yapıyor. Örgütün etnici (kabileci/soycu) dünya görüşü, millet bilincinin yeni yeni uyandığı Kürt gençleri arasında yankı buluyor. Ortadoğu'da etkili olmaya uğraşan küresel güçlerin de desteği ile PKK; oldukçe etkinlik kazandı. 23 yıldır yaptığım gözlemlerde ve gezilerde şunu gördüm: Avrupa ülkeleri; para ve insan kaynağı olarak bu terör örgütüne açıkça arka çıkıyor. ABD'nin Ortadoğu'daki Kürtleri kullanma planı içinde bu örgüt de hep yer aldı. Yani sorun; sadece ekonomik veya etnik değil aynı zamanda uluslararası bir boyut da taşıyor.
DİN ADINA
Tarihte Kürt milleti diye bir toplum olmadı ama Kürt aşiretleri hep vardılar. Anadolu ile İran arasındaki dağlık alanlarda göçebe olarak yaşayan bu aşiretler iki yandaki devletlerle ilişki kurdular. Göçebe bir topluluk olan Kürtleri; tarih boyunca aşiret reisleri ile şeyh-molla takımı yönetip geldiler. Kürtlerin halk katmanları yüzyıllar boyunca bu egemenler tarafından acımasızca sömürüldüler.
Kürt aşiretlerinin yaşadığı coğrafyada İslam dini; derebeylerin haklı ve meşru liderler olduğunu kabul ettirmek için kullanıldı. Reise ve şeyhe karşı çıkmak Allah'a karşı çıkmak gibi gösterildi. Böylece Kürt göçebeler ve ırgatlar, sömürülmelerini, hatta katledilmeleri 'Kader' yani Allah'ın takdiri olarak yorumladılar.
İş bu kadarla kalmadı. Arkasına; dinin karşı konulmaz desteğini ve olurunu alan reis ve şeyh gibi derebeyleri; yoksul Kürt katmanlarını iki taraftaki devlete fedai gibi kullandırdılar. Örneğin Kürt derebeyleri; 1514'ten sonra Osmanlı Devleti'nin emrine girerek kılıç salladılar. Bu kılıcı çoğunlukla da bölgedeki Alevileri katletmekte kullandıklarını Osmanlı belgeleri gösteriyor.
Osmanlı padişahı 2. Abdülhamit için de Kürtler (Hamidiye Alayları) Ermenileri ezen kuvvet olmaktan başka bir şey değildi. Bu alışkanlık; zamanla Güneydoğu'daki Süryanilerin ve Asurilerin de yine Kürt derebeyleri tarafından katledilmesi biçiminde devam ettirildi.
Yani o bölgelerdeki Aleviler, Ermeniler, Asuriler, Süryaniler; arkasına Osmanlı Devleti'ni alan Kürt gericileri tarafından ezildiler, kırıldılar.
YAVUZ'UN SİSTEMİ
Doğu'daki Kürt derebeylerine 'beylik' hakkı tanıyarak onları asker olarak kullanan ilk Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim'dir. Kürt aşiret reisleri bir de kendilerine 'seyyidlik' elbisesi uydurarak siyasi ve dinsel gücü tek elde toplamışlar; alt katmanları koyu bir karanlığın içine itmişlerdir. Cumhuriyet rejimi de Güneydoğu'da etkin olan bu derebeylik (feodal) sistemini değiştirememiştir. Bugün de aynı odaklar milyonlarca Kürt köylüsünü ve göçebesini sömürmektedir.
Kimse de bu acı gerçeği görmek istememekte; o sıradan Kürt çocuklarının kanı üzerinden siyaset düzenlenmektedir.
YENİ DEREBEYLERİ
PKK örgütü; daha ilk başta 'yeni derebeyleri' gibi düşünen ve davranan bir kadro tarafından kuruldu. Abdullah Öcalan ve arkadaşları solcu veya devrimci değildi. Bunlar; etnici (Kürt ırkçısı) olarak faşist bir örgüt oluşturdular. Feodal ağaların yanıbaşında böylece PKK'nın etnici ağaları ortaya çıktı. Bunlar kafalarındaki düzenin kurulabilmesi için eski ağalar gibi acımasız eylemler yapıyorlar. Alt katmandaki Kürtler; işte bu yeni ağalar ile devlet güçleri arasında kalmış durumdalar. Canı yanan da sömürülen de onlar...
Eski ağa-şeyh takımı AKP'de yeni ağalar ise BDP'de siyaset yaparak egemenliklerini çok tatlı bir hayat içinde sürdürüyorlar.
Güneydoğudaki terör eylemleri; hem bölgedeki eski ve yeni ağaların işine geliyor; bunlar bu yolla özel ayrıcalıklar elde ediyorlar... Hem de devleti yöneten siyasi kadroların işine geliyor; bu terör ortamı üzerinden siyasete istedikleri gibi yol veriyorlar.
Öyleyse terörü neden bitirsinler ki?....
YARIN: Temel kırılma anı neydi?
Yorum Gönder